Atilla YAYLA
Basın özgürlüğü ifade özgürlüğünün gazetecilik alanında yoğunlaşmasının eseri. Tarihi ilk yayın organı olarak gazetelerin doğmasına kadar gidiyor; başka bir deyişle, insanlığın uzun tarihi göz önüne alındığında nispeten yeni bir fenomen. Bununla beraber, o kadar önem kazandı ki, konuyla özel olarak ilgilenmeyenler, neredeyse basın özgürlüğünün ilk insanla beraber doğduğunu zannetmekte.
Basın özgürlüğü yayın organlarının açık veya örtülü bir siyasî izne bağlı olmaksızın kurulup yaşatılabilmesini ve kendilerinden beklenen faaliyetleri normal mecrasında ifa edebilmesini gerektirir. Gazeteleri esas alacak olursak, basın özgürlüğünün mevcut olduğu yerde, kişiler veya kişi birlikleri (şirketler) gazete kurabilir, bunlarda bizzat çalışabilir ve çalışan istihdam edebilir. Gazeteci denilen çalışanlar ülkede olup bitenler ve özellikle kamusal yetki ve kaynakları kullananların icraatları hakkında bilgi toplayıp bunları haber olarak topluma aktarabilir. Basın özgürlüğünün yaşayabilmesi için devletin açıkça siyasî veya görünürde siyasî olmayan ama aslında siyasî amaçlarla gazete sahiplerini ve çalışanlarını baskı altına almaması gerekir. Bu çerçevede, basın özgürlüğü gereği, gazeteler diğer iktisadî işletmelerden farklı muamelelere tabi tutulamazlar, gazeteciler haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamazlar.
Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazı. Ancak, meselenin bir başka yüzü daha var. Gazetelere ve gazetecilere basın özgürlüğü adına tanınan imkânlar onları etkili bir kamusal güce dönüştürür. Her güç gibi bu güç de yozlaşmaya eğilim gösterir. Gazeteciler kendilerini diğer mesleklerin erbaplarına göre imtiyazlı görmeye başlayabilir. Ellerindeki gücü haksız kişisel çıkar için kullanabilir. Kişiliklere hakarete, kişilik haklarını ihlâle ve firma şöhretlerini kasıtlı olarak karalamaya yönelebilir. Gazeteci dokunulmazlığını mesleğin icrasıyla ilgili olmayan suçların aracına veya kamuflajına dönüştürebilir.
Medyanın devletle ilişkisi de ilginç ve tuhaftır. Bu ikili aynı anda hem aşk hem nefret ilişkisi içindedir. Bunlar bir taraftan birbirlerine muhtaçtır, bir taraftan da birbirlerinden rahatsızlık duyarlar. Devlet medya için en büyük haber kaynağıyken, medya devlet için eşsiz bir manipülasyon aracıdır. Medyada çoğulluğun olmadığı, bu ikisinin birbiriyle ideolojik olarak bütünleştiği yerde, medya medya olmaktan çıkar. Devletin organına dönüşür.
Türkiye'de medya devlet bütünleşmesi 1960 darbesinden sonra kurulan düzenle sağlandı. Böylece devlet medyayı tam manasıyla kontrol altına aldı. Bunun en kötü tezahürü 28 Şubat sürecinde vuku buldu. O karanlık günlerde medya yekvücut olmuş devletin gösterdiği istikamette belirli toplum kesimlerinin hak ve hürriyetleri aleyhine çalışıyordu. Medyada farklı bir ses duymak zordu. Ana aykırı sesler 1994'te kurulan Yeni Şafak ve Kanal 7 idi. Bugün medyada 1960'tan beri karşılaşılmamış ölçüde bir çoğulluk mevcut. Her meşrepten gazete-yayın organı var. Bunların haber ve yorumlarını karşılıklı okumalar yaparak doğrulamak veya yanlışlamak mümkün. Hiç kimse tek sese, tek kaynağa mahkûm değil.
Basın özgürlüğü genel bir değer ve onu önemli görenler tarafından ideolojik ayrım yapmadan her yayın organı için tanınması ve savunulması gerekli. Ne var ki, bazı kesimler basın özgürlüğünü sadece kendi görüşlerindeki gazetecilere ve gazetelere mahsus sayma eğiliminde. Gerçek veya hayalî olaylar ve ogular üzerinden basın özgürlüğü geriledi, hatta ortadan kalktı naraları atan bu kesimler, başka ağır basın özgürlüğü ihlâllerini, sırf kurbanlar başka kamptan diye, görmezden gelebiliyor. Bu ülkede Özgür Gündem gazetesinin bir ay kapatıldığı oldu. Aynı gazetenin birçok çalışanı infaz edildi. Söz konusu çevreler hiç tepki vermedi. Yeni Şafak polis baskına uğradı, gazetenin sahipleri tehdit edildi, şantaja maruz bırakıldı. Malum çevrelerden yine ses çıkmadı. Son olarak otonom yapılanmanın ürünü olduğu anlaşılan bir siber suç operasyonu ile Yeni Şafak'ın ofisleri ve gazete çalışanlarının evleri basılmak, bilgisayarlarına el konmak istendi. Aynı çevrelerden hiç ses gelmedi. Bu vakalar karşısında sessiz kalanların basın özgürlüğüne gerçekten değer verdiğine nasıl inanabiliriz?
Basın özgürlüğü sadece belli görüşteki gazetecilerin ve yayın organlarının değil, her meşrepten gazetecinin ve yayın organının hakkıdır.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019