Mümtazer TÜRKÖNE
Özgecan'ın yanağını, kavuşturduğu ellerine yasladığı ve yüzüne sadece hayallerinin ve umutlarının yansıdığı fotoğraf her insanı vicdanıyla, bütün dünyaya karşı şahsî sorumluluğu ile karşı karşıya bırakacak kadar masumiyet doluydu.
Bu masumiyetin bıçak darbeleriyle parçalanması ve o saflığın benzinle yakılması karşısında isyan etmemek mümkün değil. Tacize ve şiddete uğramak, her kadının korkulu rüyası. Özgecan'ın başına gelenler, bütün ülkeyi kaplayan bu korku perdesini kaldırdı ve genel bir isyanın fitilini ateşledi. Siyasete, iktidar rekabetine dönük olmayan, toplumun en hayatî ihtiyaçlarını ve korkularını temsil eden bir başkaldırı haliyle, doğrudan ayaklanan toplumsal muhalefetle karşı karşıyayız. Başlangıçta siyasî tarafı olmayan toplumsal bir sorun, kendi mecrasında ve usulünde toplumun doğal mekanizmaları ile çözülemezse otomatik olarak siyasî alana taşınır. Çünkü siyaset o doğal mekanizmaları ya doğrudan kendisi engellemiş veya görevini yerine getirip başka sebeplerle tıkanmış kanalları açmayı becerememiş demektir.
Kısaca sorumlu iktidardır. Bakmayın iktidar kanadından gelen popülist söylemlere. İdam cezasından hadım etmeye kadar getirilen çarelerin tamamı, üç gün sürmesi öngörülen toplumsal isyan halinin gazını almaya yönelik tedbirlerden ibaret. Sorun bu kadar basit ve arızî değil.
Haklarını teslim etmemiz gerekir, sorunun çözüleceği çerçeveyi en doğru biçimde tanımlayanlar feministler. Bireysel hayatımıza, özel ilişkilerimize dair bir sorun herkesin başına geldiği cinsten ise bu sorun özel değil kamusal bir sorundur. Bu yüzden feministler: "Özel olan politiktir" sözüyle, siyasetin sınırlarını özel hayatlarımızı içine alacak kadar genişletirler. Doğru! Toplum değişiyor. Her değişim hamlesinde olduğu gibi talep ve zorlama ezilen kesimden, yani kadınlardan geliyor. Erkekler ise geleneksel ayrıcalıklarını, yegane üstünlükleri olan kaslarını kullanarak yani şiddet uygulayarak sürdürmeye çalışıyor. Sürekli artan kadına yönelik şiddet de, bu şiddet ortamından cesaret alan tecavüz olayları da bu farklılığın ve değişime karşı koymanın eseri. Dünya çapında üzerinde çok durulan, çözümü için çok emek ve mesai harcanan bir genel politik sorunla uğraşıyoruz. Genel kültür kodlarının, din kisvesi giydirilmiş erkek-egemen geleneklerin değişmesi lâzım. Eğitim, sanat, popüler kültür ürünleri ve siyasetin kaba erkeksi dili sadece birkaç örnek. Ancak siyasî olarak, Özgecan olayında daha fazlası var.
Türkiye, genel bir kamu düzeni sorunuyla karşı karşıya. Devletin ve tabii devlet gücünü kullanan iktidarların korumak ve sürdürmek zorunda oldukları kamu düzeni son iki yıldır iki taraflı bir tehdit ile karşı karşıya. Barış Süreci, PKK'nın etkili olduğu yerlerde kamu düzeninden fedakârlık ederek sürdürülüyor. "Kamu düzeninden fedakârlık" kamu gücünü kullanan politikacıların veya sivil-asker bürokrasinin kendi kesesinden yaptığı bir fedakârlık değil. Doğrudan güvenliği, esenliği ve sağlığı tehlikeye giren halk bedel ödüyor. Ve bu bedel sadece Güneydoğu'da değil, -hâlâ tek millet ve tek devlet prensibi yürürlükte olduğuna göre- Türkiye'nin her yerinde ödeniyor.
Asıl büyük tehlike ve tehdit ise doğrudan iktidarın kendisinden geliyor. Yolsuzlukların üstünü kapatmak için yargı yerle bir edildi. Yolsuzlukları soruşturamayan, adalet dağıtma yeteneği kalmayan bir yargı, kamu düzenini caydırıcı hükümler vererek nasıl sürdürsün? Adalete güvensizlik, suça eğilimli olanlar için en münbit bataklıktır. İkinci olarak yine aynı saikle, kamu güvenliğinden birinci elden sorumlu emniyet teşkilatının hassas yapısı yerle bir edildi, meslekî refleksleri dumura uğratıldı. Suçla mücadelede en ön safta yer alan tecrübeli emniyet mensupları bugün sırf yolsuzlukların soruşturulmasında görev aldıkları için yargılanıp tutuklanıyorlar. Yolsuzluklara göz yumup, geri kalan güvenlik görevini hakkıyla yerine getirmek topluma itimat telkin etmek mümkün mü?
Türkiye'nin genel bir kamu düzeni sorunu var. Özgecan cinayetine gösterilen geniş toplumsal tepki, bu sorunun tezahürü. Bu toplumsal isyan hali her an genel bir siyasî tepkiye dönüşebilir.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025