Ayhan AKTAR
(Halil Berktay’a Cevap: 2)
Tartıştığımız temel mesele şudur: Bir hatıratta anlatılan şeylerin doğruluğunu nasıl sınarız? Cevap basit: O anlatının dışına çıkarak o dönem ile ilgili yazılmış başka anılara, arşiv belgelerine ve eğer varsa akademik çalışmalara bakarak anıların gerçekliğini sınarız. Yüzbaşı Torosyan’dan devam edelim:
1. Torosyan, 1914 yılında Topçu Mektebi’ni bitirmiş olduğunu yazıyor. Bunun doğruluğunu tahkik için, Genelkurmay Arşivleri’nde bulunan Topçu Mektebi mezuniyet defterlerine bakmak gerekir. Maalesef, sıradan fânilere kapalı!
2. Torosyan, 19 Şubat 1915 günü Ertuğrul Tabyası’nda komutan olduğunu söylüyor. O gün itibarıyla, Ertuğrul Tabyası’nın zabitan listesini inceleyebilmemiz lazım. Kapalı!
3. Torosyan, 19 Şubat günü gemi batırdığını iddia ediyor. Genelkurmay Arşivi’nde Çanakkale Müstahkem Mevkii Kumandanlığı’nın bütün evrakı okuyucuya kapalı. Her birlik komutanının günün sonunda yazdığı savaş günlüklerinde neler yazıldığını bilmiyoruz. O günle ilişkili olarak şekillenen algı bizce meçhul.
4. Torosyan, beş değişik cephede savaştığını söylüyor. Kendisinin askerî arşivlerde bulunan özlük dosyasına ulaşabilmemiz lazım. Orada hangi tarihte, hangi birlikte görev yaptığı yazılıdır. Ama kapalı!
İlginçtir, Halil Berktay, Torosyan hakkında 13 yazı yazıyor ve bir tanesinde bile ‘tarih yazımındaki askerî vesayet kalksın, askeri arşivler açılsın’ diyemiyor. Açıkçası, bu tavrını utanç verici buluyorum!
Onun yerine, Çanakkale’de 18 Mart’ta Dardanos Tabyası‘nda görev yapmış dedesi Halil Namık Bey’in kendisine aktardıklarını bize özetliyor. Tabyadaki subayların şehit olması üzerine, merhumun “komutayı üstlenip ... Irresistible’ın batırılmasında da bir payı olmuş” olduğunu anlatıyor. Halil’in dedesi, Torosyan gibi “kendi rolünü hiç büyütmeye kalkmaz, öyle benim attığım bir mermiyle koca zırhlı battı, savaşın kaderi değişti hikâyelerini aklından bile geçirmez” bir zat imiş (25 Ekim). Bu noktada Halil’in yazıları birden, ‘Halil Namık Bey, palavracı Torosyan’a karşı’ dizisine dönüşüyor. Herhalde, Halil Dede, Torosyan’ın anıları yayımlandıktan sonra torununun rüyasına girip “Evladım Halil, Çanakkale savaşlarının resmî anlatısı tehlikede. Bir de Ermeniler zuhur etti. Kalk, duruma vaziyet et” demiş olmalı!
Halil Dede muhabbeti sayesinde orta sınıf kentli beyaz Türk aydınının zihinsel haritasında Çanakkale’nin ne kadar kilit konumda olduğunu anlıyoruz. Bu yazıları yazdıktan sonra, Halil tekrar Çanakkale savaş alanlarını gezmeğe gittiği zaman (Kemalist Umre?) artık rahatlıkla Çanakkale Orduevi’nde kalabilir. Eminim, yüce devletimiz onun hizmetlerini unutmayacaktır!
Anılar neyi anlatır?
Anılar nalıncı keseri gibidir; hep kendine yontar. Her anı gibi, Torosyan’ın anıları da sübjektiftir. Savaşın sonunda saf değiştirdiği için kahramanlıklarını abartması bence anlaşılabilir bir şeydir. Anı türü, özünde edebiyat olarak da değerlendirilebilir. Nitekim Churchill, II. Dünya Savaşı anılarını yayımladıktan sonra 1953 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştı. Torosyan’ın anlatısını ‘askerî tarih metni’ gibi okuyamayız. Bu itibarla, sorgu yargıcı gibi tek kaşını havaya kaldırıp, “ama birinci bölümde şunu dedi, sonra da bunu dedi, şu tarih yanlış” gibi analizlerle anıları iç tutarlılık testine tabi tutmanın bir anlamı yoktur. Halil gibilerin Torosyan’ın anılarına bakıp bulduğu “sübjektif değerlendirmeler” veya “hatalar” bu metnin sahiciliğine bir karine teşkil eder. Eğer bu anılar Halil’in iddia ettiği gibi külliyen “kurmaca ve uydurma” olsaydı, zaten yazanlar “hatasız bir metin” ortaya koyarlardı. O zaman belki Halil tatmin olurdu, ama bendeniz şüphelenmeye başlardım.
Örneğin, Torosyan 18 Mart’tan sonra İtilaf kuvvetlerinin bilerek ve isteyerek boğazı geçmediklerini, çünkü eğer İstanbul’u alsalardı şehri Ruslara vermek zorunda kalacaklarını, bu nedenle geçmemeyi tercih ettiklerini anlatır. Bu analiz düpedüz yanlıştır! Çünkü mayın hatları yerinde duruyordu ve müttefik donanması geçmeye teşebbüs etseydi suya gömülecekti. Peki, bu yanlış analizin sebebi nedir? Cevap, Torosyan’ın bir sonraki cümlelerinde gizlidir: “Eğer İtilaf kuvvetleri 18 Mart tarihinde Çanakkale Boğazı’nı geçmiş olsalardı, İstanbul’u da ele geçireceklerini biliyorlardı. Bu durumda, sanıyorum savaş birkaç yıl önceden biterdi. Böylece hiç adı anılmayan acılardan sakınılmış olunurdu. Türkiye’de yaşayan Ermeni nüfusun iki sene içerisinde kökünün kazınmasına neden olan o felaket hiç yaşanmamış olurdu” (s. 142). Torosyan tehcir edilen ailesini kaybetmiş olmanın travması altında ezilerek bu analizi yapmaktadır.
Burada sözü sevgili Cemal Kafadar’a bırakıyorum: “İnsanların ve toplumların geçmişini anlama derdi taşıyan tarihçinin en önemli melekeleri arasında empati vardır, yani kendini başkalarının yerine koyma, başka hayatları, başka tecrübeleri adeta kendi bedeninde duyma yetisi... [Tarihçi] dil(ler) bilecektir, ama her şeyden önce okumayı bilecektir, okurken başkalarının sesine kulak vermeyi bilecektir. Duygu ve duyarlıklarını da anlamak isteyecektir” (Kim var imiş biz burada yoğ iken. Metis, 2009).
Halil’in sorunu, Yüzbaşı Torosyan’ın anlatısını bir savaş tarihi gibi okuyarak (aslında hiç okumayarak!) yorumlamaya çalışmasıdır. Benim için ise Torosyan’ın anlatısı ailesi katledilen Ermeni kökenli bir Osmanlı subayının “travma metni” olarak anlamlıdır. Torosyan bunları roman olarak yazsaydı, sırf bu “tahayyül” bile benim için anlamlı olurdu. Aramızdaki temel fark budur! Ben sosyal bilimci olarak kendimi “insanlık hâllerini” anlamakla ve anlatmakla yükümlü hissediyorum. Binlerce kilometre uzaktaki Avustralya’dan gelip Gelibolu’da ölen Anthony’nin, Giritli Asteğmen Halil Namık Bey’in veya Kayserili Yüzbaşı Torosyan’ın anlatılarına eşit mesafede hissediyorum kendimi. Birinin insanlık hâlini anlamak için diğerinin dramının göz ardı edilmesine itiraz ediyorum.
Halil ise, elindeki metin ile empati kurmayı beceremediği için, bir sorgu hâkimi gibi meseleye yaklaşıyor. Kötü pozitivist tarihçiliğin girdabına düşerek askerî detaylar arasında boğuluyor ve esas resmi kaybediyor. Kısacası, tek tek ağaçlara baktığı için, ormanı göremiyor. İşte bu nedenle, Osmanlı Ordusu’ndaki gayrımüslim subaylar veya kapalı askerî arşivler konusunda iki laf etmekten âciz. Halil’in seçtiği yöntem kendisini ‘statüko bekçisi’ olmaya mahkûm ediyor. Yazık!
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.02.2016
25.01.2015
3.01.2015
19.03.2014
30.11.2012
29.11.2012
28.11.2012
30.04.2012
16.04.2012
9.04.2012