Mümtazer TÜRKÖNE
“Reis” tabiri, bizim gençliğimizde daha önce “başkanlık” yapmış Ülkücüler için kullanılırdı.
“Başkan”dan ayırmak, ama bir şekilde otoritesini-saygınlığını koruduğunu ima edip onore etmek için kullanılan bu deyim zaman içinde, etkinliği farklı düzeylerde devam eden kişilere hasredildi. Meselâ rahmetli Çatlı'nın lakabı “reis” idi. Biraz da Ülkücü jargona özenerek bu lakap, AK Parti içinde lider kültünü önemseyen kesim tarafından Erdoğan için kullanıldı. Hakan Albayrak'ın tam sayfa tutan “Böyle yapma Reis, Allah aşkına” başlıklı unutulmayacak yazısı, bu kullanımın içeriği ve ideolojik yüklemeleri hakkında açık fikir veriyor. Kullanım yine aynı: İşgal ettiği makamdan, resmî sıfatlardan bağımsız olarak doğrudan o kişiye ve o kişinin otoritesine bağlılığı vurguluyor. Bir kişiyi “reis” olarak bellediğiniz zaman resmî sıfatların hepsi anlamını kaybediyor, dolaysız ve yürekten bir bağ ortaya çıkıyor. Fıkha veya İslâm tarihine uygun “halife” veya “imam” sıfatı çok sorunlu, çok tartışmalı; “biat” kurumu da öyle. “Reis”, “devlet reisi” veya “lider” olarak daha yumuşak ve kuşatıcı. “Duçe” veya “führer” gibi hem belirli bir kişiyi, yani lideri işaret ediyor; hem de makama veya sıfata değil kişiye önem verildiği doğrudan vurgulanmış oluyor.
Erdoğan, Cumhuriyet tarihi boyunca güçlü ve etkili liderliğini tescil ettirmiş nadir politikacılardan biri. Bulunduğu makamların, kullandığı anayasal-yasal yetkilerin ötesinde, siyasal alanda doğrudan kişiliğine bağlı bir ağırlığı var. İşte bu kişisel güç ona, devletin kurumsal yapısından ve aktörlerinden farklı çok geniş bir inisiyatif ve etkinlik alanı açıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurumları, aktörleri, politikalarının bazen yanında ama çoğu zaman onun üzerinde “Reis'in tercihleri, ağırlığı ve politikaları” diye apayrı bir dünya ortaya çıkıyor. Bunların tamamı Erdoğan'ın kişisel ilişkileriyle, kararlarıyla şekilleniyor; zaman zaman da ülkenin ezelî ve ebedî çıkarlarıyla çelişiyor, kişisel güç dinamiği olarak devreye giriyor. Erdoğan'ın Putin ile kurduğu ve bugün onun kişisel dünyasında derin bir hayal kırıklığına dönüşen çok özel ilişki, işte bu devlet-kişi farklılaşmasının türevi.
Rusya ile Türkiye, jeopolitiğin karşı karşıya getirdiği, genel kural olarak da birbirine düşman ettiği iki ülke. Coğrafyanın önüne geçecek bir tarihsel dönüşüm olmadan Rusya ile dost olamazsınız. Erdoğan, kişisel ilişkileri ile bunu değiştirebileceğini zannetti. Rusya'daki ekonomik krizin hemen öncesinde, Türk Akımı'nın ilan edildiği Erdoğan-Putin zirvesini hatırlayın. Erdoğan, yeni bir dünyanın kurulduğundan o kadar emindi ki, akabinde AB'ye çok yüksek perdeden postasını koymuş, sonra da keskin bir “u” dönüşü yapmıştı. Bugün Putin'e hitaben “dostunu kaybediyor” serzenişi ile, içine düştüğü derin hayal kırıklığını çaresizlik içinde ifade ediyor.
Güçlü liderler, yerleşmiş geleneği değiştirme cesareti gösterir. “Reis” bu cesareti gösterdi ve bütünüyle çuvalladı. Sınırlarımızı ihlal eden Rus savaş uçakları, Erdoğan'ın politikasının da umutlarının da çöktüğünü gösteriyor. Suriye, Türkiye'nin hemen yanı başında Rusya ve Çin'in ağırlığını koyduğu yepyeni dünya dengelerinin inşa edildiği daracık alana dönüştü. Mesele Erdoğan'ın ve Türkiye'nin boyunu çok aştı. Çok ağır bir fatura ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin yani Erdoğan'ın temel hatası Rusya'dan umutlanmasıydı. Kestirmeden sonuca gidelim: Reis'in kişisel politikaları iflas ettiğine göre, devletin geleneksel-kurumsal politikalarına geri dönülecek. Türkiye yine yönünü Batı'ya çevirecek, güvenliğini mevcut ittifak sistemlerinde arayacak. Reis'in dostlarından hayır yok, düşmanları ile barışmamız lâzım. Peki bu işi Reis ile nasıl yapacağız?
Erdoğan, Putin'e karşı kullandığı tevazû yüklü ve serzeniş dolu dili Türkiye'de muhaliflerine, rakiplerine ve kendi vatandaşlarına karşı kullanabilir ve yeni bir başlangıç yapabilir mi? Reislik devam ederken işte bu çok zor.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025