Sezin ÖNEY
Ucunda barış umudu olan çatışmasızlık süreci, yerini barış umudu olmayan savaşa bırakıyor.
“Barışı sigortalamak lazım” dedim hep. Ama “süreci çift kutuplu bırakmamak gerek, tüm partileri işin içine katmak, sivil toplumun, medyanın belli figürlerini değil herkesi bu dönemin barış sorumlusuna döndürmek lazım, sadece ‘müzakere’ ile olmaz, sorun özünde bir insan hakları meseledir” diyenler “düşman” ilan edildi.
Bütün bunlar, süreç ilk başladığında imkânsız değildi. Ancak, defalarca isim değiştiren “Milli Birlik ve Beraberlik” projesinin tarafları, aktörleri, medyatik isimleri, uzmanları, kendileri dışında kalan her kesimi fena dışladılar; hattâ küçümsediler.
Yıkılan süreç, AKP üzerine, AKP’nin siyasi gücü, “yapabilirliği”, “yapabilme ihtimali” üzerine kuruluydu; bu güç sarsılınca, sürecin de çatırdayacağı belliydi. Yanlış temeller üzerine kurulmuş olsa da, eski siyasi sürecin, yerine bir yenisi konmadan çökmesi hâlinde bir savruluşun yaşanacağı ortadaydı.
Geldiğimiz nokta o kadar feci, gitmekte olduğumuz yer de, o kadar beter ki; şu an, herkesin birbirini suçlamayı bırakıp, bir çıkış yolu araması gerekiyor.
“Yeni Savaş” o kadar sert dinamikleri harekete geçiriyor ki, bu gidişin ağırlığının farkına varmamız gerek.
Türkiye’de “Kürt Sorusu”nun (“Sorun” değil özellikle “Soru” diyorum) geldiği nokta, herkes için yeni ve başka bir yer.
Türkiye’de devlet, güvenlik bürokrasisi, bir “varoluşsal endişe” ile sert biçimde mobilize oluyor. Yerelde de, hınç ve öfke dolu güvenlik görevlileri, hedeflerine ulaşmak yani, tehdit gördüklerini kendi deyimleri ile “etkisizleştirmek”, yani yok etmek için her türlü yöntemi meşru görmeye başlıyorlar.
Öte yandan, PKK artık (en az bir süre) “müzakere edecek Ankara adresi olmayacağı” düşüncesinde ve kendi hedeflerini hayata geçirmek üzere, yerel dinamikleri tetikliyor. Eğer ki, Ankara’da müzakere edecek bir taraf ortaya çıkarsa da, müzakere masasında elinin güçlü olacağını öngörüyor –“bölgede biz söz sahibiyiz” iddiasını ortaya koymayı hedefliyor. Çıkmazsa da, o zaman, bölgeyi kontrol iddiası gene “varoluşsal” olacak.
Dinamiklerini kimsenin tam olarak kontrol edemediği karşılıklı bir “yeni nesil“ şiddet var ortada. Genç Kürt milliyetçi kimliği, son yıllarda başta Kobane etkisi olmak üzere, yeni bir dinamizm ve heyecanla şekillendi. Şimdi ise, tam da bu kimliğe karşı reaksiyoner yeni bir Türk milliyetçi kimliği biçimleniyor. Bu dinamiklerin çatışmasının ilk izdüşümlerini, 20 Temmuz’dan bu yana patlak veren şiddette görüyoruz.
Bu dinamiklerin yaratacağı ürkütücü şiddet ortamının altından, bugünün ne politikası, ne güvenlik bürokrasisi, ne de silahlı örgütü kalkabilir.
Barış ihtimaline inanmışken çatışmaya dönmek, geçmişte yaşananların tümünden farklı bir gerçekliği önümüze koyuyor; bu yeni şiddet sarmalı tabanlarda öncekilerden çok daha derin iz bırakacak çünkü “aldatılmışlık” hissi tüm kesimleri pençesine alacak.
Güvensizlik, umudu zehirleyen şey; bir kere güvensizlik hâkim oldu mu, artık geleceğe inanmak imkânsızlaşıyor.
Sosyal medya başta olmak üzere iletişim kaynakları da, ufuk açacağına, “duygu patlamalarının gövde gösterisinin” yapıldığı platformlara dönüşüyor; zıt kutupları radikalleştiriyor.
Oysa çok acil bir durum var: siviller geçmişte olduğundan çok daha hızla şiddetin parçasına, hedefine dönüştüler.
Daha önce, Irak Savaşı’nda ve ardından da bugün Suriye ve yine Irak’ta olduğu gibi, “kimdir ‘gerçek sivil’, kimdir ‘sivil görüntülü savaşçı’” sorusunun tuzağına düşülüyor.
PKK tarafı için bu soruya, “halk ayaklanması, dolayısıyla herkes sivil” gibi yanıtını verirken; Türkiye’nin devlet kanadı, “Teröristin bir biçimde yanında ve yakınındaysan, sivil değil teröristsin” cevabını veriyor.
Oysa ortak çelişki açık: çekiçler tek “çözüm aracı” olursa, herkes herkesi çakılacak çivi olarak algılar.
Bu ortamda ilk olarak, sivilleri, hedef hâline getirmemek ve ardından da, duyguları kontrol altına almak gerekiyor.
Türkiye’nin duygusal kültürü de zaaf olarak ortaya çıkıyor: “Barışa yönelim” konusunda nasıl duygular yapıcı rol oynadıysa, “savaşa savruluşta” da, duygular yıkıcı rol oynuyor.
Eski süreç yıkıldı; bir daha da aynı veya benzer biçimde işlemeyecek. Bir sakinleşip, yeni süreci, eskisinin hatalarından ders alarak, yeni dengelerle, tüm ama tüm toplumca kurma zamanı.
Yoksa beraber kaybediyoruz; hızla, bugünü de, geleceği de kaybediyoruz.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024