Sezin ÖNEY
“Türkçe dersinde, biliyorsunuz, bilinmeyen kelimeler çalışması var, işte cümlede kullanmayla biraz biraz geliştiriyoruz, ama tabii biz ona harcayacağımız zamanı aslında daha fazla bilgi vererek harcayabilirdik, daha başarılı olmalarını sağlayabilirdik. Daha çok bu çocukların dil eğitimi gelişsin diye çabayı o yöne veriyoruz. Eee, tabii bu durumda diğer okurlardan birazcık geri kalıyoruz. Yani dil, başlı başına bir problem.”
Diyarbakır merkezli düşünce kuruluşu DİSA’nın, Türkiye’de dil haklarıyla ilgili bir raporundan bahsetmiştim dün. Bu cümle de, o rapordan... “Bölgede” öğretmenlik yapan birinin sözleri bunlar.
Çok da doğru bir tesbit, “dil başlı başına bir problem”.
İnsanlar ya dilini dilediği gibi kullanamıyor; sadece Kürtler mustarip değil bu durumdan. Anadillerini resmen, okulda öğrenmeyi talep eden Çerkesler, Lazlar, diğer halklar için de benzer bir durum söz konusu.
Veya yüksek perdeden ses verebiliyorlarsa, dillerini silah gibi yaralamak için kullanıyorlar.
Çok kişinin derdi bu Türkiye’de. Diller, dîl/gönül yarası yaratmak için, gönülleri yaralamak için kullanılıyor.
Hrant’ın arkadaşları ve öz arkadaşları, daha da can arkadaşları polemiklerinde olduğu gibi. Oysa biliyoruz ki, Hrant’ın gerçekten çok arkadaşı olsaydı onu seven, siper olurduk da hayatta kalırdı bu kadar ciddi tehditler varken yaşamına kasteden. Sözler, bir koza olurdu, onu koruyan... Ne var ki, Hrant sadece öldürülmekle de kalmadı, bir de bu kadar “insan bir insan”, cansız bir ikona dönüştürüldü. Sanki onun adını kullanan, hele bugünlerde, kendini bir yıldız tozuna bular oldu.
Didişmek yerine, diller demokrasiden yana sivrileşip dîllerde birlik olunabilse, zaten Hrant’ın mahkeme süreci de böyle hüsran olamazdı.
Tarih gösteriyor ki, insanlar birlik olup başkaldırınca, kimse önünde duramıyor; engel sadece tereddütler.
Bizden çok farklı bir nesil yetişiyor; emeklerken bilgisayar kullanmaya başlıyorlar. “Tabletlerin Türkiye’si” de, her ne kadar değişime hâlâ dirense de, bir gün sadece görüntüde değil, içerikte de dönüşmek zorunda kalacak. Maalesef, bu dönüşüm, aynı zamanda, aşırı sağın ve ırkçılığın yeni iletişim teknolojilerini kullanarak kendini daha fazla ifade etmesini de beraberinde getirecek. Samsun’dakiStatüko dergisinde Hrant’ın vurulmasını öven sözler eden gencin tek mi olduğunu sanıyoruz? Her düşünceden, kendini daha radikal şekilde ifade eden gençler, çocuklar yetişiyor, yetişecek...
Sınırlar, dar kafalarla dünyaları ayrılan çocuklar arasından, gün gelip, gönül birliğinde, maneviyatta, insanlığa inançta, her türlü ayrımcılığın üzerinden boy verip, yükselip geçecek çocuklar da yetişiyor, doğuyor, doğacak.
Coğrafyalarında yaşanan hiçbir dîl yarasına duyarsız, dilsiz kalmayacak onlar...
Mesela, DİSA’nın 2010 tarihli raporu için gerçekleştirilen saha çalışmasında görüşülen öğrencilerden Osman’ın şu sözlerine kulak verecekler; “Öğretmenimiz Kürtçe bilmiyordu. Zaten büyük sıkıntımız oradan doğuyordu. Bir türlü iletişim kuramıyorduk. Göz temasımız bile olanaksız oluyordu, çünkü o farklı bir dünya, biz farklı bir dünya olduğumuz için birbirimize baksak bile anlamıyorduk birbirimizi”.
Ayrı dünyaların insanı olmak sadece, “devletin öğretmeni” ile “halkın öğrencisine” özgü değil.
Dil ayrı-gayrılıkları, anne-çocuk ilişkisini bile etkiliyor DİSA’nın dillendirdiğine göre. Meryem, “bölgeden” bir anne, çocukları okula gitmeye başladıktan sonraki sorunlarını şöyle aktarmış;“Çocuklarım Kürtçede iyi değiller. Bu yüzden de iyi bir ilişki kuramıyoruz. Onlar bazı şeyleri Türkçe söylüyorlar, fakat ben Türkçe bilmiyorum. Türkçem fena durumda. Onlarla konuştuğumda, Türkçeme gülüyorlar. İlişkilerimiz çok fena. Çocuklarımla anlaşamıyorum”.
Biz, insanlara ne yapıyoruz? Nasıl olup da bunların yaşanmasına izin veriyoruz? Sonra, bunlar yaşanırken, kendi küçük dünyalarımızın anlamsız bağrışmalarının yankılarından, kendi sesimizden başka şey duyamaz hale geliyoruz?
Bu sistem, insan olanı yok ediyor. Aslında en büyük güç odaklarının bile ‘insansızlaştırıldığı’ bir düzen sürüp gidiyor. Bu kadar padişah var, tekinin biyografisi yok. II. Abdülhamit’i nasıl bilirdiniz mesela; devlet işlerindeki ‘siyasi figürünü’ az çok tanırsınız. Ama onun, polisiye roman tiryakisi ve özellikle de dedektif Sherlock Holmes kahramanının yaratıcısı yazar Sir Arthur Conan Doyle’un hayranı olduğu, tüm eserlerini çevirttiği, kendisini İstanbul’a onur konuğu olarak davet ettiği çok da bilinmez.
Bir kadın hükümdarın, Habsburg İmparatoriçesi Maria Theresia’nın kaç biyografisi olduğunu ben sayamadım.
Türkiye’nin güncel derdi ise, hem kadınlar hem erkekler için bir nevi hapishane olan, gene devletin yarattığı mahkûmiyet, harem...
Siyasi maskelerin ardındaki iktidar sahiplerinin kişilikleri, gerçeklikleri, insanlıklarıyla ilgilenilmezse, sokaktaki, dağdaki, köydeki insanla da ilgilenilmez...
Bugün, siyaseten söz sahibi olanlar, yarın bir hiç olacaklarını, tarihin çöplüğünde bir toz parçasına döneceklerini unutmasınlar. Türkiye’nin büyük kült yaratma deneyimi bile hüsranla sonuçlandı. Hatırlananlarsa, gerçekten bir hoş seda bırakabilenler, insani perdeden... Bir gün çocuklarımız, bu ülkenin dillerinin tümü arasından dilediklerini öğrenme şansı ile yetişecekler ve dönüp de birbirlerine, dîllerinin dilinde güzel şeyler söyleyecekler.
Yazarlar
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024