Mücahit BİLİCİ
Kimilerinin bayrak yapıp gönderine çektiği “Türkiye Türklerindir” sloganı hâlâ eleştiriliyor. Fakattoplumun kahir ekseriyeti bu slogana inanıyor diye tahmin ediyorum. En sofistike tutum, aslında doğru olan bu sloganın böyle söylenmesinin ayıp olduğu için söylenmemesi gerektiği yönündeki tutumdur. Bu konuda duyarlılık gösteren elitlerin önemli bir kısmının serdettiği bu nezaket de barış sürecinin hassasiyetine ilişkin bir maliyet hesabından kaynaklanıyor. Yoksa biri çıkıp desin ki “Türkiye Türklerin değil, Türkiye’de yaşayan herkesindir.” Bunu kabul edecek vatandaş sayısı çok azdır.
O zaman, bu ülkeyi Türk olmayanlara nasıl ait kılabileceğiz sorusuyla karşılaşıyoruz: Temel haklarda popülist galeyancılığa karşı direnerek ve oy kaybı kaygısı gibi mazeretlerin arkasına saklanmayarak. Adı Barış Süreci’ne indirgenmiş olan Kürtlerin hukuk ve egemenliğinin restorasyonu sürecinin bugüne kadarki en büyük zaafı buydu ve benim sürece yönelik temel eleştirim hep şöyle oldu: Hükümet Kürtlerin temel haklarını Kürtlere bakan veçhesiyle neredeysesadaka verir gibi verirken, Türklere bakan veçhesiyle neredeyse sıfır maliyet çıkarıyor. Başka bir ifadeyle, AK Parti hükümeti Kürtlerin haklarını elinden geldiğince Türklere çaktırmadan vermeye çalışıyor. Yani Kürtlerin özgürleşmesinde Türklere hiçbir fatura, bedel çıkmıyor.
Bu açıdan geçtiğimiz haftasonu gerçekten de tarihî bir gündü. Çünkü açılımın samimiyetine ilişkin ilk somut emareleri gördük. Evet, Barzani ve Şivan’ın Diyarbekir’e gelmesi ve yapılan konuşmalar sembolik bir devrim niteliğindeydi. Vesile olan herkese teşekkürler.
Türkiye tarihinde kardeşlik hizmeti vere vere bitap düşmüş Kürtlerin hep maruz kaldığıkardeşlik edebiyatı sembolik alanda ilk kez kardeşlik akdine evrilme sinyali verdi. Zira,Türkiye’de ilk kez Türklere kardeşlik vergisi için fatura kesildi. Neydi bu fatura?Başbakan’ın Kürdistan’dan Kürdistan diye bahsetmesi, Kürdistan’ı inkâr üzerine kurulu devlet geleneğine son vermesidir.
Sadece ulusalcılar değil, özellikle dindar Türklerin önemli bir kısmı bu kelimenin dile getirdiğihakikatten rahatsız oluyor, bu kelimenin gün yüzü görmemesi için insanları acımasızca etiketliyorlardı. İşte bu dindar insanlar ilk kez bedel ödeyip, Başbakan söyledi diye bu kelimeye karşı saldırıya geçemediler. İçlerine sindirmek zorunda kaldılar. Yani ilk kez Kürtlerin varlığına dair sembolik bir fatura ödediler.
Benim açımdan olayın en önemli tarafı budur. Çünkü Başbakan, bir hakka hak demek için devletin hak demesini bekleyen nice devletperesti Kürdistan kelimesini kullanarak insanlığın içine salıverdi. Zaten meşru olan Kürdistan resmî de oldu. (Kürdistan dedim diye geçmişte benim gibilere Kürtçü, bölücü, ırkçı deyip saldıran dindarlar ve onların teröründen çekinip bu kelimeyi telaffuzdan korkan nice eli kalem tutanlar, hepinize geçmiş olsun!)
DERSANELERE DAİR
Halife, İsa’yı çarmıha germekle tehdit ederken, herkesin sadece kendinin değil herkesin hukukunu savunacak demokratik terbiyeyi edinmesi gerektiği açığa çıkıyor. Hükümetin dersaneler konusunda teknik bir kaygıdan çok siyasi bir kaygıyla hareket ettiği anlaşılıyor. Hükümet Cemaat’i siyaseten dövmek istiyor olabilir ama bunu dershaneleri yasaklayarak yapmak yanlıştır. Parti kapatmak devri bitti derken şimdi cemaat kapatma dönemi başlamamalı. Devletin yolaçtığı resmî bir ihtiyaca cevap vermek için ortaya çıkmış özel teşebbüsü yasaklamanın mantığı ve imkânı yok. Muhtemelen dersaneler kapanmaz ama bu kapanma tehdidi Demokles’in kılıcı gibi bir süre sallandırılır.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025