Alper GÖRMÜŞ
Önce özet:
15 Temmuz’da (2016) öğle saatlerinde Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) giderek “bir ihbar”da bulunan binbaşının tam olarak neyi ihbar ettiğini on gün öncesine kadar bilmiyor, tahminlerde bulunuyorduk...
Darbenin başarısızlığa uğratılmasında belirleyici rol aldıkları hususunda herkesin hemfikir olduğu iki komutan, ihbar saatiyle darbecilerin harekete geçmelerinden önceki zaman diliminde Genelkurmay’ın verdiği emir ve talimatların niteliğine ve düzeyine bakarak, ihbarın “darbe” ihtimalini düşündürmeyecek bir içerikte olması gerektiği yönünde ifade verdiler.
Öte yandan, bugüne kadar ifadesinin alınmadığını (ya da alınamadığını) düşündüğümüz ihbarcı binbaşının Ağustos ayında savcılığa ifade verdiği ve ihbarında darbe ihtimalini açıkça telaffuz ettiği çıktı ortaya... Çok şeyi değiştirecek bu yeni bilgiyi de Yeni Şafak muhabiri Osman Ozgan’ın imzasıyla gazetenin manşetinden yayımlanan “İşte o binbaşının ifadesi” başlıklı haberden (20 Mayıs) öğrendik.
Bu durumda, bilgilerimizin şu andaki seviyesiyle kritik soru şöyle şekilleniyor: Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan o gece bir darbe girişiminde bulunulacağını önceden öğrendilerse, onu önlemek için verdikleri emir ve talimatların içeriği neden bu bilgiyle uyumlu değildi?
Şimdi gelin bu özeti açalım ve 15 Temmuz günü ile gecesinin Akar ve Fidan açısından o gün nasıl, bugün (yeni ifadeler ve tanıklıklardan sonra) nasıl göründüğünü, bu iki yüksek düzeyli kamu görevlisinin işlerinin o günlere nazaran bugün neden çok daha zor olduğunu ortaya koymaya çalışalım.
Akar’ın ifadesinde ihbarın içeriği
25 Temmuz 2016’da, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın darbe girişiminden birkaç gün sonra tanık sıfatıyla verdiği ifade yansıdı gazete sayfalarına. Hürriyet’in haberine göre, Akar, altı sayfalık ifadesinde, o gün MİT’ten kendilerine gelen ihbarın içeriği hakkında şöyle konuşmuştu:
“Orgeneral Akar, kalkışmanın başladığı 15 Temmuz'da saat 17.00-18.00 sıralarında makamında çalışırken, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in, yanına geldiğini ve kendisine MİT'ten gelen bilgi ile bu akşam içerisinde Kara Havacılık Okulu'ndan 3 helikopterin görevlendirilmesiyle bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbaratı illettiğini kaydetti.”
Yine ifadeye göre Akar kurmaylarıyla bu ihbarı değerlendirdikten sonra, “icra edilecek faaliyet”in daha büyük bir planın parçası olabileceği sonucuna varılıyor ve bu çerçevede uçakların kalkmaması, tankların birliklerinden çıkmaması vb. yönünde birtakım emir ve talimatlar veriliyor.
Tartıştığımız nokta açısından bu ifadenin taşıdığı problem şurada: Akar, MİT’ten kendilerine gelen istihbaratın “Kara Havacılık Okulu'ndan 3 helikopterin görevlendirilmesiyle bir faaliyet icra edileceği yönünde” olduğunu söylüyor. Yani istihbaratta darbe ihtimalinden hiç söz edilmiyor.
Hande Fırat da Aralık 2016’da yayımlanan 24 Saat: 15 Temmuz’un Kamera Arkası adlı kitabında, henüz ihbarcı binbaşının ifadesinin ortaya çıkmadığı koşullarda MİT ve Genelkurmay kaynaklarından aldığı bilgilere dayanarak, ihbarın mahiyetiyle ilgili olarak benzer bir bilgi veriyordu. Fırat’a göre, o gün öğle saatlerinde MİT’e gelen binbaşı, sabah saatlerinde Kara Havacılık Okulu karargâhında gizli bir toplantıya katıldığını ve bu toplantıda, “Gece çok uçacağız, gece görüş dürbünleriniz de yanınızda olsun, Hakan Fidan’ı alacağız” dendiğini söylemişti.
O bilgilerle yapılan sınırlı yorumlar
O günkü bilgilere göre, ihbarcı binbaşı çok ciddi bir ihbarda bulunmuştu ama, söylediklerinden ülkenin bir darbe ihtimaliyle yüz yüze olduğu gibi bir sonuç da çıkmıyordu.
O günkü bilgilerle en fazla, yine de buradan bir darbe tehlikesi çıkarmanın paranoya olmayacağı ve çıkarılması gerektiği yorumları yapılabiliyordu. Ben de aynı kanaatteydim:
“İlk istihbaratın, o gece kendisine ‘Hakan Fidan’ı alma’ görevi verilen bir pilot binbaşıdan geldiğini biliyoruz. Yani ilk istihbarat, ‘MİT’e bir saldırı’ biçimindeydi... MİT’e saldırı, MİT Başkanı’nı ‘alma’ gibi bir bilginin darbe girişiminden başka bir anlamı olabilir mi?” (Serbestiyet, 23 Kasım).
Ne var ki, o gece darbecilerin harekete geçmelerinden önce Genelkurmay’ın verdiği emir ve talimatların niteliği ve düzeyi, saatler sonra bir darbe girişiminin başlatılacağını bilen bir heyetin vermesi gereken emir ve talimatlarla örtüşmüyordu. Bu gerçek, darbenin başarısızlığa uğratılmasında belirleyici rol aldıkları hususunda herkesin hemfikir olduğu iki komutanın ifadelerine de yansımıştı.
Korgeneral Aksakallı ve Orgeneral Dündar
Bu ifadelerden birincisinin sahibi, darbe girişiminin seyrini değiştiren astsubay Ömer Halisdemir'in vurulması davasında dinlenen Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı idi. Aksakallı, ifadesinde, “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak ‘personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Bu temel kural 15 Temmuz da uygulansa darbe girişimi açığa çıkardı” demişti.
Bu noktada tanıklığı önemli olan ikinci kişi ise Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar... Ümit Dündar, Türkiye Büyük Millet Meclisi 15 Temmuz Darbesi’ni Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede, bir soru üzerine, MİT’in Genelkurmay Başkanlığı’na darbe ihbarında bulunmamış olması gerektiğini söyledi. Soru ve cevap şöyleydi:
Komisyon Üyesi, milletvekili Aytun Çıray: “Bana gelen bilgiye göre 15 Temmuz günü MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Genelkurmay Başkanı’na bir darbe olacağına dair istihbarat değil, kendisine asker içinden bir suikast yapılacağına dair ihbarı getirmiş. Bu bilgi hakkında ne diyorsunuz?”
Ümit Dündar: “İki kişi arasında geçen konuyu tam olarak bilmem mümkün değil. Ancak şöyle bir yorum yapabilirim: Eğer gelen bilgi darbeye yönelik olsaydı Sayın Genelkurmay Başkanımız tarafından daha farklı emirler verileceğini değerlendiriyorum.”
Meğer darbe ihbarıymış...
İşte böyle, herkesin, ihbarcı “esrarengiz” binbaşının ifadesinin alınmadığı ya da alınamadığı düşüncesiyle ihbarın mahiyetiyle ilgili spekülasyon yaptığı bir sırada, on gün kadar önce binbaşının Ağustos ayında savcılığa ifade verdiğini öğrendik. İhbarcı binbaşı ifadesinde bir yandan o gece MİT’e ve MİT Müsteşarı’na karşı bir harekât planlandığını söylüyor, bir yandan da bunun bir darbe girişimi, üstelik kanlı bir darbe girişimi olabileceğini söylüyordu:
“Bana (MİT’te) ne olacağını sordular, ben de büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. ‘Çok kan akacak’ dediklerine göre, bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını söyledim. Hatta kendilerine YAŞ kararlarında FETÖ’cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor. Bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabileceğini söyledim.”
Bu noktada cevap verilmesi gereken başlıca üç soru şöyle şekilleniyor:
Birincisi: Esrarengiz binbaşının açıkça telaffuz ettiği “darbe” sözcüğü, neden Genelkurmay’ın “bize gelen” diye açıkladığı istihbarat notlarında yer almıyordu? Orgeneral Ümit Dündar’ın yorumunda olduğu gibi MİT mi iletmemişti bunu, yoksa MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı bir nedenle bunun ifade edilmemesinde fayda mı ummuşlardı?
İkincisi: İhbarcı binbaşının ifadesinin Ağustos ayında alınmış olmasına rağmen bugüne kadar ortaya çıkmamış olmasının nedeni neydi?
Üçüncüsü: İhbarın darbe içeriği bu kadar netken neden Cumhurbaşkanı ve Başbakan bilgilendirilmemişti?
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: 15 Temmuz günü öğle saatlerinde MİT’e bir darbe ihbarında bulunulmuş olduğunun ortaya çıkması, o güne dair soru işaretlerini hem besledi hem de onların aydınlatılması yolunda önemli bir adım oldu... Ve tabii Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın izah etmeleri gereken noktaların altını bir kez daha kalın çizgilerle çizmiş oldu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025