Alper GÖRMÜŞ
Önceki yazıda, Ece Temelkuran’ın The Guardian’da (27 Ocak 2012) yayımlanmış “Türk gazeteciler çok korkutuldu –ama bu korkuya karşı savaşmalıyız” başlıklı makalesinin, Türkiye ile ilgili bilgileri sınırlı ve nüanssız İngiliz okurlarının zihninde manipülatif bir algı yaratmaya matuf olduğunu öne sürmüştüm.
Ayrıca Temelkuran’ın makalesinin Türk gazeteciler arasında bir geleneğinin olduğunu; Türkiye’nin gerçeğini yansıtmadığı bilinse de Batı’nın ezberlerine uygun düşeceği düşünülen kimi haber ve makalelerin Batı basını üzerinden daha önce de dolaşıma sokulduğunu hatırlatmış, iki de örnek vermiştim: “Türkiye’ye şeriat geliyor, Türkiye İran oluyor” atağı ve 2003-2007 arasındaki anti-misyoner kampanya bağlamında “Türkiye, AKP’nin sağladığı siyasi-psikolojik ortamda Hıristiyan azınlıkların (ve misyonerlerin) ortadan kaldırıldığı karanlık bir yerdir” atağı...
Yazımda, makalesiyle Temelkuran’ın da bu kategoriye bir ilavede bulunduğunu, Hrant Dink’in Batı’da haklı olarak bir özgürlük ve adalet arayışı simgesi haline gelmiş olmasından yararlanmak üzere, Dink cinayetini “İslamcı AK Parti iktidarı” ile ilişkilendiren imâlara yer verdiğini öne sürüyordum.
Bu kadar kaba bir çarpıtmayı, cinayetin ayrıntılarına vâkıf Türk kamuoyuna yönelik olarak yapamazsınız, fakat onlardan habersiz Batı kamuoylarına yönelik olarak yapabilirsiniz. Üstelik konu, Batılı ezberlere ve kalıplaşmış algılara uygunsa, çok daha rahat yapabilirsiniz...
“Bir gazetecinin öldürülmesi ve iki gazetecinin hapsedilmesi...”
7 şubat tarihli ilk yazıda Temelkuran’ın bu algıyı nasıl yarattığını anlatmaya başlamış, sunuştaki başlık- fotoğraf- fotoğrafaltı kombinasyonunun amaç doğrultusundaki “başarı”sını teslim etmiş, makalenin kendisiyle ilgili eleştirileri de bugüne bırakmıştım.
İzninizle 7 şubat tarihli yazıyı okumamışlar için sözünü etiğim kombinasyonu burada tekrar hatırlatacağım; ayrıca o yazıda atladığım makale spotunu da bu kez dikkatinize sunacağım; yani bu tekrarda geçen yazıyı okumuş olan okurlar için de yeni bir şey olacak!
Şöyle yazmıştım:
“Şu kurgunun ikna ediciliğine bakın: ‘Türk gazeteciler çok korkuyorlar’ başlığıyla, yazı gövdesi arasında yer alan fotoğrafta Hrant Dink’in, üzeri kâğıtlarla kaplanmış ölü bedeni kaldırımda boylu boyunca yatıyor.
“Fotoğrafaltında ise şu ibare yer alıyor: ‘Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dink İstanbul’da ofisinin önünde vurularak öldürüldü.’
“Bu bileşime biraz daha yakından bakalım... Türk gazeteciler kimden korkuyorlar? Elbette, başlığın gizli öznesi olan ‘İslamcı iktidar’dan korkuyorlar. Şimdi bu bilgiyi haberin fotoğrafıyla ve fotoğrafaltıyla birleştirin... Bu bileşim, Türkiye’yi nüanslarla izleyen çok küçük bir bölümü dışında İngiliz okurlara ne söylemektedir? Tabii ki şunu söylemektedir: Türkiye’de gazeteciler mevcut iktidardan çok korkmaktadırlar, çünkü bu iktidarın sabıkaları arasında işte böyle gazeteci cinayetleri de vardır.”
Şimdi buna geçen yazıda zikretmeyi unuttuğum, başlığın hemen altında, fotoğrafın hemen üstünde yer alan makale spotunu da ekleyelim... O da şöyle:
“Bir gazetecinin öldürülmesi ve iki gazetecinin hapsedilmesi medyayı susturmak içindir –fakat bu beni daha kararlı kılıyor.”
İki gazetecinin (Nedim Şener ve Ahmet Şık) hapsedilmesindeki haksızlık ve hukuksuzluk artık kamuoyunda da yaygın kabul gören bir inanış, fakat amacın “medyayı susturmak” olduğu hususunda bir fikir birliği yok. En azından, “madem öyle, neden çok daha etkili muhalif gazeteciler hapiste değil” sorusu hâlâ cevabını bekliyor. (Tam bu noktada “yakaladım işte”duygusuyla klavyesinin başına geçen ateşli yorumcuya not: N’olur, bari kendi zekâna hürmetle “Alper Görmüş bütün muhaliflerin hapsedilmesini istiyor” diye yazma!)
Fakat diyelim ki öyledir, diyelim ki Temelkuran’ın varsayımı geçerlidir ve Şener ve Şık’ın hapsedilmesinde esas amaç “medyayı susturmak”tır. Bu durumda yukarıdaki spot –başlık, fotoğraf ve fotoğrafaltı bilgileriyle de birleşince– bize (daha doğrusu İngiliz okurlara) sadece şunu söylemiş oluyor: İki gazeteciyi hapseden irade ile bir gazeteciyi öldüren irade aynı iradedir.
“Biri öldürüldü, ikisi hapsedilmiş ve ben işsizim”
Makale de zaten yoluna, bu spottaki anafikri geliştirerek ve Ece Temelkuran’ı işsiz bırakan iradenin de aynı irade olduğu yönündeki ilave iddiayla devam ediyor:
Makalenin girişinde: “Büyük resmi görmem birkaç gün sürdü. Fakat farkına vardığımda, olayın (Temelkuran’ın işine son verilmesinin –AG) üç kayıp meslektaşımla bağlantılı olduğunu anladım: Biri ölü, ikisi hapiste, beş yıl önce başlayan bir hikâye.”
Makalenin finalinde: “Biri öldürüldü, ikisi hapsedilmiş ve ben işsizim.”
Ece Temelkuran’ın makalesine, “aynı iradenin gadrine uğramış” bu dört insanın arasında kurulan dramatik bağlar eşlik ediyor. Etsin, fakat burada da İngiliz okurlarının Türkiye’ye dair bilgilerinin eksikliğini istismar eden gerçek dışı abartmalara başvuruluyor, olgular gizleniyor ve iddialar olguymuş gibi gösteriliyor.
Makalede öyle bir tablo çiziliyor ki, Etyen Mahçupyan’ın da işaret ettiği gibi, okuyanlar, “Hrant’ın ölümünün perde arkasının sanki sadece bu iki gazeteci tarafından araştırıldığı” gibi bir sonuca varıyor.
Bu arada tabii ki Nedim Şener’in kitabının Jandarma’yı kollayan (ki bugünlerde Nazlı Ilıcak’ın kitabı vesilesiyle işin bu yanı Türkiye’de çok tartışılıyor) tarafına hiç değinilmiyor. Daha da garibi, Ahmet Şık’ın “aynı konuyu ele aldığı” söylenen kitabının, Türkiye’de yaşayan herkesin bildiği gibi konuyla (yani Hrant Dink cinayetiyle) ilgisinin bulunmaması... Demek “Hrant, Ben, Nedim ve Ahmet”başlıklı dramatik öyküyü tamamlayabilmenin başkaca bir yolu bulunamamış ki, böyle bir kurnazlığa başvurulmuş; İngilizler anlamaz nasıl olsa...
Bunları da fazla önemsememek mümkün olabilirdi, fakat bütün bu dramatik öyküye, tıpkı Temelkuran, Şık ve Şener gibi Hrant Dink’in de “İslamcı iktidar”ın hedefi ve kurbanı olduğu algısını yerleştirmek için başvuruluyorsa işler değişir; maalesef yapılmak istenen tam da bu.
İlk yazıya gelen tepkiler
İlk yazıdan sonra bana gelen ya da yazımı alıntılayan internet sitelerine gönderilen eleştiriler çok ilginçti; Söylediğim hiçbir şey eleştirilmiyor, söylemediğim her şey eleştiriliyordu!
Oysa ben basitçe, Temelkuran’ın The Guardian’daki makalesinin sunumundan “Dink’in AKP tarafından sindirilen gazetecilerden biri olduğu (ve hatta AKP tarafından öldürtüldüğü)”gibi bir sonucun çıktığını iddia ediyor ve bu iddiamı temellendirmek üzere başlık-fotoğraf ve fotoğrafaltından oluşan bileşime dikkat çekiyordum.
Yani bir anlamda “teknik” bir temellendirme çabasıydı bu. Tabii birileri de kalkıp, “o unsurlardan sizin dediğiniz anlam çıkmaz” deyip kendi gerekçelerini sıralayabilirdi.
Fakat dediğim gibi bu yönde tek bir eleştiri gelmemişti yazıma. Buna karşılık benim lafını bile etmediğim bir yığın konuda haddim bildirilmişti. (Örnek olarak T24 sitesindeki okur yorumlarına bakabilirsiniz.)
Bu durumda ben, bu okurların öne sürdüğüm iddiayı reddetmedikleri, fakat gerçeği yansıtmıyor olsa da Batı’da böyle bir algının yaygınlaşmasının “Türkiye için iyi” olacağı yönünde bir düşünceye sahip olduklarını varsayıyorum.
Anlaşılmaz bir başka eleştiri de benim böylece dava sürecinde hükümetin sergilediği kötü performansı gizlediğimdi...
Dava sürecinde ve davanın sonuçlanmasından sonra hükümetin adaletin yerini bulması doğrultusunda üzerine düşen hiçbir şeyi yapmadığını yazan biri olarak, buradan da anladım ki, hükümeti Hrant Dink davası konusunda eleştirirken “cinayette de esas sorumlu odur” çizgisine gelmediğiniz ya da bu çizgiyi eleştirmeye kalktığınız anda her türlü saldırıya açık olmanız gerekir.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025