Mümtazer TÜRKÖNE
Bana kalırsa, gündelik hayatımıza tuz-biber olarak uzun süre malzeme üretecek politik bir komedinin başlarındayız. Erdoğan işaret parmağı ile orta parmağını açıp kendi gözlerine yaklaştırıyor, sonra muhatabına çeviriyor.
Biraz farklı tabii; böyle esrarengiz ve karşı konulmaz bir otoritenin, “big brother”ın kontrol gösterisi şeklinde değil, doğrudan topladığı milletvekillerine söylüyor: “Gözüm üzerinizde olacak.” Kendinizi o milletvekillerinin yerine koyup, kişiliğinize ve üstlendiğiniz temsil görevinin bu kadar küçümsenmesine, parkta oynayan çocuklar gibi gözetim altında tutulmanıza “Eyy Erdoğan...” diye söze başlayıp, şiddetli bir tepki verebilirsiniz. Bence vermeyin. Vaziyeti ciddiye almak zorunda değilsiniz.
Siyasetçi onca hengâmenin arasında basit düşünmek zorundadır. Her farklı durum için ezberlediği bir tutumu vardır. Hangi sözü hangi durumda söyler? Erdoğan’ın başı çok fena belâda. Verdiği tepkiler, söylediği sözler sıkıntısını gösteriyor. Yıllarca emek vererek, fırtınalara, depremlere göğüs gererek inşa ettiği koca yapının ellerinin arasından kayıp gitmesini seyrediyor. Bugün sahip olduğu gücü yarın kaybedeceği telaşı ile her şeyi abartıyor. Aradaki boşluğu “gözüm üzerinizde” tarzında teatral numaralarla kapatmaya çalışıyor. Ama nafile...
Eski çağlarda kaleler iç içe geçen duvarlarla korunurdu. Önce geniş bir hendek, arkasından birinci duvar, ilk duvarın hemen karşısında ikinci duvar, daha sonra en merkezi yerde son duvar. Erdoğan cumhurbaşkanı olarak iç duvarların arasına sıkışmış oldu. Oradan dış duvarlarda göğüs göğüse çarpışan ekibini kontrol edebilir mi?
Erdoğan’ın bugün karşı çıktığı teamüller, kurallardaki boşluğu mantık ve nezaketle tamamlamak için var. “Eski teamüller bizi bağlamaz” diye meydan okurken, doğacak boşluğu güya kendisi tamamlamayacak. Mümkün mü?
Cumhurbaşkanı seçimi sona ereli bir hafta geride kaldı. Siyasette yeni rollerin devreye girebilmesi için fazlasıyla uzun bir süre. Erdoğan balkon konuşması dışında cumhurbaşkanı gibi davranamıyor, konuşamıyor. Hâlâ rakip parti liderleri ile polemiklere giriyor. Bugüne kadar tek bir kanıt ortaya koyamadığı halde “paralel hayaleti” ile savaşmaya devam ediyor. “Kutsal hayalet avcılığı” görevini, haleflerine emanet ediyor. İddialarını, kavgasını bir kenara bırakıp telaşını anlamaya çalışalım. Nedir bu telaş? Bu güç gösterisi niye? Gerçekten bütün gücü eline geçirip Çankaya’dan bütün ülkeyi yönetmeye niyeti varsa, adım adım uhulet ve suhuletle ilerlemesi mümkün iken neden ortalığı kırıp geçiriyor, aşırı güç gösterisine girişiyor?
Yöneten-yönetilen ilişkisinin olduğu yerde güç gösterisi zaaf alametidir. Sözünüz dinlenmiyorsa, hükmünüz yürümüyorsa gücünüzü kanıtlama telaşına düşersiniz. Teamüllere savaş açmak, koca koca milletvekillerini ergenlik çağındaki delikanlılar gibi babacan tavırlarla “gözüm üzerinde” diye hizaya çekmek, kişilikli davrananları “fitneci” ilan etmek, yeni hükümete “ulusal güvenliğimize yönelik hayaletler”le savaşma talimatları vermek, durup dururken muhalefete saldırmak; kısaca aslı-astarı, mantıklı bir sebebi ve gerekçesi olmayan aşırı bir güç gösterisine girişmek bir telaşın, bir endişenin, daha ötesi bir korkunun tezahürü değil mi?
Erdoğan Çankaya’da başbakanlığı, parti genel başkanı olarak parlamentoda yasama çoğunluğu liderliğini sürdürmeye çalışıyor. Köşk’te bir başbakan, oranın imtiyazları ile hüküm sürecek. Endişesi, çabası yukarı çıkarken eşeğini sağlam kazığa bağlamak. Ancak, babanın evladını katlettiği siyaset meydanında iseniz, bu işlerde sağlam kazık olmaz. Her şeyin doğal sınırları var. Bir makine butonu gibi siz bastığınızda harekete geçecek bir hükümet ve parti örgütü ile, bütün siyasî sermayeniz temmuz güneşi görmüş kar gibi eriyip gider. Kendi iradesini kullanan bir hükümet ve parti ise, sadece sizi köşk duvarları arkasında korumaya çalışır. Size lazım olan daha fazlası olunca?
Medya operasyonlarını da dahil ettiğiniz zaman bu abartılı güç gösterisinin tek sebebi, kaybolmakta olan iktidar güneşinin etrafı kızıl bir akşam karanlığına gömüyor olması. Erdoğan bu gurubu seyredip hüzünleniyor ve melalini dışarı vuruyor. Halk ise şöyle diyor: Biz cumhurbaşkanı seçtik, bir parti liderini başbakan yapmadık. Gözümüz üzerinde.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025