Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Pürüzler...
5.11.2011
2813

 İyi ya da kötü değişim her yerde etkisini gösteriyor. Türkiye'nin 2000'li yılların başında yaşadığı ekonomik iflas, devlet politikalarında ve iş adamı dünyasında rasyonelliği kaçınılmaz kıldı.

Siyasi iflas aynı yıllarda merkez siyasi partileri tümüyle tasfiye etti ve en azından bir yenilenme fikrine yol açtı.

Bunlara karşılık alabildiğine süren bir sorun ve iflas alanı daha var. Ne var ki bu iflas alanı yaptırımsız kalıyor, çöküntüsü derinleştikçe, bu, siyaseti de siyasetçiyi de, toplumu da etkiliyor.

Bu, etik alandır ve orada yaşanan iflastır.

Bu iflasın hem üreticisi hem taşıyıcısı basındır.

Önce şunu görmek gerek: Basın 1990'larda nasıl bir halin içindeyse, bugün 2010'larda aynı yapısal sorunların içindedir... Aktörlerin ve eğilimlerin değişmesi, örneğin "iktidara yönelik ölümcül itirazdan, iktidara mutlak itaate" geçilmiş olması kendi başına büyük bir anlam taşımıyor. Etik mesele açısından bunlar arasında büyük fark bulunmuyor...

Gazetecilerin çoktandır unuttuğu bir kaç temel husus var.

Gazetecilik faaliyeti doğası itibariyle toplumsaldır; haber, etik kuralların tanımladığı belirli bir mesafe çerçevesinde siyaset ve toplumla etkileşime giderek üretilir. Böyle olunca haber, bilgi aktardığı kadar, temel erdemlerden hareketle denetleme işlevi de yapar.

Denetleme kamuoyu önünde yapıldığı, kamuoyu oluşturduğu oranda siyasidir.

Etkileşim üzerine kurulu, bilgi aktarma ve denetleme merkezli haberin bu çerçevede en önemli yan unsuru ise "anlama-kavrama" işlevi olur. Nitekim bu 'kavrama-anlama' işlevi basının sadece pazarladığı bir meta değil; aynı zamanda kendi ticari varlığının güzergahını tayin temel referansıdır.

Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi de basının bu "denetleme" ve "anlama-kavrama" işlevlerinden uzaklaşması, yani bir anlamda müşteriyle ilişkisinde pusulasını yitirmesidir.

Türk medyası siyasi gelişmelerin, siyasi durum ve taleplerin, toplumsal dip akıntıların ve beklentilerin iç yüzünü kavramaktan, yansıtmaktan uzak durmakta direniyor...

Bu uzaklaşma "kendiliğinden" bir uzaklaşma değil, "iradi ve siyasi" nitelikli bir uzaklaşmadır.

Nitekim Türk basını, bırakın adalet, eşitlik, özgürlük, insan hakkı gibi temel erdemleri ve örselenmesini merkez alan denetim işlevini yerine getirmeyi; tersine bu örselenme sürecini tahrik eden, metalaştıran ve meşrulaştıran unsurlardan biri haline dönüşmüş durumda...

Bunun perde arkasında ise, basının, gazeteciliği bağımlı bir değişken haline getiren karma iktisadi faaliyet ve bağımlı siyasi zihniyet bulunmaktadır.

Sonuç ise şudur:

Merkezi sistemin entegre parçası haline gelmesi... İktidarı denetleyeceğine, iktidar tarafından denetlenmesi... Bu çerçevede erdemin yerine faydayı, ilkenin yerine çıkarı yerleştirmesi... Faydadan hareketle demokrat ve sorgulayıcı tavrı hainlikle, hafiflikle eşdeğer tutan bir hatta derinleşmesi...

Haber kurgusu ve haber hiyerarşisine temel olan süzme, eleme, doğrulama ve analiz mekanizmalarındaki temel referansların siyasi ve ticari reflekslere doğru kaymaya başlamasının, sonuçta basının etik hakemlik araçlarının etkinliklerini yitirmeye yüz tutmasının temel nedenlerini de burada aramak gerekir.

Olanı ve doğalı izleyen, belli kriterler çerçevesinde eleştirmeye çalışan değil; olanı, doğalı ve değerleri değiştirmeye soyunan bir basın vardır karşımızda ve bu yönleriyle basın Türkiye'de "etik sorun"un doğduğu ve üretildiği merkezlerin başında gelmektedir.

Bilmek gerekir ki, bu yapı ülkedeki demokratik durumun göstergesidir...

Ve ibre yukarılarda değil...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar