Ayhan AKTAR
Türkiye'nin Güneydoğu'sunda, Kürt coğrafyasında yaşanan kanlı çatışmalara rağmen batıda hayat normal seyrinde devam ediyor ve olanlar karşısında toplumun büyük kesiminde bir duyarsızlık ve kayıtsızlık göze çarpıyor. Bunun nedenlerini sosyolog Ayhan Aktar'a sorduk. Aktar'a göre bu konuda Türkiye ve İsrail'deki durum birbirine çok benziyor.
“Tel Aviv, Akdeniz kıyısında Los Angeles gibi bir yer. Kızlar sokakta bikiniyle geziyorlar, surf yapıyorlar, hızlı bir gece hayatı var. Halbuki 50-60 km ötede Nablus'a, Ramallah'agittiğinizde, orada kan gövdeyi götürüyor. Aklıma şu geldi, Türkiye ile İsrail birbirine çok benziyor. Türkiye'nin batısında sakin bir hayat var, Güneydoğu'da, Kürt coğrafyasında ise kan gövdeyi götürüyor. Ve bir çeşit duygusal uzaklık var. Bu duygusal uzaklık çok belirleyici sanıyorum,” diyen Aktar bu durumu aşmanın ancak yeni bir toplumsal sözleşme getirecek yeni bir anayasa ile mümkün olabileceğini fakat bunun iktidar partisinin gündemindeki anayasa ile olamayacağını kaydediyor:
“Çünkü verdikleri görüntü, devletle Kürtler arasında helalleşmeyi getirebilecek bir toplumsal sözleşme gibi gözükmüyor. Daha çok başkan babamızın yetkilerini arttıracak aşırı merkeziyetçi bir rejim getirecek gibi görünüyor.”
Güneydoğu'da çatışmanın daha ne kadar süreceği konusunda ise Aktar, yakında PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın devreye girebileceğini, kuşatma altındaki mahallelerde çemberin gitgide daraldığını ve söylüyor.
Türkiye'nin batısı Güneydoğu'da, Kürt coğrafyasında yaşananlara neden bu kadar kayıtsız?
Bir kaç ay önce bir konferans için İsrail'e gittim. Tel Aviv, Akdeniz kıyısında Los Angeles gibi bir yer. Kızlar sokakta bikiniyle geziyorlar, surf yapıyorlar, hızlı bir gece hayatı var. Halbuki 50-60 km ötede Nablus'a, Ramallah'a gittiğinizde, orada kan gövdeyi götürüyor. Aklıma şu geldi, Türkiye ile İsrail birbirine çok benziyor. Türkiye'nin batısında sakin bir hayat var, Güneydoğu'da, Kürt coğrafyasında ise kan gövdeyi götürüyor. Ve bir çeşit duygusal uzaklık var. Bu duygusal uzaklık çok belirleyici sanıyorum. Sur ve Cizre'de aynen Putin'in Çeçenistan'da Grozni'de yaptığı türde bir operasyon, bir “temizlik” operasyonu, uygulanıyor. PKK'nın günahı yok mu? Tabii ki var. 1972 model, kırlardan şehirlere devrim teorisiyle bir operasyon başlattılar; Temmuz ayının başında savaşı kabul ettiler ve çok ağır bir bedel ödüyorlar. Tabii ki kitle tabanlarını da kaybettiler. 24 bin nüfuslu Sur ilçesinde 22 bin kişi orayı terk ettiyse ve geriye kalan 2000 kişi de o hendeklerin başında duran zavallı çocukların ailesiyse, insanlar çocuklarına göz kulak olmak için orada kalmayı seçtilerse, burada PKK açısından düşünülmesi gerekenler var. Ama orada olanlar, Türkiye'nin batısındakileri ilgilendirmiyor, Türkiye'nin batısında bomba patladığında da Kürtleri pek ilgilendirmiyor. Sanki Türkiye zihinsel açıdan bölünmüş vaziyette.
Bu bölünmüşlük nasıl giderilebilir?
Herhalde yeni bir anayasa ve yeni bir toplumsal sözleşme ile. Ama şu anda iktidar partisinin kafasındaki anayasa taslağı ile değil! Çünkü verdikleri görüntü, devletle Kürtler arasında helalleşmeyi getirebilecek bir toplumsal sözleşme gibi gözükmüyor. Daha çok başkan babamızın yetkilerini arttıracak aşırı merkeziyetçi bir rejim getirecek gibi görünüyor. 78 milyonluk memleketi, dünyanın 17'inci büyük ekonomisini bütün kararları Ankara'dan vererek nasıl yönetebilirsin? Bir sosyoloji profesörü olarak benim bunu aklım almıyor.
Cumhurbaşkanı zaten başkan gibi davranıyor, yeni bir anayasaya neden ihtiyacı olsun ki diyen gözlemciler de var…
Ben buna katılmıyorum. Fiilen (de facto) kullandığı yetkileri hukuki (de jure) hale getirmek istiyor. Mesela, X üniversitesinin öğretim üyeleri Ahmet ya da Ayşe'yi rektör seçmiş, cumhurbaşkanı da bu kişiyi atamak zorunda kalıyor ama o rektörden hoşlanmıyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı rektör seçimini kaldırıp o işi merkezden halletmeyi istiyor. Bu kadar gelişmiş bir ekonomide, yerel taleplerin bu kadar patlamış olduğu bir yerde hala her şeyi merkezden halledereknereye gidebilirsin? Yıllar önce, parlamentoya gittiğimde ziyaretçi kart kutularının çokluğu dikkatimi çekti. ‘Her gün buraya bu kadar adam girip çıkıyor mu' diye sordum, ‘evet'dediler, güldüm. Bir sürü iş merkezden hallediliyor Türkiye'de. Mesela Erzincan Lisesinde bir matematik öğretmeninin ataması Ankara'dan yapılıyor, ya da Trabzon devlet hastanesinde bir hemşirenin ataması. Bütün bu atamaları ya da tayinleri torpille yaptırabilmek için insanlar Ankara'ya gidiyorlar. Parlamentodaki o kart kutuları merkeziyetçiliğin en güzel göstergesi. Trabzon devlet hastanesinde çalışacak bir hemşirenin atamasını Trabzon Devlet Hastanesi ya da Trabzon İl Sağlık Müdürü yapsa ne olur? Dünya mı yıkılır?
Bunu tartışmıyoruz bile…
Tartışmadığımız gibi merkeze daha fazla yetki istiyoruz; merkezde de bürokrasiye değil, başkan babamıza yetki istiyoruz. II. Abdülhamit dönemini çalışan tarihçiler Osmanlı arşivinde iki türlü kaynağa bakarlar. Birincisi, nezaretler -- Hariciye, Maarif, Dahiliye vs- evrakıdır. İkincisi de, Yıldız evrakıdır. Çünkü II. Abdülhamit, Osmanlı bürokrasisini yerinde tutmuştur ama Yıldız Sarayı'nda kendine çalışan bir bürokrasi oluşturmuştur. Bir sürü vali sultana doğrudanyazarlar ve bunlar daha önemlidir; ciddi bir mesele bütün açıklığı ile nezaret yazışmalarında değil Yıldız evrakındagörülür. Bu çerçevede galiba tarih tekerrür edecek. Bundan 100 sene sonra Cumhuriyet arşivlerine giren bir tarih doktora öğrencisi Beştepe saray evrakına bakmak zorunda kalacak. Mesela Şırnak Valisi ya da Şırnak Emniyet Müdürü belki de saraya yazmak zorunda kalacak. Halbuki dünyada trendmerkezden taşraya yetki devri şeklindedir (desantralizasyon). Veya işlerin yerel olarak kararlaştırılması. Aşırı merkeziyetçi bir sistemde bürokrasinin etkin çalışması imkansız hale geliyor.
Peki bu kadar geri ve zorsa iktidar neden hala bu sistemistiyor?
Bir sebebi siyasi kültürümüzdür. Geçenlerde Üstün Ergüder'le olan mülakatınızda, Üstün Hoca diyordu ki, ‘Tayyip Erdoğan'ı biz delirttik çünkü her şeyi kendisine soruyoruz, bana da rektörken her şeyi sorarlar ve deli ederlerdi'. Bizde, ‘bir de, beyefendiye soralım' kültürü vardır. Yalakalıkla da desteklenir. Bürokratlar kesinlikle inisiyatif alamazlar ve öyle de kalmaları istenir.
CHP kurultayına Kemal Kılıçdaroğlu tek aday olarak girdi ve 990 oyla yeniden Genel Başkan seçildi. 248 geçersiz oyun büyük bölümünde delegelerin oy pusulasına Mustafa Kemal Atatürk yazdığı iddia edildi. Siz demiştiniz ki, Recep Tayyip Erdoğan'ın yarıştığı şahsiyet Mustafa Kemal Atatürk. Türkiye'ye başkanlık sistemi gelirse manzara nasıl olur?
Tayyip Erdoğan'ın istediği başkanlık sistemi Amerikan usulü değil. Obama'nın sahip olduğu yetkiler Tayyip Erdoğan'a az geliyor. Diyor ki, mesela, ‘ne biçim iş, Obama Ankara'ya bir büyükelçi bile atayamıyor'. Tabii ABD'de atamanın yapılabilmesi için büyükelçi adayının Senato Dışişleri Komisyonu'nda ifade vermesi gerek. Ancak komisyononayından sonra atanabiliyor. Dolayısıyla bu sınırlamalar Tayyip Erdoğan'ı kesmiyor. Latin Amerika'daki diktatörlüklerin başkanlık sistemine gelince, o yetkiler 1982 anayasasında var. Ancak darbeci Kenan Evren onlarla mukayese edilebilir. Peki, istenen nedir? Tayyip Erdoğan bir Milli Şef rejimi inşa etmek istiyor ve bu maalesef bizim geleneğimizde var.
Milli Şef ne yapar?
Nüfusun yüzde 85'inin kırsal alanda oturduğu, köylerin yollarının yılın 6 ayı kapalı olduğu 15 milyonluk bir memlekette, bir şeyler yapar. Milli Şef sistemi bu küçük toplumda anlamlı olabilirdi. Bu zaten iki savaş arası dönemde Avrupa'nın realitesidir. Ama Tayyip Erdoğan'ın şimdi istediği sistem, Milli Şef sisteminden esinlenen bir rejim ve buna CHP'liler itiraz edemezler. AKP'liler dönüp ‘yapmayın kardeşim, biz Atatürk ve İnönü'nün sistemini istiyoruz'deseler CHP ne cevap verecek? Yani Mustafa Kemal veya İsmet İnönü'nün sahip olduğu yetkiler konusunda sesini çıkarmayıp aynı yetkileri Tayyip Erdoğan istediği zaman ses çıkarmak olacak bir şey değil, bu CHP ve Kemalistler açısından bir açmazdır. CHP'nin yenilenmesi için o Milli Şef dönemi ile arasındaki ideolojik bağını kopartması lazım. Bu her zaman gündemdeydi, şimdi daha çok gündemde. CHP'nin kalkıp İsmet Paşa'nın sistemini yerin dibine batıracak lafları söylemesi lazım, söyleyemiyor. Recep Tayyip Erdoğan ise söylüyor; yok ‘Dersim' diyor, yok ‘tek parti diktatörlüğü'diyor ama o Milli Şef rejimini bir daha, 2016'da kurmaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan, tarihi bir figür olarak Mustafa Kemal Atatürk'le yarışıyor. Belki de bilinç altından ‘Atatürkkurucuydu, ben mükemmelleştirici olacağım' diyor. Bu nedenle bütün bu yetkileri kendinde toplamak istiyor.
Başarabilir mi bunu peki?
Başarmanın fizibilitesi yok. Nüfusun yüzde 90'nın şehirlerde oturduğu, dünyanın 17. büyük ekonomisi olan, sosyal medyanın bu kadar geniş, herkesin şu veya bu şekilde fikir beyan ettiği bir memleketi tek parti rejiminin anayasal sistemiyle yürütmek mümkün değil. Yani cumhurbaşkanının emriyle faizleri düşük tutalım filan dersen, ekonomi patlar. Bunların maliyetleri çok ağır olur. Dikkat edin, 1929 dünya ekonomik krizinde Türkiye'nin batısı ezilmiştir. Anadolu'nun ücra köylerine bir şey olmadı, çünkü dünya ekonomisine entegre değillerdi. Ama İzmir ve çevresi dışarı üzüm, incir, pamuk gibi mallar satıyordu. Bunlar satılamayınca olaylar çıktı, 1930 Menemen olayını böyle açıklamak gerekir.
AKP ekonomik vizyonu olan bir parti olarak dikkat çekti. Bundan sonra gözü kör olabilir mi?
Şöyle bir Türkiye'yi sürdürmek artık mümkün mü? Devlet gelirlerinin yüzde 30-35'inin dolaylı vergilerden alındığı -- yani benzin, mazot, rakı, sigara gibi şeylerden – bir ekonomik düzeni nasıl sürdürebilirsiniz? Devlet, beyanname usulü bir vergi kanununa geçmeye mecburdur. Şimdi Türkiye'de yolsuzlukla mücadelede bazı şeyler hiç gündeme gelmiyor. Diyoruz ki, iktidara gelenler çalıyor. Ortalama vatandaş, ‘bana ne!' diyor. Haklı, çünkü vergi vermiyor. Vergi verse, ‘benim paramla hovardalık yapamazsın' diyecek. Kısacası, artık büyümek için orta sınıfları vergilendirmek zorundasınız. Onları vergilendirmeye başlayınca ciddi yatırımlar yaparsın ancak. Orta sınıfları vergilendirince de Ankara'da saray yaptıramazsın, adama hesap sorarlar. Böyle gidemez. Gitsin dersen bir kaç sene sonra ne köprü, ne baraj ne de yol yapabilirsin. Zaten AKP'nin ekonomik büyüme formülü genel olarak inşaat sektörü üzerinden gidiyordu. Ama GAP gibi büyük kamu yatırımları bitirilemiyor. Çünkü kaynak yok.
Geleceğe dönük beklentileriniz neler? Ümidiniz var mı?
Başkanlık sistemi AKP'nin sonunu hazırlar. Diyelim ki başkanlık sistemi kuruldu, 2018'de bir ekonomik kriz oldu ve 2019 cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP karşıtı genç ve ağzı laf yapan bir lider aday oldu ve başkanlığı aldı. O yetkilerle ne olur? Fransa'nın son anayasası General de Gaulle için yapılmıştır. François Mitterrand solun cumhurbaşkanı adayı olarak 1981'de seçildi geldi ve ilk bir ay içinde bütün yetkileri dibine kadar kullandı. ‘Ne oluyor?' dediklerinde, ‘valla, bu elbise General de Gaulle için dikilmişti ama bana da cuk oturdu' dedi. Türkiye'de şu an iktidara biat eden bürokratlar var ya, yeni başkana de öyle bir biat ederler ki, AKP'lilerin aklı hayali durur. Birden hanımlarının başları açılır, çocuklar İmam Hatip'den alınır, öğlen yemeğinde de bira içmeye başlarlar. Memur takımın uyum kabiliyeti çok yüksektir. Şu an yaratılan kutuplaşma ortamında yüzde 49.5 a karşı yüzde 50.5 var. Bir sallantıyla o yüzde 49.5, yüzde 40'a inerse, yüzde 60'ın desteğini alacak birisi gümbür gümbür gelir ve o başkanlık yetkilerini bir güzel kullanır. Kısa vadede çok ümitli değilim, ama uzun vadede başkanlık yetkileri AKP'nin sonunu hazırlar.
Tekrar en baştaki konuya, Türkiye'nin doğusu ile batısı arasındaki uçuruma dönersek, aslında bunun benzeri Diyarbakır ölçeğinde dahi yaşanıyor. Diyarbakır'a giden bir Amerikalı arkadaşım kentin çatışmalardan uzak bir semtinde hayatın batıdakinden farkı olmadığını söylüyordu. Görüşünüz?
IMC televizyonunu izlerken, zulüm altındaki Kürtlerin haberlerinden sonra bir bakıyorsunuz reklam arasındakarşımıza Diyarbakır'da cenneti vadeden rezidans reklamlarıçıkıyor. Bu da Diyarbakır'ın diğer gerçeği. Türkiye'de büyüyen bir orta sınıf var ve borçlu insan çok. Son altı yılda 110 bin kişi hapse girmiş kredi kartı borcunu ödeyemediği için. 2,670,000 kişi de icra takibinde. Neredeyse her 4 yetişkinden biri ciddi borçlu. AKP iktidarının yarattığı bir orta sınıf gerçeği var. Bu orta sınıflardır ki, Temmuz ayında başlayan askeri tırmanmayı – bombalar patlıyor, operasyonlar yapılıyor, şehit cenazeleri vs. – görüp bir daha istikrar için AKP'ye oy verdiler. Kamuoyu araştırmacıları, ‘insanlar istikrarı seçti' diyorlar. İstikrarı seçerek bir anlamda bu orta sınıfların konsolidasyonunu yaratmış olan iktidara bir şansdaha verdiler. Evet, istikrar tam anlamıyla geri gelmedi ama daha kötüsü olabilirdi diye düşünüyorlar. Futbol deyimiyle 3-0 mağlup olacağın bir maçtan 0 – 0 berabere ayrılıyorsan iyidir. Öyle bakılıyor. Ve Tayyip Erdoğan açısından bu kitleler TOKİ'den ev almış, kira gibi taksit ödeyen, araba borcunu ödeyen kitleler, AKP iktidarının bekçisi halindeler. Zaten muhalefetin de bir inandırıcılığı yok. İsrail'deki durum da aynı.
Nasıl?
Netanyahu tabanı içinde önemli bir grup eski Doğu Bloku ülkelerinden gelen Yahudi nüfus. Onlar da yeni bir vatan bulmuşlar. İsrail'i kuran İşçi Partisi mensupları onlara burun kıvırarak bakmış, gariban köylü muamelesi yapmışlar. Aynı şekilde, Arap ülkelerinden ve Afrika'dan gelen Yahudilere deköylü muamelesi yapmışlar. Bunlar bu defa dinlerine sarılmış ve Netanyahu'nun seçmeni olmuşlar. Çok benziyor iktidar yapıları. İsrailli arkadaşlara biraz takıldım: ‘Google translator'da Erdoğan yazıp “tercüme et” komutuna basınca karşılığı Netanyahu olarak çıkıyor' diye. İlk başta duruyorlar,sonra gülüp haklısın diyorlar.
Bu çok ilginç çünkü hem toplumda hem de AKP'de İsrail karşıtı bir manzara var…
Aşk hayatında ve fizikte olduğu gibi benzer kutuplarbirbirlerini iter, pek yan yana gelmezler. İki taraftaki siyasi iktidar birbirine çok benziyor. Hatta muhalefetteki İsrail İşçi Partisi ile Türkiye'deki CHP inanılmaz derecede birbirine benziyor. Onlar da son derece çaresiz, ne yapacaklarını bilmez vaziyetteler. İsrail devletini biz kurduk ama bu hale düşmeyi hak ettik mi diye ağlaşıyorlar. Ayrıca, CHP gibi geriatriksıkıntı içindeler, liderleri yaşlı. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere gelince, siyasi düzeyde soğuk sürse bile iktisadi düzeyde çok yakın olarak devam ediyor. Türk-İsrail ticaret hacmi 5 milyar doları geçmiş durumda.
Onların da Kürtleri Filistinliler mi oluyor? Tabii ki İsrail ile Filistinlilerin ilişkisi Türkiye'de Kürtlerle olan ilişkiden epey farklı. Türkiye'de Türk ve Kürt iç içe, dinleri aynı, vatanları aynı, vb.
Evet, bazı benzerlikler var. Ama benim üzerinde durduğumşey daha çok iktidardaki iki siyasi akım ve iki liderin yönetme biçimlerinde benzerlik olduğu. İsrail'de farklı olan, orada hukuk sistemi aslanlar gibi çalışıyor. Geçenlerde, savcılar Netanyahu'nun karısının 7 saat boyunca ifadesini aldılar. Yolsuzluklar araştırılabiliyor; bazı eski bakanlar, başbakanlar bu yüzden hapse girebiliyor. İsrail bir kanun devleti. Bu Türkiye'de maalesef olmayan bir şey.
Kürt bölgesindeki çatışma daha çok sürer mi sizce?
12 Eylül 1980 darbesi Türk solunu bitirmiştir denir, bir yere kadar doğru. Silahlı bazı örgütleri bitirmiştir ama sol fikriyatı bitirmemiştir. Sol fikriyatın tam bitişi Türkiye'de 28 Şubat'tır. 1997 ve sonrasında, kendine ‘sol' diyen insanların‘özgürlükçü' olamadığı bir dönem yaşandı. Çoğu orduya asker yazıldılar. 2002'den sonra gelen AKP iktidarı ise bölgedekitrendlere uygun olarak İslamcılığı bitirdi. Yani, ‘Efendim, biz Müslümanız. Biz çalmayız, yolsuzluk yapmayız' dediler. Fakat 17-25 Aralık'la artık bu laflar da ciddiye alınır olmaktan çıktı. Orta Doğu'da da İslamcılık bitti. Bölgede de, ‘biz Müslümanız; İslam barış dinidir' diyen adamlar canlı yayında gırtlak kesiyor. ‘Biz Müslüman insanlarız, otoriter bir tek partirejiminden demokrasiye geçmeyi başarırız' diyen Mursi ve İhvancı takımının Mısır'daki hali de ortada. İşte ve dışta olup bitenler Türkiye'de İslamcılığı bitirdi.
PKK'nın Haziran sonunda iki polisin öldürülmesini üstlenerek savaşı kabul etmesi ve 1972 model, Vietnam'dan ilham alan, kırlardan şehirlere devrimci halk savaşı iddiasıyla bazı şehirmerkezlerinde yığınak yapmaları da PKK'yı bitiriyor. Bugün Diyarbakır'da insanlar devletin yaptıklarına karşılar, ama PKK'nın yaptıklarına da karşılar. Şaka maka 14 senelik tarih dilimi içinde İslamcılık da, PKK üzerine yükselen silahlı mücadele hikayesi de bitiyor. Ama Kürt meselesi bitmez. Kürtlerin eşit hak, kimlik ve tanınma mücadelesi tabii ki devam edecek ama bu mücadelenin bayraktarı artık PKK olamayacak gibi duruyor. PKK, Haziran'dan bu yana aldığı kararlarla HDP'yi de bitirdi. Bir takım kamuoyu araştırmaları HDP'nin de barajı geçemeyeceğini söylüyor. Yani Kandil'deki silahlı kanat, HDP'li siyasileri ve Selo Başkan'ı da yedi bitirdi. Eğer Tayyip Erdoğan bir baskın seçim yaparsa, bugün TBMM'deki Kürt bölgesinden gelen milletvekillerinin çoğu AKP tarafından temsil edilir. Yakında, Öcalan devreye girer diye düşünüyorum. Gidişat o yönde. Şimdi, kuşatma altında mahalleler var. Çember de gitgide daralıyor. Bir yerde sona erecek. Umarım bir an önce barış masası kurulur. Durum çok karanlık olsa bile, hayal kurmaktan vaz geçmemek lazım!
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.02.2016
25.01.2015
3.01.2015
19.03.2014
30.11.2012
29.11.2012
28.11.2012
30.04.2012
16.04.2012
9.04.2012