Mümtazer TÜRKÖNE
Tarihe “hain” unvanıyla geçen bir donanma komutanı, yani “kaptan-ı deryâ”dır Ahmet Paşa. İhaneti de bayağı büyük bir ihanettir.
Emrindeki koca Osmanlı donanmasını peşine takıp, devletin savaş halinde olduğu Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya, 1839 yılının Temmuz ayında, İskenderiye'de teslim etmiştir. Bu ihanetin tek sebebi, devletin tepesindeki iktidar rekabetidir. II. Mahmud ölünce, 16 yaşında tahta geçen Abdülmecid'in tecrübesizliği güç sahiplerini tahrik etmiştir. II. Mahmud türbesine defnedilirken, Divanyolu'nda hemen karşısındaki Köprülü Kütüphanesi'nde otururken Hüsrev Paşa mührü zorla Rauf Paşa'nın elinden almış, kendini sadrazam tayin etmiştir. “Bu nasıl iştir?” diye soran Valide Sultan'a, Abdülmecid'in “beni hiç karıştırmadılar” dediği nakledilir. Ahmet Paşa, Hüsrev Paşa ile rakiptir. Şeytana uyar, Mehmet Ali Paşa ile anlaşıp, Hüsrev Paşa'yı devirme umudu ile donanmayı İskenderiye'ye götürür. Donanmayı teslim ettiği isyancı Vali'nin, kısa bir süre önce Osmanlı ordusunu Nizip'te imha ettiğini hatırlatırsak ihanetin büyüklüğü daha kolay anlaşılacaktır. Üç kıtaya yayılmış koca imparatorluğun kara ordusu yoktur, donanması ise düşmana teslim edilmiştir. Tanzimat Fermanı, işte bu şartlarda ilan edilmiştir. Batılıların “Hasta Adam” veya “Doğu Sorunu” lafı, Avrupa ile derinleşen uçurumla değil, işte bu Mısır meselesi ile doğmuştur. Hep gerçeğin tersi doğru zannedilir; gerçekte Osmanlı devleti Batı veya Rusya ile girdiği savaşları kaybettiği için değil, kendi valisine yenildiği ve iktidar mücadelesinin ihanete sürüklediği “hain” paşaları yüzünden çöküşe sürüklenmiştir. Tepedelenli vakası, Halet Efendi ihaneti hain Ahmet Paşa ile tarihin seyri değişmiştir.
Hain Ahmet Paşa'nın hikâyesi, kurala bağlanmamış iktidar rekabetinin ve iç politika sorunlarının nasıl ihanete dönüşüp ülkeyi büyük bir tehlikeye sürükleyebileceğini anlatıyor. İktidarlar değişir, yönetenlerin biri gider, biri gelir; ülkenin çıkarları da istikameti de değişmez. Kendinde keramet görenler, devletin ve halkın sırf yönetilmek için yaratıldığı zannına kapılıp, kendisini her şeyin üzerine yerleştirince, iktidar hesabı ülke çıkarının önüne geçer, istikamet kaybolmaya başlar.
Türkiye, Suriye sorunu yüzünden köşeye sıkışmış vaziyette. Dün vekâletle yürütülen iç savaş, bugün büyük devletlerin doğrudan sahaya inmesiyle, etrafa yayılmaya hazır bir yangına dönüştü. PKK'nın Cizre'de ve Sur'da yürüttüğü hendek savaşları, Suriye'deki ateşten sıçrayan yangın toplarından ibaret. Terör örgütü, baharla birlikte bu iki ilçede edindiği tecrübeyi geniş bir coğrafyada kullanmaya hazırlanıyor. Yüzümüzde hissettiğimiz sıcaklık, gelmekte olan yangının işareti. Yangına benzinle gidenlere dikkat. Çözemediği krizleri tırmandırarak iktidarda kalma becerisi göstermenin zamanı değil. Gelen o kadar büyük bir dalga ki, en güçlü siyasî kişiliğin bile bu dalgada kibrit çöpü gibi sürüklenmesi kaçınılmaz olacak.
Çözüm Süreci deyip, PKK'nın sıktığı mermileri şehirlere yığmasına bile bile göz yumanlarla, bugün terörü durduramazsınız. Acziyetten, tescilli gafletten ve ihanetten güçlü bir irade çıkartamazsınız.
Ülkenin Başbakan'ı, Mardin'e gidip bu yangından çıkmak için bir yol haritası ilan ediyor; ülkenin muktedir cumhurbaşkanı “henüz incelemediğini”, “haberinin olmadığını” söylüyor, bu çıkışı değersiz ve anlamsız hale getiriyor. Zirvedeki bu yüksek uyumla, gelmekte olan “bahar”ı nasıl karşılayacaksınız?
1 Mart tezkeresi 13 yıl sonra durup dururken neden gündeme geldi? Bir fikriniz var mı? “Vizyon sahibi” olduğunuzu kime kanıtlıyorsunuz? Yükselen iktidar rekabeti için ABD'ye sempati mesajı göndermenin, “muhatabınız benim” demenin bir maliyeti yok mu? Hatırlayalım, ABD 1 Mart tezkeresinde uğradığı hayal kırıklığının faturasını doğrudan Ordu'ya çıkarmıştı.
Suriye politikasında, tırmanan gerilimde, PKK ile mücadelede devletin zirvesindeki görüş ayrılıklarının ne kadarı sorunların kendisinden, ne kadarı kişisel iktidar hesaplarından kaynaklanıyor?
Keskin bir dönemece giriyoruz. Kişisel rekabete feda edilecek en küçük lüksümüz yok. Bu sefer hukuku ve devletin teamüllerini, iktidarın kullanımını kurallara bağlamak ve savrulmadan bu badireden çıkmak için imdada çağıralım. Herkes yetkisi ne ise onu kullansın. Kişisel hesaplar bahar sonrasına ertelensin.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025