Melih ALTINOK
Günlerdir “olmasaydın olmazdık” seviyesinde sürdürülen bir tartışmanın içindeyiz. Öyle ki, bir gazeteci olarak Diyarbakır’daki tarihî anların gündemin ilk maddesi olarak tartışılmasını teklif dahi edemiyorsunuz. Ederseniz de “aymazlıktan yandaşlığa” kadar uzanan yaftalardan birini yemeyi göze almanız gerekiyor.
Söz konusu kutuplaşmanın taraflarının birbirleriyle atışmalarını çok da şaşırtıcı bulmuyorum. Ne var ki anafor, bizler gibi iki tarafla organik ilişkisi olmayan ve bu olayda da ilkesel tavır alan insanları da sıkıştırmaya başladı.
Ben bu halden ziyadesiyle sıkıldım. Yalnız olduğumu da sanmıyorum. Bir düşünün haftanın beş günü 24’te Günün Manşeti programını yapıyorum. Doğal olarak her gün, partnerim Seda Selek’le gazetelerin bu gözde mevzusunu işliyoruz.
Genel olarak şu perspektiften konuşuyorum: Hükümet serbest piyasaya müdahalesinde sınırlarını bilmeli. “Doğal dengeyi” bozacak girişimlerde bulunmamalı. Ancak bu şerh, siyasal iktidarın eğitim politikaları geliştirme hakkının olmadığı anlamına gelmiyor. Söz konusu girişim, teknik hususların değerlendirilmesiyle pekâlâ tartışılabilir. Neticede onaylanabilir ya da eleştirilebilir. Siyasal baskı odaklarının, söz konusu girişimlere muhalefetlerini, kırmızı çizgilerle kuşatılmış âdeta kutsal bir alana çekmeleri, dahası basın yoluyla manipüle etmeleri ise kör dövüşüne neden olur.
Ama yetmiyor, telefonla, mail yoluyla, twitter’dan, facebook’tan şuradan buradan sürekli sitemlere ve hatta suçlamalara maruz kalıyorum.
“Topa girmemeniz, suskunluğunuz manidar…”
“Yoksa korkuyor musunuz?”
“Allah Allah, konuşuyoruz işte, duymuyor musunuz” dememizin bir faydası yok. Zira anlaşılan suskunluktan kasıtları “istediklerini” söylemememiz.
Tamam, belki yanılıyorumdur, enformasyon eksikliğim vardır. Neticede konunun uzmanı da değilim. Ama bu olsa olsa yanıldığım anlamına gelmez mi? Ötesini iddia etmek de ne oluyor?
Taraftarlıktan uzak bir şekilde ilkesel tavır geliştiren ve duyulmak istenilenlerin dışında şeyler söyleyen pek çok demokrata, köşelerden ve televizyon programlarından verilen subliminal ayarlar da oldukça ilgi çekici.
Örneğin, eğitim siteminde yapısal bir dönüşüm sağlaması hedefinde dersanelerle ilgili bir düzenlemeye “zinhar” karşı olmayanlara, dersanelere “terörün panzeri” gibi aşırı yorumlar yüklenmesini sorunlu bulanlara da şöyle sesleniliyor:
“Hadi tam zamanıdır, karşı çıkıp dürüstlüğünüzü gösterin. Her şeyi onaylamak takiye göstergesidir.”
Oldu. Siz, cemaatinizin ağız birliğini dillendirirken özgün tavır koymuş olacaksınız, hakkaniyetinizden sual edilmeyecek. Karşı görüş dile getirenlerin tutumunun yegâne motivasyonu ise takiye sayılacak. Böyle bir konforun demokratlıkla, tartışma adabıyla alakası olabilir mi?
Ayrıca “dersanelerin kapatılmasına Oslo’da karar verildi” türünden, çözüm sürecindeki tavrınıza uyumlu provokatif söylemlerin insanları rahatsız etmesi çok mu anlaşılmaz?
Kaldı ki demokratların rüştünü ispat etmek için girecekleri tek sınav niçin dersane tartışması olsun?
En yakını öğrenci evleri tartışmasıydı diye söylüyorum. Benim de içlerinde olduğum pek çok isim Erdoğan’ın bu konudaki söylemini eleştirmedi mi?
Sizlerin suskun kaldığı, bugün hakkaniyetlerini sınava çekmeye kalktığınız o demokratların ise AK Parti’ye en sıkı eleştiriler getirdiği sayısız örneği de saydırmayın şimdi.
Hem bahsettiğiniz insanlar, mahallelerinin baskılarına aldırmadan en netameli zamanlarda, mesela “Gülen ve AKP’yi bitirme planları” hazırlanırken çıkıp “Velev ki cemaatçiyiz, suç mu?” deme basireti gösteren insanlar. MİT krizinde ya da bugünkü tartışmada çıkıp tavrınızı eleştiriyorlarsa onları yandaş diye yaftalamanız, bırakın hakkaniyete, Zaman’ın reklamına bile ters değil mi?
Ha illa “bu son kavga, eleğimizin üstünde ancak dersane tartışmasında yanımızda duranlar kalır” diyorsanız peki, siz bilirsiniz. Bakın dün “dokunan yanar” diyenler bile şimdi sizinle.
Bence oturup Roland Barthes'in “faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir” sözüyle birlikte bu söylediklerimi bir düşünün dostlar.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019