Berrin Sönmez
Bugün 5 Aralık, Türkiye’de kadınların siyasal haklarının tanındığı günün 88’inci yıl dönümü. Ülkemizde en az 30 yıllık kadın mücadelesinin sonunda kazanılmış siyasal hakların tarihçesine kısaca baktığımızda ilkin oy hakkı talebi çıkar karşımıza. Sonra seçilme hakkı, kamu görevi hakkı eklenir, siyasal haklara. Demokrasinin de gelişimiyle birlikte uzun ve kararlı mücadelenin sonunda ayrımcılık yasağıyla birlikte eşitlik ilkesine ulaşılır.
Fakat yazık ki tam bu sırada bizim ülkemizde kadın haklarında büyük gerilemelere yol açan yasal düzenlemeler yapılıyor. Çok daha fazla geriletmeyi de hedefleyen politik mesajlar veriliyor iktidar tarafından. Hazırlıklar yapılıyor. Son bir ay boyunca hep önümüzdeki hafta meclise sevk edileceği duyurulan bir anayasa değişiklik teklifi örneğin, kadın haklarına çok büyük bir darbe planlandığını gösteriyor. Kadın özgürlüklerinin genişletilmesi amacıyla yapılıyor gibi gösterilen ancak tam tersine kadın haklarını büyük ölçüde budayacak bu çalışmanın yazık ki bazı muhalefet partileri ve altılı masa tarafından da destekleneceği duyumları almış bulunuyoruz. Başörtülü kadınların siyasal haklarının ayrılmaz parçası olan kamu hizmetinin her aşamasında yer alma hakkının güvenceye alınması gibi son derece gerekli bir yasa önerisi getirmişti CHP. Bu yasa önerisi mecliste gündeme alınacak yeterli oy sayısına ulaşamadı. Çünkü iktidar bloku karşı çıktı. AKP ve MHP milletvekilleri, geçmişte başörtülü kadınlara yönelik ayrımcılığın, yasakların tekrar edilmesini önleyecek teklifi kabul etmedi. Çünkü yıllardır kadın kazanımlarını aşındıran düzenlemelerin açıkça gösterdiği üzere Cumhur İttifakı, eşitlik karşıtlığını, ataerkil düzeni ihya çabasında. Sadece başörtülülerin değil tümüyle kadın haklarının güvence altına alınmasına temelden karşıt bir politika izliyorlar. Kutuplaşmış siyaseti topluma egemen kılarak seçim kazanmayı tek seçenek olarak gören Erdoğan, toplumsal ve siyasal kutuplaşmayı ortadan kaldırma araçlarından birisi olabilecek bu yasa önerisini reddetmeye siyaseten muhtaçtı. Üstelik yıllardır mecliste muhalefetin hiçbir önerisinin kabul edilmeyişi bir yandan parlamentonun da kutuplaşmanın kurulduğu yer olarak inşa edildiğini gösteriyor hepimize. Muhalefetin ak dediğine kara demek üzerine kurulu iktidar politikası, bu herkesin malumu. Bunların, hakları bağlamında başörtülü kadınları kendisine mahkûm kılmaktan ibaret bir politik tutum olarak görülmesi büyük hata. Bundan fazlası var çünkü asıl hedefi kadın karşıtı bir toplumsal ve siyasal ortam kurmak. Hiçbir şeklide kadın haklarını güvence altına almak istemiyor bu hedefine ulaşmak için.
Toplumun karşısına çıkıp hedefini açıkça söylemesi mümkün değil elbette. Bu nedenle CHP yasa önerisine karşın, anayasa değişikliği önerisiyle toplumun karşısına çıkmak istedi. Çünkü niyeti başörtülü kadınların hakları için yasal veya anayasal güvence oluşturmak değil. İlk aşamada hedefi başörtüsü odaklı toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın zayıflamasını önlemek, aksi takdirde seçim kazanamaz. İlaveten CHP ve lideri Kılıçdaroğlu’nun tarihsel pozisyonundaki değişimi toplum nezdinde görünmez kılarak, muhalefetin siyasal başarı elde etmesini önlemek. Çünkü gayet iyi biliyor ki toplumun başörtüsüne odaklanan mütedeyyin kesiminin, haklara verilecek güvenceyi CHP’den duymaya ihtiyacı vardı. Beklenti buydu ve yasa teklifi kabul edilmese dahi CHP bir siyasi irade beyanı anlamına gelen duruşunu gösterdi. Mütedeyyin kesimin ihtiyacının bu şekilde karşılandığını, vaktiyle yasaklara karşı mücadele etmiş, şimdilerde ise demokrasi ve eşitlik mücadelesiyle adalet arayışını sürdüren başörtülü kadınların konuyu değerlendirmesinden net olarak anlayabiliyoruz.
Toplumun AKP’den başörtülü kadınların hakları için güvence duymaya ihtiyacı yok ve kendisi de bunu biliyor. Siyasal kutuplaşmanın zayıflamasına karşı ön alma ihtiyacı duydu çünkü köşeye sıkışmıştı. Yirmi yıllık iktidarın sonunda Cumhuriyet mitinglerinde ve 267 krizinde bile olmadığı kadar kendisini köşeye sıkışmış hissetmiş, seküler kesim ilk defa iktidarı CHP yasa teklifiyle bocalatmış olacaktı. Olmadı. Neden olmadığı herkesin malumu şimdi konunun o kısmına girmeyeceğim. Çünkü şimdi acilen Meclisteki her bir milletvekiline ve siyasi partilere seslenmek istiyorum. Çünkü özellikle İYİ Parti ve Gelecek Partisi ile Saadet Partisi'nden ürkütücü duyumlar geliyor. Siyasal kutuplaşmayı derinleştirmek için son bir enstrüman olarak iktidarın ortaya attığı anayasal güvence iddiasını destekleyeceklerine dair duyum ve belirtiler umarım doğru değildir.
Ama yine de özellikle Meral Akşener ve Ahmet Davutoğlu’na seslemek istiyorum. Başörtülü kadınların, haklarının anayasal güvence altına alınmasına ihtiyacı yok. Ayrımcılık karşıtı uluslararası sözleşmeler zaten Anayasa hükmünde olduğu için Anayasanın ve yasaların uygulanması yeterli, hakların güvenceye alınması için. Uygulamada eski sorunların yaşanmayacağına dair bir güvence yeterliydi, o da verildi. İktidarın anayasa girişimi “içeriğine bakalım” gibi politik mesajlarla desteklenmekten vazgeçilmeli. Muhalefet partilerinin “metni görmek lazım” türünden mesajları iktidarı cesaretlendirir. Tüm muhalefet partilerinin, iktidarın anayasa değişiklik önerisine baştan, temelden karşı olduklarını belirtmeleri gerekir. Seçime çeyrek kala anayasa önerilmez birincisi bu. Böyle bir ortamda anayasa tartışılmaz. Ve tartışılamayan bir ortamda anayasa yapılmaz. İktidar blokundan iki partinin liderlerinin görüş ve onayıyla sınırlı bir anayasa hiç olmaz. Önümüzdeki seçimleri kazanacağınız iddiasıyla çıktığınız bu yolda yönetmeyi planladığınız toplumun yaşamını, seçimle devirmeyi planladığınız, artık seçim sonrasında eski iktidarı temsil edecek iki kişinin belirlemesine izin vermenin politik izahı yok.
Garip duyumlarım, muhalefet partilerinin, iki seçim sandığının yanına bir referandum sandığı eklenmesini önlemek için anayasa değişiklik teklifini mecliste kabul etmek eğiliminde oldukları üzerine. Referandumdan, çünkü sandıktan kurtulmak için mecliste kabul eğilimine girmişler. Ver kurtul politikası, politika değil tek kelimeyle teslimiyet. İktidara teslim olmuş, majestelerinin muhalefeti hükmündeki partilere seçmen iki sandıkta da niye oy versin. Seçimlere beş kala mevcut iktidarın anayasal düzenleme yapmasına itiraz etmeyen muhalefet partilerine seçmen niçin ihtiyaç duysun. Seçmendeki iktidar değişikliği arzusunu, güven tesis ederek beslemesi gereken muhalefet, iktidarın başörtüsü bahaneli anayasa değişikliği teklifini kabul ettiği takdirde, seçmen iktidarın değişmesi arzusunu kaybeder. Muhalefet de seçimleri.
Muhalefetin yapması gereken, en başta, haftalardır sonraki haftaya ötelenen bu değişiklik teklifini, seçimlere kadar öteletmek olmalı. Diyorlar ki iktidar seçim kampanyasını bu önerinin reddedilmesi üzerine kurar. Kursun. Sizin de Altılı Masa olarak anayasa öneriniz var, siz de bunu kullanırsınız. Çünkü muhalefetin anayasa önerisi eksiği gediğiyle birlikte özgürlüklere kapı açan demokrasiyi yeniden inşa imkânı sunan bir teklif. İktidarın anayasa girişimi ise hak gaspı üzerine kurulu, ataerkiyi yeniden ihya amacı taşıyan, kadın karşıtlığına yol açacak bir düzenleme. Toplum anlamaz zannını tez elden bir kenara bırakmalı muhalefet ve özellikle kadın hareketiyle işbirliği halinde iktidarın teklifini ret ederek seçim kampanyasında topluma vereceği mesajların içeriğini kadınların görüşleriyle şekillendirmeli.
İktidarın değişiklik teklifini başörtülü kadınlara güvence olarak düşünmekten vazgeçmeli muhalefet. Çünkü değil. Öyle bir niyeti olmadığı CHP teklifinin kabul edilmeyişiyle açıkça ortaya kondu. İktidar, aile hukukunda değişiklik yapmak istiyor. Eşlerin eşitliğine dayalı aile tanımını aşındırmak ve aile hukukunda Medeni Yasayı devre dışı bırakmak yoluyla erkek çokeşliliğine anayasal meşruiyet getirmenin yolu açılacak. Oradan kız çocukları için evlilik yaşına, ailede çocuk ve kadın haklarının yok sayılmasına uzanacak erkek egemenliğinin kurulmasına uzanacak bir girişim bu. Hatta erkek şiddetinin aile içinde olması durumunda kamu davası konusu olmasını önlemeye kadar gitmesini isteyen kesimlerin dilediği bir düzenleme geliyor. Muhalefet meclise gelmesini durdurmalı. Durduramadığı takdirde referandum yeter sayısına ulaşmasını önlemeli ki bu kesinlikle 400 ver kurtul politikasını aklınızdan bile geçirmeyin demek oluyor.
Yüzyıllardır yoğun emek, hatta kanla canla bedel ödenerek elde edilmiş kadın hakları, bir asırdan fazladır süren siyasal haklar mücadelesi hep kazandı. Kazanımlarıyla dünyayı dönüştürdü. Bu suyun eşitlik yönünde akışını tersine çevirmeye kimsenin gücü yetmeyecek demek için, eşitlik mücadelesinin akış yönünü göstermek için yazdım baştaki tarihçeyi. Umarım anlaşılmıştır. Bu tarihçede kaç devlet, kaç hükümet, kaç iktidar, kaç parti, kaç politikacı geldi, geçti. Dünya nasıl dönüştü, varın siz hesap edin. Kadın eşitlik mücadelesi değişmedi. Kuşaktan kuşağa aktarılarak gelişti ve hep kazandı. Bugünün Türkiye’si de eşitlik mücadelesinde kadınlarla, kadın hakları savunucularıyla işbirliği yapan politikacılarla demokrasiye evrilecek. Çünkü kadın hakları ve eşitlik mücadelesi tarihi, demokratik gelişimin tarihidir, aynı zamanda. Kadın karşıtlığı üzerine politika üreten iktidarlar ve o politikaları destekleyen parti ve siyasetçiler bu tarihten ders çıkardığı takdirde AKP anayasa girişimine bırakın oy vermeyi en ufak bir olumlu mesaj vermeyi bile etik olarak aklının ucundan geçirmez. Toplumu ataerkil düzene doğru değiştirmek isteyen bir iktidara karşı muhalefet etmek de o iktidarın teklifini desteklemeyi değil durdurmayı gerektirir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025