Mümtazer TÜRKÖNE
luşan ve yerleşen kamuoyu algısı şöyle: PKK’dan DEM’e, MHP’den CHP’ye herkes üzerine düşeni yapıyor; ama Saray ipe un serip Süreç’e takoz koyuyor. Sebep ise, Erdoğan’ı yeniden seçtirme pazarlığı.
Meral Danış Beştaş “Erdoğan’ı seçtirmek üzerinden tartışma yapmak tarihe haksızlık” diyor. Tuncer Bakırhan: “Barış ve demokrasi yolunda ucuz siyasî hesaplar ve çıkar oyunlarını reddediyoruz” diyerek bu pazarlıkta taraf olmayacaklarını ilan ediyor. Dağda, kendini feshetmiş olan PKK’nın sözcüsü Bese Hozat “AK Parti süreci oyalıyor” diyerek aynı düşünceyi tekrarlıyor.
Pazarlık algısı tek taraflı olarak Kürt siyaseti tarafından iddia edilmiyor. AK Parti sözcüleri de eksik parçaları tamamlıyor. AK Parti sözcüsü bir gazetecinin “neden Erdoğan’ın yanında durmuyorsunuz?” fırçasına, iki önemli isim, Ömer Çelik ve Hüseyin Yayman en kestirme yoldan “Erdoğan’ı tekrar başkan yapacağız” karşılığını veriyor.
MHP liderinin Ülkücü Şehitler Anıtı’nın başında yaptığı konuşmada “Mazlumun ahı, indirir şahı” sözünü, en iyimser ihtimalle sırtına alıp taşıdığı Süreç’in yolunda gitmediği şeklinde anlamak mümkün; ama arkasından gelen cümle düpedüz tehdit kokuyor: “Her şeyin bir vakti vardır.”
Bütün parçaların birbiriyle tutarlı olduğu algı çok açık: Saray Süreç’e takoz koyuyor, bilhassa anayasa muhabbeti Erdoğan’ın kişisel hesaplarının manivelası olarak devreye giriyor. Saray muhataplarını pazarlığa zorluyor.
Peki evdeki hesap çarşıyı tutuyor mu?
Tutmuyor.
Saray’ın algı oluşturma gücü kalmadı:
Saray’ın en büyük açmazı, büyük masraflar ederek elinde tuttuğu medya gücünün algı oluşturma yeteneğinin sıfırın altına inmesi. Şöyle bir iddia boş sayılmamalı: Saray, emrindeki medyayı toptan tasfiye etse, hiç olmazsa iktidar gücü ile bir miktar kamuoyu oluşturma yeteneği kazanabilir. Mesela en kestirme yollardan biri, İletişim Daire Başkanlığını kapatmak olabilir. Fahrettin Altun’un bütün yeteneğine rağmen elinin altındaki bütün araçların elinde patlaması kendi suçu değil. Malzeme tefessüh etmiş vaziyette.
Saray medyasının toplamının okunma ve izlenme oranı, muhalefetin derme-çatma kanallarından biri kadar etmiyor. Yazarları okunmuyor, yorumları ciddiye alınmıyor, haberlerine güvenilmiyor. Bu yüzden algıların çatıştığı piyasada esamesi okunmuyor. Tek bir okuyucuya veya izleyiciye hitap eden medyanın sonunda varacağı yer işte burası.
Asıl algı oluşturan mecra Sosyal Medya. Orada tam anlamıyla çoğulcu bir yapı var. Fikir özgürlüğü tam. Haberleşme özgürlüğü açık. Üstelik, mülakatta geçemeyen yetenekli memur adayları gibi en iyi, en yetenekli gazeteciler-analizciler bu mecraları mekân tutuyorlar.
AK Parti ortada yok:
AK Parti rozetiyle dolaşanlar, gemiyi ilk terkedecek fare modunda, apartta bekliyorlar. AK Parti’nin parti teşkilatı olarak bir gücü kalmadı. Taşradaki AK Parti teşkilatları, kapılarını çalan vatandaşların en küçük problemini bile çözecek güce sahip değiller.
Güç bütünüyle, denetimsiz bürokrasinin ve onun taşra birimlerinin elinde. Onlar da asli görevleri olarak tek merkeze karşı sorumlu oldukları için bütün kapıları vatandaşa kapatmış durumdalar. Erdoğan’ın övündüğü CİMER’e başvuru miktarı, diğer bütün kanalların kapalı olmasının sonucu.
Partilerin asli görevlerinden biri politika üretmektir. İktidar partisi, ulaşabildiği bilgilerle bu alanda çok avantajlıdır. AK Parti’de politika üretmek ise artık Erdoğan’a sadakati vurgulamaktan ibaret. Herkes izlendiğini düşündüğü için bu sadakat işini ortalık yerlerde çok abartıyor. Baksanıza parti sözcüleri, konuştukları zaman sadece bu sadakat meselesinin altını çiziyor.
Sonuç bir felaket. Politika üretme yeteneğini kaybetmiş, varlığını tek kişinin varlığına armağan etmiş bir parti kurumsal olarak yok demektir.
AK Parti pratiği:
Her liderin, o liderin suyuna göre politika üreten bir partinin uzun yıllar iktidarda kaldığı zaman bazı zaafları belirgin hale gelmeye başlar. En büyük zaaf, siyasetçinin doğal olarak kafasında dolaşan tilkilerin kuyruklarının ne zaman birbirine değeceğinin ezberlenip önceden kestirilmesidir. Bütün yollar denenmiştir, bütün tuzaklar aşikâr hale gelmiştir. Kimse zokaya atlamaz. Her yeni operasyon, muhalefetin yaşadığı pahalı tecrübeler sonucu bütün gizemlerinden sıyrılmış olarak ortadadır.
Muhalefet cephesinde, Saray’ın Süreç’e takoz koymasının Erdoğan’ı yeniden seçtirme pazarlığının sebebi olduğuna dair kuşku ve kamuoyuna yerleşen algı büyük ölçüde geçmişte yaşanan tecrübelerden çıkartılmış derslere dayanıyor.
Saray, çok açık bir şekilde CHP’nin Süreç’e destek vermesinden rahatsız. CHP dışarda kalsaydı DEM üzerinden Kürt seçmeni iktidar cephesine dahil etmek gibi bir hesap devreye girebilirdi. CHP bu oyuna gelmiyor, başta bocaladı ama sonra istikametini buldu.
Her şeyin ayan beyan ortada olduğu bu tabloya rağmen Saray neden ısrarlı?
Bana kalırsa Saray, büyük operasyonlar için tam olarak Türk tarzı siyaset üretme yeteneğine güveniyor. “Günü geldiğinde bakarız” hesabı bu.
Ancak bu hesabın da boş bir tarafı var. Gün geldi ve geçti. Atı alan Üsküdar’da.
Vazgeçilmeyen veya bir türlü vazgeçilemeyen eski projelerin durumu tam olarak böyle. CHP Kurultayını iptal etmek, Kılıçdaroğlu’nun mutemet bir partner olarak başına geçirmek iktidar gücüyle mümkün; ama ya yol açacağı sonuç? Muhalefetin derdi bir alternatif arayışı, falancanın veya filancanın peşinden gitmek değil. Şayet CHP’nin başına Saray’dan bir atama yapılırsa, bu operasyon AK Parti’nin birkaç puan daha oy kaybı ile sonuçlanır. Nasıl olsa su akar, mecrasını bulur.
Süreç’in geciktirilmesinin ağır bedelleri var. Türkiye bölgesinde inisiyatif kaybediyor. Öcalan’ın rahat iletişim ortamına bir an önce kavuşması, Kayyımların geri çekilmesi bugüne kadar gerçekleşmiş olmalıydı.
Saray’ın önündeki asıl dev sıkıntı, 19 Mart operasyonu ile zar-zor sürdürülen ekonomik dengelerin yerle yeksan olması ve her geçen gün bir felaket tablosuna dönüşmesi. Mehmet Şimşek, Saray’ın ekonomik iktidarını, Londra merkezli finans kapitalin temsilcisi olarak devralmıştı. Şimdi yapayalnız, gideceği günü bekliyor. Peki eldeki alternatif ne?
Saray ne istediğini çok iyi biliyor, alışkanlıklarına bağlı olarak ele geçireceğini de düşünüyor. Ama çeyrek yüzyılda köprünün altından çok sular aktı. Herkesin bir hesabı var, hepsinin üzerinde halkın bir hesabı var.
Halkın hesabı ile Saray’ın hesabı arasındaki uçurum giderek derinleşiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025