Berrin Sönmez
Aylardır gündemi işgal eden 9’uncu yargı reformu paketi Meclis’e sevk edildi. Yine her zamanki gibi tek karar vericili rejim, kendi yaptığı değişikliklerde yer alan Anayasa maddelerine bile uymadı. Saray erkanınca ye da saray kurullarınca hazırlanan paket, ara konak olarak Adalet Bakanlığına gönderilip oradan AKP Meclis Grubuna gönderildi. Ve TBMM Başkanlığına sunuldu. 3 Temmuz Çarşamba öğleden sonraki saatlerde edindik bu bilgiyi. Ve daha önemlisi TBMM Başkanlık antetli bir PDF dosya ile paketteki maddelere ilişkin bir bilgi notu ulaştı elimize. Ayrıca pakete ilişkin genel gerekçe de bir Word dosyaya ulaşıldı. Yanlış anlaşılmasın iktidar ya da TBMM yönetimi saydamlık adına kamuoyuna duyurmuş değil. Gazetecilik başarısıyla elde edildiler. Bilgi kaynaklarına erişme yöntemlerini iyi bilen gazeteciler ve genç, acar muhabirler, demokrasinin bunca aşındığı ülkede hala beşinci kuvvet olmayı önemsiyor, mesleğin hakkını veriyor. İyi ki mesleğin öneminin farkında bağımsız gazeteler, yayın organları ve gazeteciler, haberciler var, hepsine minnetle hemen belirteyim ki perşembe günü öğle saatlerinde yazıya oturduğumda halen paket metninin imzalı hali Meclis sitesinde yer almamıştı. Rejim bizi kör kuyularda karanlıkta bıraktığı için el yordamıyla yön bulmak zorundayız. Salt elimize ulaşan bilgi notu ve genel gerekçe dosyasına dayanarak ilkin kadının soyadı hakkındaki düzenlemenin ne anlama geldiğine bakalım.
Hatırlanacağı üzere Nisan ayında Anayasa Mahkemesi’nin kadının soyadına ilişkin 2001 tarihli değişiklikle düzenlenen maddesinin ilk iki cümlesini iptal etme kararı Resmi Gazetede yayınlanmıştı. Konuya ilişkin pek çok haber ve köşe yazısı yayımlanmıştı gazetemizde. Bu yazı da onlardan birisi olacak kuşkusuz ancak kesinlikle tekrarı değil. Başlığa taşıdığım üzere cinsiyet temelli şiddetle kadının soyadı arasındaki doğru orantılı ilişkiyi göstermeye çalışacağım bugün. Ancak asıl konuya geçmeden önce hemen her yasa teklifiyle ilişkisi kurulabilecek AKP Meclis grubu işleyişine değinmek gerek. Antetli bilgi notunun içeriği, ilgili yasal düzenlemenin içeriğini, hazırlanışını ve amacını çok iyi bilen ve hiç bilmeyenlere kolayca anlayabilecekleri şekilde hazırlanmış bir metin. Buna göre ya Saray erkanı ya da ara konak dediğim Adalet Bakanlığında hazırlandığı izlenimi edindim. Komisyon toplantısındaki açık mikrofon kazasını hatırlarsınız. Hulusi Akar CHP önergesini beğenmiş, yerinde ve ihtiyacı karşılamaya uygun bulmuş ama reddedileceği bilgisi ona aktarılmıştı. Şimdi bu bilgi notuna ulaştıktan sonra tahminin benzeri bilgi notları ya da talimatların her bir yasa teklifinde, yargı reformu adını verdikleri değişikliklerde vekillere ulaştırıldığı yönünde. Hap gibi ellerine veriliyor ve kelimenin tam anlamıyla hapı yutuyorlar. Torba yasa teklifi usulüyle parlamento, böyle hap gibi metinlerle uyutularak işletiliyor olmalı kanımca. Son yıllarda yapılan her düzenlemede böylesi metinler salt Cumhur ittifakı vekillerine değil tüm vekillere gidiyor da biz ancak şimdi, gazeteciler sayesinde öğrenmişsek, muhalif partilerden, vekillerden bir açıklama beklemek hakkımız. Üzerinde daha çok konuşulması gereken u detayı şimdilik burada bırakarak asıl konumuza geçeyim.
Kadının soyadı hakkındaki AYM iptal kararının yok hükmünde sayıldığı bir düzenleme var karşımızda. Cumhurbaşkanı kararname yetkisine ilişkin AYM iptal kararları da aynı akıbete uğramış. AYM kararı yok sayıldığı gibi kararın gerekçesinde yer alan cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönündeki ilerlemeci adım da (şimdilik) 23 yıl öncesine geri döndürülüyor. 2001 yılında Medeni Yasa değişikliği ile gerçekleştirilen soyadı düzenlemesi, o günün koşullarında tedricen eşitlikçi bir adımdı. Aradan geçen yıllarda Anayasaya giren eşitlik maddeleri doğrultusunda geride kalması gereken bir düzenleme idi. Kadının kendi soyadını kullanma hakkı şarta bağlanmıştı çünkü. Ve evlendiği erkeğin soyadının önünde yer almak koşuluyla kendi soyadını kullanabilmesi bile ayrıca özel başvuru gerektiren sınırlı bir özgürlük alanı olarak kadın erkek ayrımcılığının göstergesiydi. AYM iptal gerekçesi ise koşulsuz cinsiyet eşitliği gereği kadının kendi soyadını bağımsız ve tek başına kullanmasının yolunu açacak nitelikteydi. Oysa -yukarıda söz ettiğim- genel gerekçenin kadının soyadı bölümü yeni maddenin cinsiyet ayrımcılığı esası ile yazıldığın gösteriyor. Üstelik kadın erkek ayrımcılığının, aile bütünlüğü gibi muhayyel ve muğlak bir bahane ile adeta kutsandığını görüyoruz. Genel gerekçede teklifin 15’inci maddesi olarak yazılan kadının soyadı hakkındaki, bizi 2001’e geri götüren düzenleme için şu bahaneler gerekçe niyetine sunulmuş:
“MADDE 15- Maddeyle, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 187'nci maddesi yeniden düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 22/2/2023 tarihli ve E: 2022/155; K: 2023/38 sayılı kararıyla, Türk Medeni Kanununun 187'nci maddesi iptal edilmiş ve iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı, 28/4/2023 tarihli ve 32174 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
İptale konu hükümde kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağı ancak evlendirme sırasında evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru üzerine kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabileceği belirtilmektedir. Buna göre evlenen kadın, evlendiği kocasının soyadını almak kaydıyla önceki soyadını da kullanabilmektedir. Anayasamızın 41 inci maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu kabul edilmektedir. Ailenin önemi değerlendirildiğinde, anne ve babanın ayrı ayrı soyadı kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecek, çocuğun hangi soyadını kullanacağı ayrı bir tartışma konusu haline gelecektir. Bu durum, Türk toplumunun temeli olan aile bütünlüğüne zarar verebilecektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun hükmü yeniden düzenlenerek evlenen kadının kocasının soyadını alacağı, ancak dilerse kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının soyadı, kendi soyadı ile daha önceki kocasının soyadından oluşuyorsa bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabileceği hüküm altına alınmaktadır.”
Madde gerekçesi yazmaya bile elimin varmadığı bu bahane keşke Anayasa m.41’in “eşlerin eşitliği” ilkesine yerilmemiş, görünüşe bakılırsa. Kesin konuşmak için hala teklifin tam metnini görmeye ihtiyacımız olduğun bir kere daha belirteyim. Aile bütünlüğü içinde çocuğun ve ananın korunmasından söz ediliyorsa eğer yurttaş olarak kadın erkek eşitliği de evlilik birliği içindeki eşlerin eşitliği ilkesi de yok sayılıyor demektir. Ancak yine de bahaneye 41’inci madde dayanak gösterilmiş. E, AYM iptal gerekçesinin dayanağı da aynı madde… Söz konusu kadın ve kadının hakları özellikle de soyadı olduğunda yasa maddeleri sağdan sayınca farklı soldan sayınca farklı çıkıyor anlaşılan. AKP iktidarı kadına, erkeğin soyadını kullanma dayatmasında neden bu kadar ısrarcı? Y. Tunç’un sosyal medya paylaşımında belirttiği ailenin “güçlendirilmesini sağlayan” bir madde olduğu iddiası doğru mu? Hele de aynı paylaşımda ifade ettiği gibi gerçekten “temel hak ve özgürlüklerin korunmasını ve genişletilmesini sağlayan” bir madde mi? Cevaplarımı şöyle sıralayabilirim.
Öncelikle yıllardır yazdığım gibi aile korumacı, kutsamacı bakış açısına sahip kişilerin aile kelimesini, erkek egemenliği anlamına gelen bir şifre sözcük olarak kullandıklarını düşündüğümü bir kere daha belirteyim. Madde 15 gerekçesinde yer alan aile bütünlüğü ifadesi de ailede erkek egemenliğinin tahkimi anlamına geliyor. Buna göre AKP’nin erkeğin soyadı dayatmasındaki ısrarı kadın erkek eşitliğine inanmayışından kaynaklanıyor. İnanmamaktan öte eşitlik karşıtı tutumunun altında binlerce yıl önce kurgulanmış ataerkil cinsiyet rollerini, yaratılışın gereği zannetme cehaleti yatıyor. Tüm tek tanrılı dinlere olduğu gibi İslam’a da egemen olan ataerkil cinsiyetçilik iktidar mensuplarının zihniyetini de kuşatmış halde. Otoriter devlet ve otoriter din iktidarlarının eril pazarlığı uyarınca ailede erkek otoritesini tanımasıyla ilişkili. Günümüzde kadının evlendiği erkeğin soyadını alması usulü doğrudan doğruya erkek otoritesinin kadın tarafından tanınması, boyun eğilecek bir güç olarak kabul edilmesi anlamına gelen sembolik öneme sahip. Peki Tunç’un belirttiği gibi gerçekten ailenin güçlendirilmesi anlamına mı gelir dersek tama tersinin gerçekleştiğini gördüğümüz gerçeğine hepimiz yaşarken tanığız. Kadınlar insanlık onurunun kendileri için de geçerli olduğunu onurlarına sahip çıkarak gösteriyor. Hür ve eşit insan olma onurunu yaşamlarının her aşamasında kendi karalarını alarak göstermek için gereğinde canı pahasına mücadele ediyor. Bakanın iddiasının aksine kadınların eşit insan haklarını tanımayan düzenlemeler kadını aile içinde ikincilleştirdiği ve kadınlar buna itaat etmediği için aileler sarsılıyor. Kadın haklarının geçerli kabul edilmediği aileler parçalanıyor. Bakan hayal görüyor, zamanın akışını tersine çevirmek istiyor iktidar. Bu politikalarla cinsiyet temelli şiddeti teşvik ediyor, şiddet faillerini kışkırtan politikalar üretiyor.
Kadına şiddetin ve en acısı kadın cinayetlerinin cins kırım boyutuna varması, kadının kimliksizleştirilerek ikincil konumda sabit tutulmak istenmesiyle doğrudan ilişkili. Kadınlar içine doğduğu veya içine kabul edildiği ailesinin soyadını ömür boyu kendi soyadı olarak kullanma hakkına sahip değil. Bu hak sadece erkeklere tanınmış halde. Ve yeni düzenlemede bu hali sürdürmek, erkeklerle kadınlar arasındaki soyadı eşitsizliğini pekiştirip kalıcı kılmak için yazılmış. Kadın evlenince soyadı değişiyor, ya da son 23 yılda olduğu gibi erkeğin soyadını, adına eklenen bir kuyruk gibi takınmak zorunda bırakılıyor. Yaşamı boyunca kimliği defalarca değişebiliyor kadının. Soyadı değil sadece aynı zamanda nüfus kütüğü de sürekli değişiyor. Kadının haberi bile olmadan nüfus kütüğü oradan oraya fırlatılıp atılıyor, devlet tarafından. Kadının kimliksizleştirilmesi hatta kadının soy bağı hakkının çift yönlü, alt ve üst soya yönelik olarak yok sayılması anlamına geliyor. Bu arada kimisi kızlık, kimisi bekarlık soyadı demeyi seçiyor olsa da bana göre o evlenmeden önceki soyadı filan değil doğrudan kadının kendi soyadı olarak isimlendirilmeli. Temel hakların korunması ve geliştirilmesi değil bu yasal düzenleme bu haliyle yasalaşırsa kadın haklarının bir kere da aşındırılması ve daraltılması sonucunu verecektir.
Kadının soyadı ve kadın cinayetleri arasındaki ilişkiye gelince bu bir sahiplik ilişkisini ima eder. Kadın evlendiğinde kendi soyadı yerine erkeğin soyadını aldığı azman baba ailesinde bir “meta” iken yeni durumda koca ailesi için bir “meta” haline dönüşüyor. Her halükarda kadın meta olarak görülünce kendi kararlarına alma hakkı tanınmadığı gibi kendisini kadının sahibi olarak gören erkek kadının hayatına dair karar verme hakkının kendisine ait olduğu fikrine kapılıyor. Bu durum yarattığı cinsiyet eşitsizliği nedeniyle eşitsizlikten kaynaklanan eril şiddeti körüklüyor. Giderek erkek kadının yaşam hakkına da hükmedebileceği, bunun kendisine kocalık hakkı olarak tanındığı fikrine kapılıyor.
Soyadı kanunun kabul edilişi insanların tebaa değil yurttaş olduğu ön kabulüne dayanır. Devlet kendisine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi eşit yurttaşlar ve özerk hukuk öznesi bireyler olarak gördüğünü açıkça ilan etmiş ve herkesi bu yasayla bağlamıştır. Kadının insan hakları bağlamında kendisinden esirgenmiş ve özerk hukuk öznesi birey sayılmak yerine kocaya ve onun ailesine özgülenmiş bir insan olarak kabul edilmesine itirazdır, soyadı bağımsızlığı mücadelesi. Eşit yurttaşlar olmanın gereği kadının hayatı boyunca ailesine özgü kendi soyadını taşıma hakkı teslim edilmelidir iktidar tarafından. TBMM görüşmelerinde paketteki 15’inci madde ya geri çekilmeli ya da eşitlik gereği kadının kendi soyadını bağımsız olarak medeni halindeki değişim ne olursa olsun sabit biçimde kullanmasını saylayacak şekilde yeniden yazılmalıdır. Aksi takdirde kadına şiddetle mücadelenin başarıya ulaşması mümkün olamaz. İktidar şiddetle gerçek anlamda mücadele ediyor olsaydı bile koruma yasası etkin uygulanıyor olsa bile evlenen kadın kocanın soyadını aldığı sürece erkek tarafından hayatına hükmedebileceği bir nesne olarak görülmeye devam edecektir. Kadın cinayetlerinin cins kırım boyutuna ulaşmasından kadını nesneleştiren soyadı dayatması gibi çeşitli ikincilleştirme yolları şiddetin asıl faili olarak görülmeli. Toplumsal yaklaşımlara bu yönden bakarak tıpkı soyadı gibi benzer uygulamaların eşitlik yönünde değişime uğraması için çalışmalar sadece kadın hareketinin uğraş alanı değil hukukun, yasa yapıcının temel meselesi sayılmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024