Ali BULAÇ
Çoğu kimsenin zannettiğinin aksine, Batı siyaset tarihinde köklü değişimler vuku bulmuş olsa da, köklerden radikal kopuş olmamıştır. Dikkatli ve analitik bir gözlem, bize temeli “dini olan”ın belli bir alana çekildiğini veya sekülerleşip devam ettiğini göstermektedir.
Batı’nın yaşadığı tecrübenin siyaseten geldiği nokta, üzerinde imal-i fikr etmeye değer. Batı tecrübesi sadece ibret verici beşeri bir hâsıla değil, sert veya yumuşak yollarla dünyanın geneline mümkün olan tek model olarak da takdim edilmektedir. Bizde neredeyse iki yüz senedir elitler söz konusu tecrübenin hâsılasını iktibas etmeye çalışıyorlar. Fakat söz konusu iktibas ameliyesi İslam dünyasının sorunlarını çözemiyor. Geçen yüzyılda Cumhuriyet’i kuran kadro, şu veya bu Avrupa ülkesinden tercüme ettiği yasalar ve anayasalar ne kadar sadra şifa olduysa, sosyo-politik sistem iktibası da o kadar şifa olur! Kaldı ki, Batı tecrübesi derken, akla sadece liberal demokrasinin gelmesi büyük yanlışlık. Faşizm ve komünizm de bu tecrübenin içinden çıkmış otoriter ve totaliter sistemlerdir. Neticede denecek şu ki, ne faşizm ve komünizm, ne liberalizm veya sosyal demokrasi bir şablon olarak toplumlarımıza uyarlandığında umduğumuz iyi sonucu verir. Vermediği de deneysel olarak ortada.
Bunun anlaşılır sebepleri var. İlkin iki dünyanın yaşadığı tarihsel tecrübeler birbirinden hayli farklıdır. İnsanlığın genel gidişi üzerinde kafa yoran sorumluluk sahibi fikir adamları ve filozoflar, tarihin her döneminde çeşitli düşünceler geliştirmişlerdir. Batı’da siyasi modelleri şekillendiren sadece filozoflar değildir; yaşanan tecrübeye ve ortaya çıkan ihtiyaçlara verilen cevaplar da buna eşlik etmektedir.
Toplumsal havzaları birbirinden ayıran farklılıklar önemlidir ama Batı’nın bunca tecrübeden sonra bazı temel ilkelerde karar kılmış olması bizim için de öğretici olmalı. Mesela hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü ve muhalefet hakkının yasaların teminatı altına alınması gibi. Biz, Batılı toplumların 850 sene kan dökerek, mücadele ederek vardığı “sosyo-politik sistemin ma’rufları” diyebiliriz. “Li tearafu” (49-13) emrinde onlarca da ma’ruf olanı paylaşın, yaygınlaştırın demekse, bu prensiplerin bizce de sistemin parçası olarak kullanılması mümkündür, yerine göre gereklidir. Tembel kopyacı ve sahte taklitçi olmadığımız sürece ma’rufu yeryüzünün bütün örflerinde arayabiliriz. Neyi nereden ve hangi dil üzerinden alabileceğimizi bilemiyoruz.
Diğer bir nokta, Batılı siyasetin şekillenmesinde kültür kaynakları önemli rol oynamıştır. Grek felsefesi, Roma idare sistemi, Hıristiyanlık ve Aydınlanma temel belirleyenler hükmünde sistemin teşekkülünde yerlerini almışlardır. Bizde ise belirleyen İslamiyet ve bundan doğru veya yanlış türetilen çeşitli mezhepler, Örfi hukuk ve saltanat rejimleridir. Bu açıdan Hıristiyanlığın siyaset ve devletle ilişkisini olduğu gibi Müslüman dünyaya uyarlamak mümkün değildir. İslam için “birey” oluşturma peşindeyseniz, Grek felsefesini, mutlakiyetçi idareyi ve Aydınlanma’yı 1400 yıllık tarihte arayıp bulmanız lazım. Tevhid’in esası olan “Allah’a kulluğu” nasıl “Ne Tanrı, ne efendi!” diyen bireyle telif edeceksiniz.
Çoğu kimsenin zannettiğinin aksine, Batı siyaset tarihinde köklü değişimler vuku bulmuş olsa da, köklerden radikal kopuş olmamıştır. Dikkatli ve analitik bir gözlem, bize temeli “dini olan”ın belli bir alana çekildiğini veya sekülerleşip devam ettiğini göstermektedir. Bu modern ve postmodern gelenektir. Aydınlarımız, Batı siyaset düşüncesini ve kurumlarını ya olduğu gibi iktibas etmemizi veya dinin kendini Batı’daki gibi sekülerleştirmesini talep ediyorlar, ama toplumsal zihniyet ve geleneğin nasıl olur da algı sistemimizin ve teamüllerimizin bir anda dışına çıkabileceği konusunda bize bir şey söylemiyorlar. Bu yıkıcı radikalizmdir, radikalizmin yıkıcılığı sadece Siyasal İslamcılara hasredilemez. En yıkıcı radikalizm İslam dünyasının referanslarını ve geleneğini virane yapının enkazıymış gibi bir anda arazi üzerinden temizlemeye kalkışan Batıcı iktibasçılardır. İslami radikalizm, Batıcı radikalizme bir tepki veya alternatif olarak doğdu. İslam, bu iki radikalizm arasında sıkışıp kalmış bulunuyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.08.2025
16.08.2025
7.08.2025
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025