Mümtazer TÜRKÖNE
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, gelen sorular üzerine başkanlık sisteminin bir referanduma konu olacağını söylüyor.
Böyle bir referandum, Meclis'teki AK Parti grubu ile sağlanamaz. Bir komplo teorisi olarak telaffuz edilen şey, federalizm karşılığı HDP'nin bu projeye destek vereceği iddiası. Dün Diyarbakır'da idim, izlenimlerimi yarın yazacağım. Şimdiden başkanlık sistemine dayalı bir pazarlığın halk tabanının olmadığını söyleyebilirim. Kimse geleceğini bu dar pazarlıklara esir etme niyetinde değil. Geriye değil, ileriye bakmamız lâzım. Bu dönemde başkanlık sistemi gibi kısır ve kişisel gündemlerin yerini yeni bir dilin, yeni siyasî kodlamaların almasını beklemeliyiz. Daha çetrefil ve içinde karşıtlıklar barındıran ve incelmesi, nüansları barındırması gereken bir dil bu.
Meselâ Numan Kurtulmuş “Paralel yapı ile mücadele daha etkili olacak” dediği zaman, sadece Saray'a bağlılıklarını bildirmiş oluyor. “Paralel yapı”, yolsuzluk soruşturmaları ile köşeye sıkışan Erdoğan iktidarının toplu bir huruc hareketiydi. Karşıdaki cepheyi dişine en uygun noktadan yarmak ve karşısına aldığı darbecileri en kestirme hamle ile yanına almak için bir günah keçisi icat edildi. “Millî orduya kumpas” kuranlarla, Erdoğan'ı 17/25 Aralık'ta köşeye sıkıştıranlar güya aynı kişilerdi. Bu savunma stratejisi, Balyoz ve Ergenekon davalarının çökertilmesi ile etkili bir şekilde uygulandı ve badire bugün, 1 Kasım'dan sonra tamamiyle aşıldı. Şimdi “paralelle mücadele” edebiyatının da, başkanlık arayışının da, iktidar çevrelerinde avantajlı bir konum ele geçirmek için Beştepe'ye yakın bir yere konumlanmaktan başka pratik bir anlamı yok. Belki tersinden daha iyi anlaşılır: Bülent Arınç sırf Saray'a bayrak açmak niyetiyle konuşurken sözü paralel paranoyasına getirmiş ve MGK kararlarında böyle bir örgütün yer almadığını söylemişti. Demek ki kırgınlıklar, çıkar çatışmaları ve iktidar rekabeti devreye girdiği zaman “paralel paranoyası” bir atımlık mermiye dönüşüyor.
Bir tane mantar tabancası bile bulunamamış, bir tek eyleme bile rastlanmamış iken barışçı bir topluluğu “terör örgütü” olarak nitelemek sadece muhalefete hakaret etmek ve küçük düşürmek anlamı taşıyan siyasî bir jargondan ibaretti. Büyük bir holdingin ve onun medya kuruluşlarının üzerine çökmenin de sadece siyasette değil, ekonomik alanda bütün topluma ödeteceğiniz ağır bir maliyeti vardır. Ali Babacan sıkça diyor ya: “Hukuk olmadan demokrasi, demokrasi olmadan ekonomik gelişme olmaz” diye. 1 Kasım'da sandıktan alacağınızı aldıktan sonra, neden bu ülkeyi yönetebilmek için ihtiyacınız olan üzerinize bastığınız zemini bu kadar tahrip edesiniz ki? Bir normalleşme, hukuka avdet etme ve özgürlüklere dönüş yeni dönem için bir siyasî tercih değil, sorunlarla baş edebilmek için kaçınılmaz bir mecburiyet. İktidarınız garantide iken toplumu baskı altında tutar, ifade kanallarını tıkarsanız kendi ellerinizle yönetim araçlarını ve üstünlüğünüzü kaybedersiniz. “Paralel” artık geride kalan iktidar döneminin edebiyatı idi, şimdi yeni bir dönem başladı ve yeni şeyler gerekiyor.
Dönemler kapanır, yeni dönemler açılır; alışkanlıklar ve söylemler hemen birden değişmez. Erdoğan'ın ve Davutoğlu'nun kişiliklerini aşan, liderliklerini ve hesaplarını belirleyen bir iktidar geometrisi var. Erdoğan devlet rantı dağıtarak, müteahhitlik, enerji ve finans sektörü üzerinden bir iktidar şebekesi oluşturdu. Bu rant kaynakları ile varlığını sürdüren iktidar medyası dikkat edilirse AK Parti'nin veya Davutoğlu'nun değil, doğrudan Erdoğan'ın veya Saray'ın etrafında mevzileniyor. Davutoğlu bir ölüm-kalım savaşı şeklinde kampanyasını yürütürken Saray hizmetlisi medya kalemlerinin de ateşine maruz kaldı. Bir iktidar mücadelesi değil, ülkenin üreten, istihdam alanı açan, ihracat yapan ve dolayısıyla çarkları çeviren reel sektörün önünün açılması gerekiyor.
“Paralel yapı” ve “başkanlık” geride kalmış bir siyasî rekabetin ve daha önemlisi iktisadî çıkar çatışmasının şifresi olarak hatırlanacak ve nerede karşınıza çıkarsa orada eskiye dönüş özlemine tanık olacaksınız.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025