Ali BAYRAMOĞLU
Çatlak o kadar büyüyor ki, bir yakadan bakıp öte tarafı görmek git gide zorlaşıyor. Aradaki boşluğu görmeyen, vaadettiği sorunları hissetmeyen algıyı 'kopuş' veya 'komplo' temelli siyasi pozisyonlara, öfke ve heyecanlara hapseden düşünsel ve siyasi iklimdeyiz…
Oysa hala aynı çelişkilerle, aynı sorunlarla, aynı aktörlerle Türkiye'de yaşıyoruz…
Taner Akçam güzel ifade etmiş:
'AKP son 15 yılın birinci büyük sivil direniş hareketinin önderidir ve bu ülkedeki sivil-asker bürokratik otoriter geleneğe büyük darbe vurmuştur. Ama AKP, ikinci sivil direnişi ve onun taleplerini anlamakta zorlanıyor. Onu, kendisinin sivil-asker bürokrasiye karşı verdiği mücadelenin kodları ile okuyor. Ama böyle okumaya devam ederse sadece kendisi ciddi erozyona uğramayacak, Türkiye'yi de büyük zora sokacaktır…'
Bu tespitin ilk kısmını Gezi olaylarından sonra Türkiye'ye, Ak Parti'ye 'tabula rasa' diyerek bakanlar, ikinci kısmını özellikle muhafazakar kesim gözardı etmemeli...
Bu noktadan, bu kutuplaşmadan, siyasi iktidarın girdiği bu dar otoriterleşme koridorundan, kaotik unsurlar içerin her kapısı açık isyankar siyallaşma dalgasından çıkış nasıl olacak? Ya da bu durum nereye evrilecek?
Geçen hafta bir kaç kez Kürt sorununun siyasi iklim değişikliğinde bir rol oynabileceğini yazdım.
Zira uçurum iki yakası arasındaki ana bağlardan birisi Kürt sorunu, Kürt politikası ya da barış sürecidir:
Çatışma yerine uzlaşmaya dayanan bir siyasi iklim değişikliği, devletten topluma yeniden yayılacak demokratik vurgular, demokrasi ve siyasetin sorun çözme kabiliyetiyle yeniden buluşma…
Bunları bugünün koşullarında, özellikle Gezi sonrası, Gezi'nin ifade ettiğini yeni veriler çerçevesinde sağlayabilecek tek çıkış alanı, 'Kürt alanı'dır.
Kürt meselesi ve barış süreci hükümet için (seçim hesabı, MHP gibi kaygılar, sivillikten yeniden devletçiliğe dönüş yapan muhafazakar zihniyet unsurlarına rağmen) temel bir demokratik manevra alanıdır.
Aynı mesele, 'savaş, asker, vesayet' üçlüsünden oluşan dünü ve bunun bugün gelinen noktayla bağlantısını hızlı unutan tutumlar için de kendini gözden geçirme aracıdır.
Ancak bir barış ya da çözüm süreci içinde olduğumuz dikkate alınırsa, son gelişmelerin (Başbakanın vurguları, Öcalan'ın açıklamaları, BDP'nin 'hareket geç' eylemleri, Cizre ve Lice'deki hadiseler) bu sürece oranla çok umut verici olduğu söylenemez.
Ortada bir 'güven meselesi' bulunduğunu görmek gerekir.
Başbakanın 'PKK silahlı güçlerinin henüz yüzde 15'ı çekti' ifadesiyle 'yavaş davranıyorlar, aldatabilirler' iması ve 'güvensizlik vurgusu', buna karşılık, çekilme oranı gerçekten böyleyse, çekilme kadın ve hastalara öncelik veriyorsa, Kürt hareketinin sürece ve devlete olan güven düşüklüğü ortadadır.
Bu koşullarda Kürt meselesinin demokratik siyasete dönüş için bir 'can simidi' olması elbet kolay değildir.
Nitekim beklenti 'müzakere, hızlı ve yeni adımlar' iken, durum daha çok 'meydan okuma, zorlama, zorlayıcı hamleler' üzerinden ilerliyor.
Öcalan'ın son açıklamaları malum, 'sıra hükümette, adım atmasını bekliyoruz' diyor.
BDP hükümeti zorlamak için mitingler başlatıyor.
Gazetelerde çekilme yavaş olduğu için hükümetin kimi hazırlıkları şimdilik yavaşlattığı iddia eden haberler var.
Başta hükümet olmak üzere tüm tarafların, ilgililerin, kanaat önderlerinin bu güven sorununu aşmak için çaba göstermelerinde büyük fayda vardır.
AK Parti hükümetinin toplumsal hareketleri anlamadığı, talepleri görmediği, eleştirileri duymadığı, bunların tümünü komplo teorilerine hapsederek güvenlikçi politikalara sürüklendiği ve isyankar siyasilleşmeyle başetmekte zorlandığı şu günlerde, Kürt alanında eylemlerin başlaması, Kürtlerin sokağa inmeleri Türkiye'yi kelimenin gerçek anlamıyla zora sokar…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İddianame: Görülmemiş bir seviye
13.11.2025 - Siyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı
8.11.2025 - Bahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken…
6.11.2025 - 31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti?
1.11.2025 - Kürt çözümüne neden olumlu bakmalı?
30.10.2025 - Kronik siyaset bunalımı…
25.10.2025 - Yeni dünya, yeni Türkiye
23.10.2025 - Erdoğan’ın tercihleri
28.09.2025 - Muhalefet farkında mı?
20.09.2025 - Gelenek ve hastalık: Kadına şiddet…
18.09.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Aziz Metiner
Sayın Fehmi Koru Bey’e sormak lazım: Acaba Abdullah Gül hangi misyonun adamıdır, diye? Abdullah Gül, iktidarı Cumhurbaşkanlığı’ndan Devletbaşkanlığı’na kadar garntileyen bir AKP misyonunun adamı mı? AKP’ nin özellikle son 12 ayda ortaya koyduğu başkalaşma ve yeniden biçimlenme haliyle ülkeyi getirmiş olduğu acınacak real durum ortada. Sonradan görmüşler gibi, acımasız kapitalizme kayıtsız şartsız teslim olmuş bir ülke durumunda Türkiye. Halkının %80 i betonlaşmış şehirlerde yaşayan, Anadolu toprakları tarım ve ağaçlandırmadan yoksun, keçisi can, kasabı et derdinde bir ülke durumunda Türkiye. Sayın Abdullah Gül’ün bu yazının yayınlanmasından memnuniyet duyduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü sayın Koru, sanki bu yazısıyla AKP’ ye Abdullah Gül’ü partiye alın, gibi bir mesaj vermeye çalışıyor. Sayın Abdullah Gül’ün, sorumsuz ve manevi formattan yoksun gelişmelere parlamaya çalışan ve parladıkça da hakkaniyetten sapıp mütekebbirleşen bir sistemin içine girmeyi kendi prensip ve değerler manzumesine yakıştırabileceğini hiç sanmıyorum. Acıma duygularının kurbanı olmasını da hiç ümit etmiyorum.