Atilla YAYLA
ÖZGÜRLÜK ve özgürlükçülük kavramları kolayca birbirine karıştırılıyor. Bir ülkenin özgür olduğunun söylenmesi onun aynı zamanda özgürlükçü -yani vatandaşlarının özgür- olduğunun sanılmasına yol açıyor. Oysa ülkeler açısından bakıldığında, özgür olmak daha çok bağımsız olmaya denk gelir; özgürlükçülük ise, insanların bireysel özgürlüğe sahip olmasına. Her özgür/bağımsız ülkede insanlar özgürlüğe sahip olmayabilir. Bağımsız olmayan bazı ülkelerde ise insanların hayli özgür olması mümkün.
Dünyadaki hangi ülke ne kadar özgürlükçü? Bu hususta dünya özgürlük indekslerine bakarak bir fikir edinebiliriz. İki indeks var. Birini ABD’den Heritage Foundation ve Wall Street Journal birlikte hazırlıyor. Diğerini ise, başını Kanada’dan Fraser Institute, ABD’den Cato Institute’ün çektiği, aralarında Liberal Düşünce Topluluğu’nun da bulunduğu bir düşünce kuruluşları kümesi.
Bu ikinci özgürlük indeksinin (tam adı Human Freedom Index - Beşerî Özgürlük İndeksi) son raporu 2012 yılına ait. Hakkında bilgi toplanabilen 152 ülkeyi kapsıyor. Başlıca ölçütleri şunlar: Hukukun hâkimiyeti; emniyet ve güvenlik; seyahat özgürlüğü; din özgürlüğü; örgütlenme ve toplanma özgürlüğü; ifade özgürlüğü; devletin hacmi; hukuk sisteminde mülkiyet hakları; sağlam paraya ulaşabilme derecesi; uluslararası ticaret yapabilme serbestliği; sermaye, emek ve iş âleminin regüle edilme derecesi. Ancak, bu ölçütlerin açılımıyla kişisel ve ekonomik özgürlük göstergelerinin sayısı 76’ya çıkıyor.
İndekste ilk yirmi sırayı şu ülkeler işgal ediyor: 1) Hong Kong, 2) İsviçre, 3) Finlandiya, 4) Danimarka, 5) Yeni Zelanda, 6) Kanada, 7) Avustralya, 8) İrlanda, 9) Birleşik krallık, 10) İsveç, 11) Norveç, 12) Avusturya, 13) Almanya, 14) İzlanda, 15) Hollanda, 16) Malta, 17) Lüksemburg, 18) Şili, 19) Mauritis, 20) ABD.
En özgür yirmi ülke listesi ilginç hususlara işaret ediyor. Özgürlük şampiyonu olduğu sanılan -öyle de anılmayı seven- ABD sonda. İçinden ve dışından bazı gözlemcilere göre ABD’de özgürlük istikrarlı biçimde geriliyor. Adı hâlâ Pinochet darbesiyle anılan Şili ABD’den yukarıda ve Latin Amerika’nın en özgürlükçü ülkesi. Ekonomik dev Japonya ile özgürlüğün kalesi sayılan Fransa epeyce arkada. Türkiye ise daha da gerilerde, 62. sırada. İlk yirmideki ülkeler özgürken Türkiye kısmen özgür veya yarı-özgür ülkeler kategorisinde yer alıyor.
Son üç yılda vuku bulan olaylarla ve yaşanan gelişmelerle Türkiye’nin yerinde fazla bir değişiklik olduğunu sanmıyorum. Ülkemiz bazı ölçütler bakımından biraz daha iyiye diğer bazıları bakımından daha kötüye gitmiş olabilir. İleride 2013 ve sonrasıyla ilgili raporlar açıklanırsa durumu daha iyi göreceğiz. Bana göre bir ülkedeki özgürlüğün durumunu değerlendirmek için kullanılabilecek en iyi ölçütlerden biri ifade özgürlüğü. Türkiye’nin son on beş yılda genel olarak daha fazla ifade özgürlüğüne doğru hareket ettiğini düşünüyorum. Ancak, bazı açılardan ifade hürriyetinde daralmalar yok diyemeyiz.
Son günlerde ifade özgürlüğü bakımından dikkat çekici bir durum, özyönetimi talep eden veya savunan yazarlara ve politikacılara karşı kamu otoritelerince takınılan tavır. Bir grup silahlı adamın hendek kazıp özyönetim ilan etmesi elbette bir kriminal eylem. Ancak, bu vakayla doğrudan ilişkisi olmayan konuşmacıların, yazarların ve politikacıların açıklamalarını kriminalize etmek ifade özgürlüğüne zarar vermekte. Silahla bir şeyin empoze edilmesini kabul edemeyeceğimiz gibi, ne kadar radikal, alışılmamış, absürd ve haksız görünürse görünsün söz söylemeye, fikir açıklamaya ve talep etmeye de suç muamelesi yapamayız, yapmamalıyız.
Bu konuda Cumhurbaşkanının yaptığı bazı çıkışlar ise lüzumsuz derecede sert ve çelişik. Silaha silahla, söze sözle cevap verilir. Özyönetimi sözle isteyen veya destekleyen kimselerin bir “anayasal suç” işlediklerinden söz etmek de anlamsız. İfade özgürlüğü anayasayla sınırlanamaz. Kaldı ki, bu “anayasal suç” kavramını fazla ciddiye alırsak, başka birileri de Cumhurbaşkanının anayasadaki açık hükme rağmen kurucu lideri olduğu partiyle bağlarını koparmayarak ve partiler arasında tarafsız davranmayarak “anayasal suç” işlediğini öne sürebilir. Türkiye’nin özgürlük indekslerinde daha yukarılara tırmanmasının ilk ve öncü adımı, komplekssiz ve korkusuz şekilde, her alanda ifade özgürlüğünü genişletmek.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019