Ali BAYRAMOĞLU
Asker meselesinden söz ettik dün ve sivilleşme sürecinin henüz tamamlanmadığını söyledik.
Vesayet sistemi bizde üç özerklik üzerine oturur.
Ordunun siyasi iktidar karşısında ve devlet içinde 'mali', 'idari-hukuki' ve 'siyasi' özerkliği. Bu üçlü özerklik hali askeri dokuyu 'aşırı merkezi, siyasi etki ve denetime kapalı, ancak bu siyasî karar süreçlerini etkileyebilecek oranda siyasallaşmış bir gelenekle donatmıştır…'
Bugün hangi noktadayız?
'Siyasi özerklik' en keskin neşter atılan saha olmuştur. Orduya siyasi açıdan icracı bir işlev veren MGK yapısının değişmesi, iç güvenlikteki varlığını sürekli ve bağımsız kılan eski EMASYA protokolünün ilgası, İç Hizmet Kanunu'nda yapılmak üzere olan askerin görev ve siyaset tanımına ilişkin değişiklikler, asker üyelerin siyasi karar yapılarından, üst kurullardan ve yargı birimlerinden temizlenmesi, askerin siyasete müdahalesi üzerindeki yasal korumanın kalkması ve yaptırım mekanizmasının çalıştırılması bu durumun belirleyici kalemleridir.
Buna karşılık diğer özerklik alanları varlıklarını önemli ölçüde muhafaza etmektedir.
'Mali özerklik' çıkan yasalarla sınırlanmış ancak bunu takip eden diğer yasalarla ve yönetmelik boşluğuyla Sayıştay denetimi sınırlandırılarak eski doku önemli ölçüde korunmuştur.
'İdari ve hukuki özerklik' keza…
YAŞ'ta fiili askeri yetki siyasi iktidarın tasarrufuyla sınırlandırılmış ve idari özerklik bir açıdan budanmıştır. Ancak Askeri Ceza Kanunu'nun askeri alanı toplumun geri kalanından ayrıştıran kimi hükümleri, özlük hakları ve sicil açısından Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı askeri bir Danıştay'ın, Yüksek Askeri İdare Mahkemesi'nin varlığını sürdürmesi, Genelkurmay Başkanlığı-Milli Savunma Bakanlığı arasındaki ters yetki-sorumluluk ilişkisinin sürmesi, Jandarma'nın konumu ve sicil amirliği sorunu, özerklik halinin sürdüğünü göstermektedir.
Deneyimle sabittir:
Bu üç özerklik hali birbirilerini beslerler.
Vesayetin belini kırmak bu 'üçgen'i ortadan kaldırmakla mümkündür.
Bilmek gerekir ki, bugün konjonktürün, siyasi koşulların ve siyasi iradenin tutumuyla uykuda olan bu 'özerklik kalıntıları' her an canlanabilecek bir yapı havuzunu beslemektedir.
Diğer ifadeyle Türk Silahlı Kuvvetleri devlet içindeki yasal konumu, ordunun iç işleyişi ve demokratik denetim gerekleri açısından demokratik hukuk devletinin normlarına henüz kavuşmamıştır.
Sivilleşme, askerle yapılan bilek güreşinde üstünlük sağlamaktan, askeri zorunlu kışla rotası üretmekten ibaret değildir. Asıl mesele askerin siyasi otoriteye bağımlılığını kendiliğinden, yapısal ve kalıcı bir hale çevirmek, buna uygun bir ordu dokusu ve subay nesli üretmektedir.
Bunu mümkün kılacak ilk husus özerklik kalıntılarının kazınmasıdır.
İkinci husus ise ülkenin güvenlikçi politikaların baskısı ve kuşatmasından uzaklaşması, demokratik kurumsallaşmasının yerleşmesi, toplumsal ilişkilerde demokratik siyasetin esas haline gelmesidir.
Bu iki noktadan da uzaktayız…
İç Hizmet Kanunu'nun subay zihniyeti ve eğitiminde belirleyici olan ilgili yasalarını bile daha yeni değiştiriyoruz.
İç Hizmet Kanunu'nun 'Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir. Bundan ötürü Silahlı Kuvvetler mensuplarının siyasi parti veya derneklere girmeleri bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmaları (…)yasaktır…' diyen 43. Madde bunlar arasında… Askerlik tanımını 'istiklal ve cumhuriyeti korumak' olarak yapan 2. Madde bunlar arasında…
Sadece bu kanunu veri alsak bile, bu tanımlarla yetişecek ilk subay kuşağı 21 yıl sonra görev alacak, bunların ordu yönetmesi için en az 60 yıl beklemek gerekecek…
Ancak söyledik bir o kadar önemlisi ülke iklimidir.
Demokrat subaylar demokratik ülkede yetişir. Güvenlik iklimleri ise orduları siyasallaştırır.
O zaman iki ödev var siyasi iktidar için:
Yarım kalan süreci tamamlamak…
Demokrasi dili ve ipine yeniden sarılmak…
Unutmayın daha beş yıl önce müdahale girişimi yaşamış bir ülkeyiz, sivilliğimiz genç ve eksik…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025