Ahmet ALTAN
Bazen hayatımızda öyle noktalardan geçeriz ki tek bir karar bütün geleceğimizi belirleyebilir.
Doğru bir tercih yapabilirsek önümüz açıktır ama yanlış bir tercih yaparsak kendimizi bir yok oluşa teslim ederiz.
Kürt meselesinde öyle bir tarihî noktadan geçtiğimizi düşünüyorum.
Bu noktada en büyük sorun, ancak “iki tarafın” da doğru karar vermesiyle kurtulacak olmamız.
Önce önümüzdeki siyasi tabloya bir bakalım:
“Apo’yla resmen görüşüldüğünün açıklanmasına” rağmen bu halkın yüzde 58’i Anayasa referandumunda “evet” oyu kullandı, görüşmelere “dolaylı” bir destek verdi.
Barış için muhafazakârların ve solcuların “onayını” aldı hükümet.
Türkiye’deki en kalabalık kitle olan “muhafazakârların” çözümden yana tavır alması sanırım Türkiye’deki en büyük değişimlerden biri.
Muhafazakâr kesim, milliyetçilikle arasına, epeyce zorlanarak da olsa, bir mesafe koyuyor.
Bu kesimin zenginleşmesi, güçlenmesi, siyasette ayağını yere kuvvetli bastığını hissetmesi, onun hayatı ve siyaseti algılayış biçimini değiştiriyor, “barışta” daha iyi yaşayacağını, çocuğunu daha güvenli yetiştireceğini biliyor.
Başbakan Erdoğan’ın, “bu algı” değişikliğinde çok önemli bir rol oynadığını da söyleyip onun hakkını teslim etmeliyiz.
Ama muhafazakârların bu algı değişiminde tarihî bir rol oynayan Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı bir “zafer” sendromu var, ne zaman büyük bir başarı kazansa ardından “değişimi” kendi denetimi altına almaya çalışıyor, kendisine göre “öncelikler listesi” yapıyor ve hayatı biçimlendirmeye kalkıyor.
Bunu her yaptığında da ortalık birbirine giriyor.
Şimdi gene aynı sendromun yaşandığına şahit oluyoruz.
Erdoğan bütün değişimler için “seçim tarihini” kerteriz alıyor, “seçimden sonra ben hallederim” diyerek değişim vaatlerini oya çevirmeyi planlıyor.
Türkiye gibi sorunları büyük, değişim isteği güçlü bir ülkede bir adamın değişimi tek başına kontrol etmesi mümkün değil.
Kürt sorununun çözümünü, hiçbir olumlu adım atmadan, Kürtlerin güvensizliğini besleyerek “geciktirmek” kanlı belalara yol açabilir.
Tabii bir de bazı Kürt siyasetçiler var.
Onlar da bu ülkede elli milyon Türk’ün yaşadığını unutarak sürekli tehditkâr bir üslupla konuşup, Kürtlerin istediği her şeyi “silahla” alabileceği inancını yayıyor.
Erdoğan’ın “hesapçı”, Kürt politikacıların da tehditkâr duruşu, karşılıklı aynalar gibi “olumsuzluğu” sonsuza dek çoğaltıyor.
Bazen “işin içinde” olanlar gerçeği görmekte zorlanırlar, “dışarıda” olanlar daha net görürler olacakları.
Eğer bu karşılıklı olumsuzluk sürerse ve savaş yeniden başlarsa neler yaşanabileceğini iki tarafın da iyi düşünmesi gerekir bence.
Bundan sonra başlayacak savaş, yirmi beş yıl boyunca yaşadığımız savaşa benzemez, bu seferki hiç görmediğimiz türden çok sert bir savaş olur.
Dağlar cehenneme döner ve savaş şehirlere kayar.
İki taraf da akacak kana, çekilecek acıya şaşar.
Bunu yirmi beş yıl boyunca çekilen acıları ve dökülen kanları bilerek söylüyorum, elli bin kişinin öldüğü bir savaştan beterinin yaşanacağından korkuyorum.
Ama bu noktada bir de “ümitli” ihtimal var.
Türk halkının da, Kürt halkının da önemli bir kısmı artık barış istiyor ama bu “kimsenin yenilmediği” bir barış olmak zorunda, kimsenin gururunu incitmeyecek bir barış olmalı bu.
Savaş sürerken Türk çocuklarının “zorunlu askerlik kalksın” demekten çekinmemesi, Kürt halkının içinden çıkan PKK’ya muhalif seslerin güçlenmesi barış isteğinin boyutlarını gösteriyor zaten.
Unutmayın ki savaş sırasında böyle davranmak çok zordur, böyle davranılabilmesi için savaşa olan inancın tümüyle yok olması, barış talebinin köklenmesi gerekir.
Eğer hükümet, bu ülkenin Kürt vatandaşlarına olan saygısını ve barış isteğindeki samimiyetini gösteren adımlar atarsa, buna Kürt yöneticilerinden “barışa imkân veren” bir cevap gelirse bu sorun çözülür; toplum bu çözüme hazır.
Yasemin Çongar, devletin atabileceği adımları yazdı bugün.
Barış isteyen bir toplum için hiç de atılması zor adımlar değil onlar, biraz kararlılık yeter.
Bu küçük adımlar büyük bir zenginliğin, mutluluğun, özgürlüğün yolunu açar.
O yolu açanlar da, “küçük hesapların” sağlayabileceğinden çok daha büyük siyasi başarılar yaşarlar.
Bir yol ayrımındayız, en küçüğümüzden en büyüğümüze kadar hepimiz, Türk ve Kürt yöneticilere doğru yolu göstermek için elimizden geleni yapmalıyız.
[email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Onur Dinçer
Ben de yazarla aynı duyguları paylaşıyor ve benim etnik grubumu (=Türk etnik grubunu; hoş, "Türk" yerine "Osmanlı Türkü" ya da "Rum Türkü" tabirlerini kullansak daha yerinde olur aslında, zira tarihte "Türk" kelimesi Türki dil konuşan halkların geneli için de kullanılmış) Türkiyedeki diğer etnik gruplara karşı asimilasyonist, dışlayıcı ya da kıyıcı amaçlarla kullananlara karşı şu uluslararası sloganı haykırıyorum: NOT IN MY NAME! (=BENİM ADIMA DEĞİL!)
Ad Soyad Giriniz...
Lazca yazmışsın h.ç. bende konuralp ortaokulunda okudum ve tarihçi yüzbaşı derdi. türkçeci de ilk defa Lazlardan p.iyi alan ben olduğum için sınıfları ve ö.odasını dolaştırmıştı ki o zamana dek zaten Lazlarla dolu olan okulda hiç kimse p.iyi almamış kuruluşundan beri. Her neyse ama anlatmak istediğini anlatma babında yetersiz kalmış dediklerinin çoğuna katılmaktayım. Başını eğdinse yandın demektir. Tüm aşamada dışlanma vardı. Hatta iş hayatında da sürmekte ne yazık ki. emüşeni ti jinkele giğutas
Hasan ÇAVUŞ
laz kökenli yim lazlar kürtlar kadar olgunluk çağinda dışlanmadik ama ilk okul öğremenleri hö görülü idiler ilk okulda baski görmedim ama kesin diyebilirim konural orta okulunda okuyan tüm lazkökenli esi adiyla kabalak yöresindeki tüm öğrenciler sözlüye kalmazdik öğretmenler bizlerle alay ederlerdi türkce konuşma yi beceremezdik tüm öğretmenleri kast etmiyorum ama çoğu dişlarla bizi aşağilarlardi liseye gelldik ordada daha beteri aşağilandik sonuç bizlere lazlarla kürtler kardeştirler diyorlar