Amberin ZAMAN

Amerika’nın Suriye’ye olası müdahalesine Suriyeli muhalifler nasıl bakıyor? Türkiye silahlı muhaliflere eskisi kadar yardım ediyor mu? Kürtler ile süren çatışmalarında muhaliflere destek oluyor mu? Bu soruların yanıtlarına aramak üzere Suriye sınırına sıfır noktada bulunan Urfa’nınCeylanpınar ve Akçakaleilçelerine gittim. Ceylanpınar’da başlayan dedektiflik faaliyetlerim beni ilk etapta Devlet Üretim Çiftliği’nin (TİGEM) misafirhanesine götürdü. Aldığım duyumlara göre misafirhaneye girmek neredeyse imkânsızmış. Zira sınıra çok yakın mesafede bulunan misafirhanede muhalifler kalıyormuş. Suriyeli savaşçılar misafirhanenin tam karşısına denk düşen Kürt savunma güçlerinin (YPG) epeydir ele geçirmeye çabaladığı Tıl Halefköyüne TİGEM arazisi üzerinden gidip geliyorlarmış. Yaralıları da bu yol üzerinden Türkiye’deki hastanelere taşınıyormuş.
Araya nüfuslu birini koyarak misafirhanede bir gece kaldım. Drakula’nın şatosunu andıran loş ve sessiz konukevinde dışarıda uçuşan yarasa ve güvercinler dışında herhangi bir canlı göremedim. Duyumlar balon çıktı. Bu kez yaralılara ilk müdahale yapıldığı söylenen Akçakale’nin yolunu tuttum. Ve şansım birden açılmaya başladı. İlk durağım Akçakale Gümrük Kapısı’ydı. “Muhtar” lakaplı biri beni gümrükten geçirip Suriye Kapısı’na kadar götürdü. Karşılaştığım manzara içler acısıydı. Binlerce Suriyeli demir parmaklıkların arkasına yığılmış, umutsuz bakışlarla Türkiye’ye geçmeyi bekliyorlardı. Bu kaos ortamında aralarından bazıları kamyonların geçişi için kapıların açıldığı anlarda Türkiye’ye ile Suriye’yi ayıran ara bölgeye atıveriyorlardı kendilerini. Kimileri kapıyı tırmanarak geçmeyi başarıyordu. Muhtar beni El Nusra Cephesi’yle işbirliği yaptığı iddia edilen Ahrar el Şam Grubu mensubu Abu Musaab adında bir savaşçıyla tanıştırıyor. Abu Musaab’a Amerika’nın olası müdahalesi konusunda ne düşündüğünü soruyorum. Yanıtı şöyleydi. “Çok geciktiler. Amerika saldırmazsa Esed gitmez. Gelmelerini istiyoruz. Türkler de gelsin. Sadece hava saldırısı yetmez ordularıyla gelsinler. Bir an evvel kurtulalım.”
Türkiye size yardım ediyor mu, diye sorduğumda ise “Allah razı olsun Türklerden başka yardım edenimiz yok,” diyor Abu Musaab. “Türkiye sizlere silah veriyor mu” diye soracak oluyorum ama Muhtar’ın ekşiyen suratı karşısında susmak zorunda kalıyorum. Peki, yaralı savaşçılar? Sorumun cevabı Muhtar’dan: “Her gün geliyorlar. Akçakale Devlet Hastanesi’ne git, bulursun.” Gidiyorum. Hastanede görevli güvenlik memuru yaralıların geldiğini ancak Urfa’ya sevk edildiklerini söylüyor. O da nerdeyse her gün yaralıların geldiğini teyit ediyor. Urfa’ya gidiyorum. Urfa’da “500 yataklı” devlet hastanesine vardığımda ikinci katta aradığım yaralı muhalifleri buluyorum. Çoğu genç. Ve çoğu bacağından yaralanmış. Ama hiçbiri konuşmak istemiyor. Çatışmada mı yaralandınız, diye soruyorum. Donuk bakışlar ve duvar gibi sessizlik ile karşılaşıyorum. Bir kaç denemeden sonra pes ediyor ve Acil’e gidiyorum. Gözetim odasına ayak bastığımda aralarında askerî giysili olan bir grup erkek kısık sesle konuşuyorlar. “PKK vurdu, Bixi’yle. Durumu çok kötü,” diyor birisi. Sedyede uzanmış bacağı sarılı bir genç adama işaret ediyor. Gruba yaklaşıyorum. Türkçe konuşan kısa boylu bir adama soruyorum. “Hür ordudan mısınız?” “Ben değilim ama onlar öyle,” diyor. Adı Yasin Doğan ve Akçakaleli. Yaralı gencin durumu ağır. “Üç gündür burada yatıyor hiç kimse ilgilenmiyor,” diye yakınıyor Doğan. “Sonunda bacağı kesilecek.”
Yaralı gencin adı Muhammet Kahil. 29 yaşında. Humuslu. El Faruk Tugayı’nda savaşıyor. PKK dedikleri aslında YPG. İsminin “Mehmet” olduğunu söyleyen bir diğer savaşçı YPG’ye karşı savaştıklarını teyit ediyor. Geçtiğimiz aylarda YPG’nin ele geçirdiği Serekaniye’den . Yani Kürt. Adını duymadığım Liva el Meşal saflarında savaşıyor. “Onlar da Kürt, onlar da Müslüman, bir Kürt olarak Kürtlere karşı neden savaşıyorsunuz,” diye soruyorum. “Çünkü onlar Esad’la işbirliği yapıyor,” diyor Mehmet. “Serekaniye’yi kaybettiniz. Sanırım sırada Tıl Halef var,” diyorum.
“Türkiye buna izin vermez,” diyor Mehmet. Klasik soruyu yöneltiyorum: Türkiye size silah veriyor mu? “Azar, azar, serumla,” şeklinde yanıtlıyor Mehmet. İsminin gizli tutulmasını isteyen ve üniformasında “Suriye İslami Kurtuluş Cephesi” yazan adam “En güzel silahlar Fransa ve Suudi Arabistan’dan geliyor, G3 filan,” diyor. Ve ekliyor: “Uçaklarla geliyor. Türkiye de yardım ediyor. Yaralıları sınırdan alıyor ambulanslarla hastanelere taşıyor.” Devlet yetkilileri mi yapıyor bunu, diye soruyorum. “Evet” cevabı alıyorum. Doğan araya giriyor. “Ben de taşıyorum” diyor. Ve hikâyesini anlatmaya koyuluyor. “Bir yıldır Hak yolundayım. İşimi gücümü bıraktım bu zavallılara yardım ediyorum. Son bir haftada 14 yaralı taşıdım. Mitsubishi minibüsüm var. Onunla taşıyorum. Cenazeleri de taşıyorum. Burada hastanede rahmete kavuşanları. Tek kuruş almıyorum. Cennete gitmek istiyorum. Yedi çocuğum var. İkinci bir eş alıp yedi tane daha yapmak istiyorum. Bana hepsi ‘Osama bin Ladin’ derler.” Neden, diye sorduğumda bu kez “Benim Jabat al Nüsra, benim” diyor gülerek.
Onlar barbarca davranıyorlar, diyerek itiraz ediyorum. “Hayır, onlar sadece rejim askerlerinin kafalarını kesiyorlar, çok temiz adamlar, çok iyi savaşıyorlar,” şeklinde El Nusracılar’ı savunan Doğan cep telefonundan muhaliflerin askerî eğitim görüntülerini gösteriyor. Tıl Halef’te çekilmiş. “Biz Sünni’yiz Müslümanız, PKK’lılar Ermeni, biliyorsunuz değil mi” diye soruyor. “Cenazelerinden belli oluyor,” diye ısrar ediyor. Konuyu değiştiriyorum: Devlet bu gayretlerinizi takdir ediyor mu? “Yeterince değil. Urfa milletvekilleri hele en ufak yardımları yok. Bu insanlar nasıl perişan. Urfa, Akçakale, yaralılarla dolu. Bir hastaneden bir hastaneye atılıyorlar futbol topu gibi. O diyor ona, öbürü diyor öbürüne git. Tayyip Erdoğan talimat verdi bunlara iyi bakılsın diye ama kulak asan yok.” Doğan’ın çoğu fikri bana dehşet verici gelse de iyi niyetli olduğunu hissediyorum.
Konuşmamıza zayıf temiz yüzlü bir genç katılıyor. Adı Ayman Muhammed. 30 yaşında. İdlibli. Yedi aydır annesi ve ablasıyla birlikte Urfa’daki konteynır kampında yaşıyormuş. Gayet iyi İngilizce biliyor. Dubai’de çalışmış. İdlib’deki evleri hava bombardımanında yıkılmış. Kendisi de yaralanmış “yoksa bende savaşırdım,” diyor. “El Nusracıları tanısanız onlara dokunsanız iyi olduklarını anlayacaksınız,” diyor çekingen bir ifadeyle. “Onlara dokunsam herhalde kellemi uçururlar” dediğimde ise gülüyor. “Yok,” diyor. “Onlar temiz insanlar.” Muhammed’i dinledikçe Batılıların Suriye’de “ılımlı” “radikal” sınıflandırmaları ne kadar boş diyorum içimden.
Odaya hemşire giriyor. “Buna yemek verin, bol bol et yesin, protein yesin,” diyor sedyesinde uyuyanKahil’e yaklaşarak. “Hadi pansuman zamanı” diyor ve sedyeyi dışarı sürüyor. İçimden iyileşmesi için dua ediyorum. Ve sohbetimiz böylece son buluyor.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018