Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye’nin gerek iç siyaset gerekse Orta Doğu’daki politikalar itibarıyla en çetrefilli sorununun Kürt meselesi olduğuna şüphe yok. İki yıllık bir aranın ardından 2015 temmuz ayında yeniden başlayan çatışmalar binlerce insanın ölümüne yol açtı, yüzbinler evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Şiddet eylemleri ülkeyi hala sarsmaya devam ederken, yasalar ve politikalardaki otoriter doz da giderek artıyor. 15 Temmuz darbe girişimi vesile edilerek, Kürt hareketini temsil eden yayın organları, dernekler kapatıldı. Kürt milletvekillerinin bir kısmı tutuklandı.
Asayiş dalgası dış politikayı da kaplıyor. Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak gördüğü Suriye’deki PYD varlığıyla mücadelesi, dış politikasının sınır ötesi askeri müdahalelere yol açacak oranda keskin ve temel unsurlarından birisi haline geldi. Oysa AKP’nin öyküsü farklı başlamış, sorunu reformlarla ve siyaset yoluyla çözmeye, bu denli ciddi yönelen ilk Türk siyasetçi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuştu.
2002 kasımda iktidara gelen Erdoğan’ın ilk iki yılı, Kürt meselesi açısından rahat geçti. Öcalan 1999’da yakalanmış, ülkede dört yıl silah sesi duyulmamıştı. 2004 PKK’nın kendisini yeniden gösterdiği ve çatışmaları başlattığı yıl oldu.
Erdoğan’ın buna tepkisi hızlı oldu. Birkaç ay sonra Erdoğan Ankara’da başbakanlık binasında, aralarında benim de bulunduğum sivil bir heyetin temsilcilerine şunları söylüyordu: “Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz. Devlet özür dilemesini bilir. Herkesin birinci sınıf vatandaş olması, ülkemizde özgürlüklerin tam hâkim olması (...) benim ve arkadaşlarımın aşkıdır, sevdasıdır, rüyasıdır.” Bu sözleri ertesi gün Diyarbakır’da halkın önünde de tekrar etti. Tarih 12 Ağustos 2005’ti ve bu tarih, Kürt açılımı olarak adlandırılan bir dönemin başlangıcı oldu.
Bu tarihten itibaren iki hat iç içe girecekti: “Reform-diyalog hattı” ile “inişli çıkışlı seyreden çatışma hattı”.
AKP 2006’dan itibaren önce Kürtçe televizyon yayını, Kürtçe seçme ders gibi konular üzerinden genel bir demokratikleşme paketiyle yol aldı. Buna Güneydoğu bölgesine yönelik yatırım ve kamu hizmeti çabalarını ekledi. Bunlar yeterli olmayınca, şiddet dinmeyince, bu kez diyalog kapısını açtı. 2008-2011 arasında Oslo görüşmeleri olarak bilenen, PKK yöneticileri ve devlet temsilcileri arasındaki gizli temaslar yapıldı. Bu çaba da istenilen sonucu vermedi. Bu temasların noktalanmasıyla başlayan 18 ay sürecek kanlı, tahammülü zor, bedeli ağır çatışma evresinden sonra, AKP kritik eşiği geçti ve 2013’de “barış süreci”ni başlattı.
Devlet ile PKK lideri arasında temaslar ilk kez resmileşiyordu. Nitekim önce Öcalan ile MİT arasında görüşmelerin yapılmakta olduğu ilan edildi. 21 Mart 2013’te Diyarbakır’da 1 milyon kişinin önünde Öcalan’ın Kürtler için silahlı dönemin bittiğini, yerine siyasi dönemin başladığını vurgulayan, gerillaların Türkiye sınırları dışına çekilmesi gerektiğini söyleyen mektubu okundu.
Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin barış sürecini, PKK güçlerinin Türkiye’yi terk etmesi, demokratikleşme ve entegrasyon başlıklarıyla üç kademeyle tanımladı. Ardından Türkiye’ye barış sürecinin önemini anlatacak, aralarında benim de bulunduğum 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti kuruldu. PKK güçleri mayıs 2013’ten itibaren Türk topraklarını terk etmeye başladılar.
Bu süreç başladıktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra, bu sürede yaşanan tüm krizlere rağmen barış treni yola devam etmekteydi. Bu duruma, 6 Haziran 2014 tarihinde bir Kürt çalıştayında çözüm siyasetinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın şu sözleri tanıklık yapıyordu: “İmralı'dan gelen mesajlarla bizim düşüncelerimiz örtüşüyor. Çözüme yakınız. Yeni bir yol haritası üzerindeyiz. Sürece yeni bir ivme kazandırma çalışması içindeyiz.”
O halde, barış süreci neden başarısız oldu? Başarısızlığın iki temel nedeninden söz edilebilir.
İlki tarafların “paradigma” ve “siyasi irade” farklılıklarıyla ilgiliydi. Tarafların çözüm sürecine verdikleri anlam ve bu süreçten beklentileri arasında büyük bir mesafe bulunuyordu. AKP sistemin demokratikleşmesinin Kürt sorununu ortadan kaldıracağını umuyor, Kürt kimliğinin ifadesiyle ilgili iyileştirmelere karşılık PKK’nın silahlı mücadeleden vazgeçmesini bekliyordu. Kürt tarafının hedefi ise önce Kürtlerin temsilcisi olarak masada olmak, ardından siyasi özerklik, ana dilde eğitim ve Öcalan’ın affıydı.
Bu beklenti farkı, daha ilk günden itibaren gerilimlere, güvensizlik krizlerine yol açtı. PKK askeri güçlerini Türk topraklarından çekmeyi ağırdan alıyor, devlet ise PKK’lıların çekildiği yerlere askeri tahkimat yapıyordu. Siyasi iktidar karşı tarafın taleplerini görmezden geliyor, vatandaşlık tanımı, yerel yönetimler reformu gibi hassas konular gündeme hiç gelmiyordu. PKK ise ilk fırsatta askeri güçlerini çekmeyi durdurarak, süreci iyice yavaşlatma kararını alıyor, çatışma tehdidine dayalı tutuma geri dönüyordu.
Bunun yanında AKP ise çözüm sürecinin siyasi maliyetini hissediyor ve kendi açtığı barış sayfasından endişe duymaya başlıyordu. Nitekim, 2015 genel seçimlerinde kaybettiği dokuz puanlık oyu bu duruma bağladı ve başlattığı barış sürecine olan mesafesi biraz daha arttı.
Ancak başarısızlığın asıl nedenini Orta Doğu’daki denge değişiklikleri oluşturdu. Bu değişiklikler endişelerin, güvensizliklerin ve beklenti farklarının infilakına yol açtı.
Suriye iç savaşı bu ülkenin, sosyolojik açıdan Türkiye Kürtleriyle, siyasi açıdan Türkiye’nin hâkim Kürt hareketi PKK'yla iç içe olan kuzeyinde, diğer bir ifadeyle Türkiye sınırı boyunca bir Kürt siyasal alanının oluşmasına zemin hazırladı.
Bu durum, Kürt tarafında beklentileri besledi. Bu bölgeye yerleşme ve kökleşme imkânları bulan Kürt hareketinin stratejisini etkiledi. Zamanla İŞID tehlikesi karşısında Kürtler yerel güç olarak uluslararası koalisyonla iş birliğine girdiler ve meşruiyet imkânları yakaladılar. Kürt hareketi için Kuzey Suriye'de sınırın doğu ucundan batı ucuna uzanacak bir koridor, Türkiye’deki Kürt meselesi kadar, belki stratejik olarak daha çok önem kazanmıştı.
2015 temmuza geldiğinde Türkiye’nin Kürt meselesinin artık biri Türkiye’de diğeri Suriye’de olmak üzere iki ayrı merkezi vardı. PKK için Kuzey Suriye ve Türkiye’nin Güneydoğu’su bir bütün oluşturuyordu. Kürt talepleri, iddiaları ve beklentileri, örneğin silahlı özerklik ilanlarıyla Türkiye’de izlenen strateji, bu yeni duruma göre şekillenmeye başlıyordu.
Bu gelişme ve umutların Türk tarafında yerleşik siyasi algıda tek karşılığı vardı: Endişe ve bölünme korkusu. Nitekim 19 Mayıs 2015’te dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı benim de aralarında olduğum gazetecilere verdiği kapalı bir brifingde, Kürt meselesinin gerek tanımı gerekse çözümü itibarıyla dış politik bir ağırlık kazandığını, PKK’nın Türkiye karşıtı ittifaklarda yer aldığını, kullanıldığını söylüyor, bunlar karşısında iç siyasetin ve çözüm sürecinin işlevinin zayıfladığını hatırlatıyordu.
Bunlar, Türkiye’nin ülkede ve bölgede izlediği Kürt politikasının kimi şifreleri.
Gelecek hakkında ne söylenebilir?
Gelinen noktada Türk siyasetinin barış defterini kapatarak en önemli demokratik itici gücünü kaybettiğine şüphe yok. Ayrıca Kürt meselesinde otoriter politikaların demokrasiyi daha da harap ettiği ortada.
Çözüm ve siyasete dönüş ise bu koşullarda sadece iç siyasi gelişmelerle mümkün görünmüyor. Türkiye’nin Kürt sorunu artık bir bölge sorunu, çözümü de bölge dengelerine bağlı... Pek çok sorun gibi Kürt sorunu da Trump’ın işe başlamasını bekliyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
1.11.2025
30.10.2025
25.10.2025
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025