Berrin Sönmez
Sınıf, cinsiyet, etnik köken ve dil yönleriyle tüm insanları eşitleyen (Hucurat / 13) bir inanç sistemi olarak indirildi İslam. İbrahimî dinlerin hepsi gibi… Örnek olarak seçtiğim ayet, eşitlik gerekçesi olarak kullandığı “tearuf” kavramıyla “maruf” olanın, yani insani değerlerin alışverişini mümkün kılmanın önemini anlatır. Eşitlik ayetidir kısacası Hucurat 13. Farklı kültür ve inançların beşeri insan kılma özellikleriyle tanışıp evrensel değerlerde yani maruf olanda ortaklaşmayı öğütler. Ve bu ayetin muhatabı insanlardır. Sadece müminlere seslenilmez bu ayette. Hangi dinden, inançtan olursa olsun, hangi zaman ve mekana ait olursa olsun insani değerlerde ortaklaşmanın önemsendiği gösterilir. Gerisi Allah’ın takdirine bırakılmalı denir üstelik. Yani öncelik insan olmaktır. İnsan olmanın gereği de cinsiyet, ırk, dil ve sınıf yönlerinden olduğu gibi inanç yönünden de ayrımcılığı ortadan kaldırmak olarak işaret edilir.
Fakat ilahî mesajın bu denli kesin ve keskin eşitlik hükmü ve insani ortak değerlerde buluşma gerekçesi, bugün din otoriteleri tarafından ters yüz edilmiş halde. İnanç sistemleri kurumsallaştığında, din otoriteleri oluştuğunda, Musevî, İsevî inanç sistemleri gibi Muhammedî öğreti de tanınmaz hale geldi. Tek tanrılı dinlerdeki tanrısal buyruk ile dinî otoritenin buyrukları arasındaki muazzam uçurumun kaynağı ise inanç esaslarıyla yani uhrevi olanla bağlantılı değil. Tümüyle dünyevi temsiliyet meselesiyle yani iktidar odağı olma çabasıyla ilişkili. Bütün dinler böyle tahrif edildi. Din kurumları oluştu. Din adamları sınıfı yaratıldı. Orada bir iktidar alanı oluşturuldu. Dini iktidar ile siyasi iktidar odağı kimi zaman birbiriyle çatıştı kimi zaman barıştı ve ortaklaştı. Müslüman toplumların tarihinde ise çoğu zaman siyasi iktidar, dini iktidarı kendi gücünü tahkim için kullanacak şekilde emri altına aldı. Yani 8’inci yüzyıla kadar geri götürebileceğimiz İslam’ı tahrif süreci ne yazık ki günümüze kadar etkisi arttırılarak sürdürüldü. Ve daha yazık olanı bugünkü iktidar ve onun yetki verdiği Diyanet, İslam’da yürütülen tahrifatın bayraktarlığını üstlenmiş halde.
Ayetlerin uydurma rivayetlere dayanan yorumlarla ters yüz edilmesi ile oluşan bir gelenek yaratıldı dinde. Sorgulamayan Müslümanlar içinde çok kişi zannediyor ki örneğin 8’inci veya 9’uncu yüzyıldan bir “alim” her ne söylediyse o dinin esasıdır. Oysa ilahî mesajın anlamını çarpıtacak şekilde yorumlayarak, dinin inanç ve ibadet esaslarını siyasetin, halifenin, sultanın istediği kılığa sokma girişimi o zamanlar başladı. Giderek kurumsallaştı çarpıtılmış yaklaşımlar. Örneğin Kur’an’a göre tek şâri (kural koyucu) Allah’tır. Ancak ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra Peygamber de şâri ilan edildi. Böylece şeriat Allah’ın emirleri sayılmaktan çıkarıldı, Peygamberin yaptıkları ve söyledikleri de şeriat sayılır oldu. Kur’an’da yer alan Sünnetullah kavramının yanına Peygamberin sünneti de ekleniverdi. Kim bilir belki çok iyi niyetlerle başlatılmış olsa da hakikat yolundan bir derecelik sapmanın ilk adımları böyle atıldı. Ve bin küsur yıl boyunca o ilk şâri kavramında başlatılan sapmanın ilerlediği yol, kimi Müslümanları, bir ölümlünün gavs (yarı tanrı) olduğuna inanacak kadar çarpık bir din anlayışına teslim olur hale getirdi. Diyanet ve günümüz Cumhur İttifakı iktidarı da buradan siyasi güç devşirmenin peşinde. Pek öykündükleri Osmanlı tarihini incelemeye davet etmek gerek kendilerini. Çıkar uğruna dini değerlerle oynama siyasetinin Osmanlı’da yaklaşık 150 yıl süren o “istemezükçü” geri kalmışlığını incelemeliler.
Özellikle bugün kültür savaşları derdiyle dertlenip, toplumu dinileştirmeye yönelmekle tam tersine bir iş yapıp, kültür savaşlarında bir kere daha gerilemeye yol açtıklarını görseler keşke. Bugün yaptıklarının Ali ve Muaviye arasındaki halifelik çatışmasının önemli savaşlarından birisi olan Sıffin’de başladığını da bilseler iyi olacak. Mızrakların ucuna Kur’an yaprakları taktıran Muaviye taktiği, dini siyasetin emrine veren, inancı iktidar aracına dönüştüren ilk adımlardan birisiydi. Günümüzde ise Diyanet’in Kobani davasına verdiği dilekçeyle Savcılık iddianamesine katıldığını/onayladığını ifade etmesi, yargı sopasının ucuna Kur’an yaprağı takmaktan ibaret. İnancı iktidarın siyasi çıkarı hesabına yorumlayanlarla Allah’ın dinini siyasi çıkar için araç haline getirenlerin ibretlik hikayeleriyle dolu İslam tarihi. Ve Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu yüzlerce yıllık ezilmişlik, geri kalmışlık hali bu çarpık din-devlet ilişkisinin eseri. Ama hiç sorumluluk üstlenmeyen yöneticiler ve kendilerine alim denilen din otoriteleri kolayca gelişmiş ülkeleri suçlar, sığ yorumlarla kültür emperyalizmine savaş açar, yel değirmenlerine saldırırlar. Kendilerini düzeltmek yerine. Allah evrensel insani değerlerde ortaklaşmayı öğütler. Müslüman ülkelerin siyasi ve dini iktidarları ise evrensel insani değerlere savaş açar. Allah’ın dini yerine fıkıh dinine sarılanların yönetimindeki Müslüman ülkelerin halkları da açlık, fakirlik, cehalet çukurunda inim inim inler. Ve şimdi laik yönetim sayesinde eriştiğimiz bugünkü konumdan Türkiye de çıksın, petrol zengini ülkelerin bile içinde debelendiği cehalet çukuruna biz de batalım diyen bir iktidar ve Diyanetle o yola yönelmiş haldeyiz.
Diyanet’in 4 Ağustos tarihli Cuma Hutbesi'nde, devlet yönetiminin ve hukuk sisteminin laik sisteme aykırı şekilde dini kurallarla belirlenmesini isteyen bir talep yer aldı. Diyanetten geldiğinde buna talep demek artık çok naif bir yorum olarak görünebilir. Belki iktidarın planlarına gerekçe oluşturacak bir çağrı demek daha yerinde olur. Talimat diyemiyorum çünkü biliyoruz ki iktidar Diyanete talimat vermese Diyanet bu çağrıyı yapamazdı. Sistemin şimdiki haliyle gücü üstün olan siyasi yapı çünkü. Cuma namazına çalışanların ve öğrencilerin rahat gidebilmesi için kamu yönetiminin mesai saatlerini buna göre düzenlemesi isteniyor. Cuma namazının öneminden bahsediliyor ve cuma suresi 9’uncu ayetine atıf yapılıyordu hutbede. Tabii ki Emevîler dönemindeki çarpıtılmış haliyle anlamlandırılmış ve öyle ifade edilmiş. Diyanetin sevdiği şekil bu çarpıtılmış hali çünkü. Üzerine farz kılınmış olanlar deniliyor hutbede. Oysa ayet "Ey müminler" hitabıyla başlıyor. Yani tüm inananlar için cuma namazının farz olduğu belirtiliyor. Fakat çarpıtılmış yorumlarla cinsiyetçi bir farz kılınma hali öğretiliyor topluma. "Kadının cuması evde" der örneğin Sünni gelenek. Bu konu hep gündemimizde olduğu için pek çok kere yazmıştım. Yazıyı daha fazla uzatmamak için, 2017 tarihli bir yazımı buraya bırakayım. Diyanet yönetimindeki camilerin büyük kısmında kadınların cuma namazı kılması engellenir, kadınlar cuma vaktinde camilere alınmaz. Şimdi hutbede çalışanlar ve öğrenciler için kamu yönetiminin, cuma namazı saatleriyle uyumlu çalışma süreleri ayarlaması isteniyor. Beklenen, istenen yeni mesai saatleri düzenlemesi, inanç ve ibadet özgürlüğü ile gerekçelendirilmiş. Diyanetin kendisi inanç ve ibadet özgürlüğünü cinsiyetçi yorumlayarak pek çok camide kadınların cuma namazı kılmasını engellerken kamudan haklar temelinde düzenleme beklentisi hiç inandırıcı değil. İnandırıcılıktan uzak bu ifadeler daha çok laik sistemin tabutuna çakılan yeni çiviler olarak değerlendirilmeye açık bir sahtecilik hali. İnsan haklarının çıkarcı yorumlanışından ibaret ve dini diktatörlüğe gidişin adımları arasında yer aldığını söylemek, görmek, göstermek gerekir.
Dincilik ve laikçilik, düşman kardeşler olarak birbirinin hizmetinde bu ülkede. Diyanet ve iktidar dinci yorumlarla cuma namazını zorunlu hale getirmenin peşinde. Hani Allah Peygambere bile “sen hidayet edici değilsin” buyurmuştu ya bu ilahî mesajı halkın gözünden kaçıran dinciler, erkek çalışan ve öğrenciler için yeni mesai düzenlemesi isterken, cuma namazını biat aracı olarak kullanmaya girişiyor. Biat eden ve etmeyen, cumaya giden ve gitmeyen olarak kodlanabilecek bir çalışma düzeni planlanıyor. Burada dini ve siyasi iktidar biat ve hidayet kavramlarını iç içe geçirerek yorumluyor bence. Çalışanlar, öğrenciler şahsi çıkarları için cumaya gidecek veya gitmiş gibi yapacak şekilde çalışma saati düzenlendiğinde bütün ülke hidayete ermiş sayılacak adeta. Çünkü iktidarın zihniyetinde algı her şeydir. Laikçiler ise dini gerekçe ile Kobani davasına Diyanetin müdahil olmasına itiraz etmedikleri kadar cuma namazına uyumlu mesai saatine itiraz ediyorlar. Cuma gerçekten önemli bir namazdır. Bir Müslümanın özgür bir toplumda yaşarken kılabileceği bir cemaat namazıdır. Evrensel değerler olarak sığındıkları çalışma düzeninde başka dinlerin kutsal günlerine uyumlu tatil günü kurgulandığı gerçeğini görmezden geliyorlar. Hıristiyanlık ve Yahudilik için cumartesi, pazar günlerinin hafta tatili olarak belirlenmesi laik hukuk sistemine zarar vermiyorsa cuma günü için de benzer bir düzenleme yapılması ülkemizde de laik sistem için yıkıcı etki yapmaz normal şartlarda. Üstelik haftalık çalışma günlerinin dörde indirilmesi denemeleri başladı kimi ülkelerde ve bu üçüncü tatil günü neden cuma olmasın, kutuplaşmadan bunu tartışmamız mümkün aslında. Laik sistemi savunmakla laikçi fetişizmin ve inançlı olmakla dinci fetişizmin arasındaki farkları görerek ve bu uçları bir kenara bırakarak dünya ve ülke genelinde üzerine konuşabileceğimiz bir konu bu üçüncü tatil günü. Ancak bugün hutbenin konusunu seçerken Diyanetin düşündüğü de, dini gerekçe ile mesai saati düzenlenmesine itiraz ederken dindarların cuma namazına verdiği önemi gözetmekten aciz kalan laikçilerin de hedefi üzüm yemek olmadığı için bugünün konusu değil bu mesele.
"Emr-i b’i-l maruf nehy-i an’i-l münker" emri Kur’an’da geçen ve tüm inananlara verilmiş iyi işlere yönlendirme, kötü şeylerden sakındırma görevidir. Bu, Allah’ın Müslümanlara yüklediği görevlerden birisi. Geleneğin saptırdığı bile değil tümüyle tersine çevirdiği emirlerden birisi. İlahi mesaj, yönetenleri herkes için, tüm insanlar için ortak iyi kabul edilen işleri mümkün kılacak kararlar almaya, insanların zararına olacak kararlardan sakındırmaya çalışma görevini inananlara vermiş. Ancak fıkıh dini yani din otoriteleri ve siyaset bu emri, yönetenlerin halk üzerinde baskı kurma aracı olarak yorumlamış ve öyle kullanmaktalar. Tıpkı İran irşad devriyeleri gibi Diyanet de herkesi cuma namazına gitmek zorunda bırakacak bir düzenleme peşinde. Oysa halifelerin emrine girmeyen din büyüklerinden birisi olan İmam-ı Azam Ebu Hanife, iyiliği teşvik, kötülükten sakındırma emrini halifelerin karar ve uygulamalarını denetlemek için bir denge mekanizması olarak yorumlamış. “Eğer halifenin karşısında onu sakındıracak bir muarızı (muhalifi) olmazsa Allah’ın bu emri yerine getirilmiş olmaz” der. Şimdi biz bu yoruma dayanarak üstümüze düşeni yapıp iktidarı ve diyaneti uyarmalıyız. Cuma namazı için ilk olarak Diyanetin, bütün camileri kadınların cemaatle birlikte cuma namazı farzını yerine getirmesini sağlayacak eşitlikçi bir düzene kavuşturması gerekir. Önce Diyanet üzerine düşeni yapsın. Sonra iktidar laik hukuk ve yönetim sistemini aşındırmaktan vazgeçsin ve hukukun üstünlüğünü tesis ile adaleti sağlasın. Toplumsal kutuplaşma yerine toplumsal barışı sağlayalım ondan sonra hep birlikte konuşarak belki biz ve hatta belki dünya genelinde en azından öğleye kadar çalışılacak bir yarım günlük mesai düzeni üzerinde uzlaşabiliriz.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024