Ali BAYRAMOĞLU
Gezi Olayları barış sürecinin üzerini iyice örttü. Örtünün kalkmasının zamanı geldi. Nitekim Akiller Heyeti'nin Başbakan'la buluşması bunun startı oldu.
Marmara Bölgesi Akiller Heyeti'nde yer aldım, gezilere katıldım, temaslarda bulundum. Bölge, malum, ülke nüfusunun beşte birine sahip, sosyolojik olarak aldığı eski ve yeni göçlerle, metropol dinamikleriyle, heterojen siyasi dokusuyla son derece kozmopolit bir yapıda. Bununla birlikte, kimi grupları, Aleviler, Kürtler, gayri müslimler kimi kimlik grupların hassasiyetleri bir kenara bırakılırsa, İstanbul dışında Marmara Bölgesi tüm heterojenliğine ragmen esas olarak Türk yerleşim alanlarını içeriyor ve bu istikamette bir duyarlılık taşıyor.
Gözlemlerden ve temaslardan çıkan sonuçlar da hem bu durumu teyit ediyor, hem bu istikamette veriler ortaya çıkarıyor.
Nedir onlar?
Gezi Olayları'nın patladığı 31 Mayıs günü, bu köşede 'Batı'dan Güneydoğu'ya: Bardak doluyor…' başlıklı bir yazı yayınlamıştım.
Bir bakıma Marmara Bölgesi'ndeki gezilerden çıkardığım kişisel sonuçları içeriyordu o yazı ve özetle 'iki husus'un altını çiziyordu: Kürt sorununun çözülmesine dair genel bir arzu ve mevcut sürece dair, içinde bölünme endişesini barındıran ciddi bir güven sorunu.
'Birinci husus', barış sürecine ilişkin bir toplumsal meşruiyetin altını çizmesi bakımından gerçekten olumlu ve umut vericidir. Nitekim barış, çözüm, terörün bitmesi nasıl adlandırırlarsa adlandırsınlar, Marmara illerinde görüştüğümüz insan ve gruplar Ocak ayı itibariyle başlayan çözüm sürecini ana hatlarıyla benimsemiş, en azından masalarına koymuş bulunuyorlar.
Kürt meselesinin her kişiye kaybettirecek veya kazandıracak bir sorun olarak algılanma hali oldukça yüksek ve bu oranda herkesi kuşatan bir ülke sorunu olarak ele alınıyor. Bu açıdan siyasi iktidarın başlattığı sürecin olumlu bir sonuç verdiği ve çözüm süreciyle ilgili, belli bir toplumsal meşruiyet hali bulunduğunu ifade etmek mümkün.
Ancak meşruiyet oldukça kırılgan bir duruma da işaret ediyor.
Bu noktada 'ikinci husus' devreye giriyor, barış arzusu ile mevcut barış sürecine yönelik sorular at başı gidiyor.
Bu sürecin sonunda ortaya çıkan tablonun ne olacağı ve bu tablonun kendileri açısından kayıplara yol açıp açmayacağı, iki ana soru olarak karşımıza çıkıyor. Kayıp duygusu, kandırılma fikri, eksik adalet hissi, koruma ve korunma içgüdüsü yeni bir dönem olarak algılanan, muhtemelen içten içe arzulanan 'barış', 'barış haline' karşı tutum ve sorular üretiyor.
Özetle barış süreci yeteri kadar şeffaf bulunmuyor, bu sürecin sonunda bütünlüğün örselenebileceği endişesi yaşanıyor.
Ancak altını hemen çizmek gerekir ki, eleştiri ve endişeler, mutlak bir güvensizlik haline hiçbir şekilde işaret etmiyor. Güven meselesi, 'hem güvensizlik hali hem güven arayışı' olmak üzere iki yönlü yaşanıyor.
Güvensizlik halini iki gruba ayırmak mümkün.
Birinci grupta mutlak güvensizlikler ve güvensizliğin yıkıcı ve çatışmacı olması hali bulunuyor. Ancak bu grup açık ara bir azınlığı temsil ediyor. Buna karşılık çoğunluğu ya da hakim eğilimi temsil eden gruptaki güvensizlik hali bir tür 'kurucu güvensizlik'tir. Kurucu güvensizlikten kasıt, güven arayan, güvenmek isteyen bir endişe halidir… Bu güvensizlik türünü, güvensizlik, talep, soru, endişe içerdiği oranda bir siyasi beklenti ya da bir katılım tarzı olarak değerlendirmekte yarar var.
Siyasi iktidarın barış sürecinde ipi gevşetmeden yeni adımlar atacağını sanıyor ve umud ediyoruz.
Bu adımların en büyük güvencesi ve destekleyicisi barış sürecine yönelik toplumsal meşruiyet olacaktır. Marmara Bölgesi itibariyle söyleyecek olursak, toplum ana dokusuyla barış süreci ve risklerine hazırdır.
Ancak bilmek gerekir, her barış girişimi bir yönüyle güvensizliği giderme ya da karşılıklı güveni tesis etme sürecidir.
Siyasi iktidarın yapması gereken şeffaflık dozunu arttırmak, kamuoyunu sistematik bilgilendirmektir. Güven sorununu (muhtemelen benzer bir güvensizlik Kürt bölgelelerinde başka açılardan vardır), aşmanın yolu milliyetçi nutuklar değil, şeffaflıktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- CHP nasıl iktidar olur?
19.06.2025 - Toplumda esen rüzgarlar
8.06.2025 - Bir korkudan diğerine Türkiye…
5.06.2025 - Çözüm toplumda neden kabul görüyor?
2.06.2025 - Siyasi denge nereye doğru?
29.05.2025 - Lozan meselesi, siyaset ve gelecek…
18.05.2025 - Barış ve yerleşik korkular…
15.05.2025 - Barış süreci şimdi başlıyor…
10.05.2025 - Dünyanın hali
8.05.2025 - Barış sürecine en çok kimler karşı?
4.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Öztürk Aydın
Çözüm: İnsanlara havadan değil emek vererek para kazanmayı öğretmekten geçer. Bizimkiler sağa sola yaranarak,çalıp çırparak zengin olmaya çalışıyor.