Mücahit BİLİCİ
“Ben peygamberim” diyen birine İslam’ın varsayımlarına bağlı kalarak “Hayır, sen peygamber değilsin” demek mümkün değildir. Hazreti Muhammed’in son peygamber olduğu varsayım ve kabulü bile Allah’ın isterse ondan sonra başka peygamber gönderebilme kabiliyetini sınırlama gücüne sahip değildir. Peygambere atfedilen mucizelerin (ve aynı mantıkla şeyhlere atfedilen kerametlerin) en zor kabul edilebilir olanları bile “Allah isterse yapabilir” ile çözülebilirken, peygamberlik kurumunun bundan bağımsız kalması teorik olarak mümkün değildir. Yani soru şudur: Allah isterse başka veya yeni bir peygamber gönderemez mi? Kıvırma ve ama’ları bir kenara koyarsak bu soruya “evet” demek zorunda olan bir Allah anlayışı söz konusu. Zira İslamın formatif dönemindeki ilahiyat savaşlarında (Mutezile’nin) ‘tutarlı olmak zorunda olduğu için ‘adalete’ mecbur olan Tanrı’sı’ yerine ‘ortodoksinin hiçbir tutarlılığa mecbur olmayan ve ‘kudret’i her şey’e yeten Tanrı’sı’ galip gelmiştir.
“Ben peygamberim” diyen birine bir Müslümanın inanmama hakkı olabilir ama “Sen peygamber değilsin” demeye hakkı olmaz. Peygamberlik iddiasındaki birine “sahte” veya “yalancı” demek politik bir eylemdir ama dinen meşrulaştırılabilinir bir iddia değildir. Eğer peygamberliği tamamen Allah’ın tasarrufunda olan bir görevlendirme, bir konuşma olarak alırsak—ki bundan başka bir temeli görünmüyor—o zaman kimin peygamber olabileceğinin objektif kriterlerinin olmadığını, Allah’ın istediği insanı seçerek peygamber yapabileceğini kabul etmişiz demektir. Peygamberlik statüsünün tamamen Allah’ın tercihi olduğunu kabul ettiğimizde, peygamberliğin Allah ile seçtiği insan arasındaki sübjektif/enfüsî bir şey olduğunu da teslim etmek zorunda kalırız. Bu durumda da “Ben peygamberim” diyen birine “Peygamber değilsin” demenin dini bir temeli kalmamış olur. Bu yüzden sahte veya yalancı peygamber mümkün değildir. Başarılı olmuş peygamberlik iddiaları ve başarılı olamamış peygamberlik iddiaları vardır. İddianın kendisinin doğru olup olmadığı ise iddia sahibi kişi ile Allah arasında olup başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir şeydir.
CEMEVLERİ İBADETHANE MİDİR?
Türkiye’de devlet İslam’ın kilisesi fonksiyonunu görür. Camiler bir açıdan devletin resmi kontrolü altında olan ibadethanelerdir. Ama camilerin dışında çeşitli ibadethaneler var: Hıristiyanların kiliseleri, Yahudilerin sinagogları, Alevilerin cemevleri, Nurcuların dersaneleri, tarikatların tekkeleri… Bunların hepsi birer ibadethanedir. “Ben Müslümanım” diyen birine “Yok sen Müslüman değilsin” diyemeyeceğin gibi “Ben Aleviyim” diyen birine de “Aslında biz senden daha çok al-i beyt severiz” türü hamakat ifadeleri ile itiraz edilmez. Demokraside ehl-i taklit ve’l kalabalık mezhebi olan Sünnilik bir mezhep ya da din olduğu gibi azınlıkta kalıp mağdur olagelmiş olan Alevilik de bir mezhep ya da dindir. Sünniliğin Alevilikten daha çok İslam(î) olduğu varsayım ve iddiası sadece bir kuru gürültüden, tarafgir bir tekelcilikten ibarettir. Neyin din olduğuna devlet karar veremeyeceği gibi neyin İslam olduğuna da devlet karar veremez. İnananların iradesi esas alınır.
HELALİNDEN FAİZ
Madem fıkıh köşesi gibi oldu bu yazı, faiz bahsine de girelim. Boşuna fal seven halkımız pratiğiyle zımnen “Faize inanma, faizsiz kalma” demiyor. Devletin büyü ve takdis cihazı olan Diyanet, TOKİ kararıyla kuralı sahibine uydurmuş. Keşke bunu her konuda ve mertçe yapsalardı. O zaman menfaat/nefis-yordamıyla İslam’da gerekli bir yenilenme gerçekleştirmiş olurlardı. Sadece (menfaate dokunan) pratiğin icbariyle teoride terzilik yapabilen diyanet ehlinin bu davranışının iki boyutu var: Birincisi, bu tür şeyleri doğru oldukları için değil amirlerinin menfaatleri mucibince yaparlar. İkincisi, şeriat denilen ve serapa beşer ürünü olan yasalara kutsiyet atfetmeleri büyücülük fonksiyonlarının gereği olduğu için bu tür lüzumlu güncelleme ve değişiklikleri itiraf edemez ve ancak riya ile yaparlar. Haksız olmadıklarında bile haktan yana değiller. Onlarda dünya hırsı ile hayata adavet etme bir arada bulunuyor. Ellerindeki hukuk malzemesi vahşet ve bedevilik cağının hukukudur. Değişmesi gerektiğini onlar da biliyor ama korkuyorlar. Çünkü tapılan şeyler değiştirilemez.
Halbuki hukuk giyilen bir şeydir. Eskir, yırtılır, yamanır ve nihayet değiştirilir. Bir elbiseyi giymek yerine o elbiseye (ecdad yadigarı diye) tapmaya başlar ve asırlarca muhafaza edersen ya bugünün soğuk dünyasında çıplak kalırsın ya da tefekkür ehline maskara, aleme de mahçup olursun.
Putperestlik nedir? Anlaşılması gerekeni sevmektir. İşaret eden parmağı öpmektir.
İslam tarihini şöyle de düşünmek mümkün: Peygamber figürü, Hakk’ı gösteren bir parmaktı. İşaret ettiği şeyi görmek zordu. Onlar da parmağa baktılar. Sonra o parmağa taptılar. Sonra birileri o parmağın yerine kendi parmağını koydu.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Teostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu
7.12.2025 - Kemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu
13.11.2025 - Heidegger’in Kulübesi’nin Heidegger’in Felsefesi ile ilgisi var mı?
12.11.2025 - Akademi hakikatin peşinde midir?
31.10.2025 - Türkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri
20.10.2025 - Yapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk
6.10.2025 - Trump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı?
28.09.2025 - Tektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar
21.09.2025 - Panoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü
6.09.2025 - Plazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz
30.08.2025
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKİsrail ve Kürtler: Mümkün mü? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler… 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünHelsinki Nihai Senedi 50 yaşında… 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Arayan
Taklid ile ezberlediğin kelimeler ile vehimlerini, saçmalıklarını daha ne kadar kusacaksın bilmiyorum...