Berrin Sönmez
Doktor, hemşire, hasta bakıcıların acil servisteki yoğun çalışma temposuna rağmen yolunda gitmeyen şeyler var. Sistem sorunu olduğu ilk bakışta görülebilen şey yönetim boşluğu. Sorunların çoğu yeterli, yetkili ve yetkin idari personel bulunmayışından kaynaklanıyor.
Halkımızın yaygın duasıyla “Allah muhtaç etmesin, eksikliğini de göstermesin” hastanelerin ve sağlık çalışanlarının. Ancak insanız illa ki ihtiyacımız olup gittiğimizde oralarda bazı eksiklikler görmek de hastalığın kendisinden öte can yakıcı. Sağlık personelinin dakika dinlenme fırsatı bulamadan neredeyse aralıksız gelen ambulanslara, hastalara yetişme çabası göz yaşartacak denli üstün bir gayretin sonucu.
Doktor, hemşire, hasta bakıcıların acil servisteki yoğun çalışma temposuna rağmen yolunda gitmeyen şeyler var. Sistem sorunu olduğu ilk bakışta görülebilen şey yönetim boşluğu. Sorunların çoğu yeterli, yetkili ve yetkin idari personel bulunmayışından kaynaklanıyor. Hastane idareciliği bizde kıymeti bilinmeyen ama başlı başına uzmanlık gerektiren branşlardan. Hele acil serviste doktor, hemşire, hasta bakıcı dışında bir yöneticiye ve lise mezunu iki memura çok ihtiyaç olduğunu düşündüm dün gece, annem acilde yatarken.
Acilde ilk müdahalesi yapılanlarla bir süre gözetim altında tutulan hastaların perdelerle ayrılmış bölmelerde olsa bile aynı salonda tutulması da resmen iş bilmezlik. Üstelik hasta mahremiyetinin yok sayılması aşırı rahatsız edici. Yan yana yataklar arasına perde çekilmiş olmasına rağmen bölme girişlerinin perdesiz olması, affedilir cinsten değil. Kimi hastaya sonda takılıyor, kimisine kalp grafisi ama birçok hemşirenin ekipler halinde ilgilendikleri otuza yakın hasta bulunan acil salonunda sadece tek bir tane paravan var. Oradan oraya taşınan portatif paravan beklendiği için bir hastanın başındaki ekip işini zamanında yapamamış ya da hastaya zamanında müdahale edilememiş oluyor. Otuz civarında bölme bulunan acil servis salonunda daimi hasta sirkülasyonu da mühim. Kimi taburcu edilen kimi servise çıkarılan hastaların yeri hiç boş kalmadan yeni ambulans yeni hasta geliveriyor bir anda. Bu yoğunlukta sağlık çalışanları da çoğu zaman paravan beklemeden müdahale ettiğinde hasta, hastalığı dışında kendi mahremiyetine saygı gösterilmeyişinin azabıyla da kıvranıyor. Perdeleri bölmelerin ayak ucunu da kapatacak şekilde düzenlemek bu kadar zor olmamalı ama öncelikle bu ihtiyacı anlayacak izan lazım. Hastalığı tedavinin ötesinde hastayı iyileştirme ve hastanın insan haklarını, hasta haklarını önceleyecek insani yaklaşım gerekli, sağlık sistemimizde. Perdeler tamamen kapalı olursa çalışanlar hasta takibinde zorlanabilir belki ama açık olduğunda da takipte zorluk yaşıyorlar.
Yazarken hayli komik gelse de yaşarken bir anda dizlerimin bağı çözüldü diyebileceğim bir an yaşadım acilde. Malum hasta sirkülasyonu çok fazla bir de bu hastaların yakınları var. Kiminin başında bir kiminin başında beş kişi. Haliyle güvenlik görevlileri sık sık salonu dolaşıp hasta yakınların dışarı çıkartıyor. Hastanın koluna bilezik takılı, ismi yazılı, kaydı var ama sağlıkçıların gidip o bileziği okuyacak vakti yok. Salonda dolaşıp hasta ismini yüksek sesle tekrarlayarak röntgene vs. gidecek olanları arıyorlar. Annem ağır işiten bir insan, kulaklığı takılı değil haliyle yatarken acıttığı için. Duyamaz bu seslenişleri, ben buradayım diyemez. Hoş duysa da hasta işte mecali yok üstelik hastalık haliyle yaşlı insanların algısının düştüğü de bilinir. Dolayısıyla ablamla nöbetleşe kaçak göçek yanına girip ilgileniyoruz annemle. Bu girişlerin bir seferinde ablam telaşla aradı “annemi bulamıyorum” diyerek. Hemen koştum doktora annemi bulamıyorum dedim. Doktor garibim “ben de anneni bulamıyorum” demez mi? Röntgene götürülmüştür dendi. Gidilip bakıldı, yok orada da. Üstelik nice zamandır röntgen elemanı annemi bekliyormuş neden geciktiğini bize soruyor. Hem hastamızın başında duramıyoruz hem hastamızı kaybediyorlar. Neden? Çünkü doktorların kağıt kürek işiyle bürokratik formalitelerle sürekli zamanı işgal ediliyor, enerjileri boşa harcanıyor. Doktor formalitelerle ilgilenirken hastanın yerinin değiştiğinden habersiz kalabiliyor. Nerde kaldı hastayı ve hasta yakınını gerekli sağlık bilgileriyle donatsın. Meğer annemi monitörlü bölmeye almışlar, değerleri takip ediliyormuş. Ama onu da biz, salondaki bütün hastaları dolaşıp, yüzlerine teker teker baktığımız zaman bulabiliyoruz. Neyse uzun sözün kısası, hasta bölmelerinin açık olması asla hasta takibi için yeterli değil. Hasta bilekliğinin bir kopyasının hasta bölmesine yapıştırılmasıyla hallolacak kadar basit bir iş yapılmadığı için biz kalp krizi geçirecek hale geldik. Orada bir yönetici bir iki memur olsa doktor ve hemşireler hastanın sağlığıyla ilgilenirken rutin ama mutlaka gerekli işlemler de rahatlıkla yürütülebilir.
Bir de sağlık sistemimizde taburcu edilen hastayı evine nakletmeyen ambulans sorunu var. Ambulans çağırdığımda durumumuzun çok acil olmadığını ancak hastamızı yataktan alıp otomobile götürme gücümüz olmadığı için ambulans istediğimi söylememe rağmen anında gelişleri harikaydı. Hele güler yüz tatlı sözle anneciğimi hastaneye gitmeye ikna edişleri paha biçilemez kıymette. Ancak yürüyemeyen hastaların taburcu edildikten sonra evlerine gidebilmesi için 112 hizmet vermiyor. 188 acil ambulans servisi de sabah 8.30 akşam 18.30 arası alınan randevuyla çalışıyormuş. Ne kadar acil ambulans sistemi olduğunu ihtiyacımız düşünce öğrenmiş olduk. En yakın mesafesi yüz elli liradan başlayan özel ambulans hizmetinden yararlanmaya gücü yetmeyenler ne yapsın? Ne yapıyor? İster istemez eş dost, yardımsever vatandaş desteğiyle karga tulumba taksilere, otomobillere bindirilmeye çalışılırken de ayrıca hırpalanıyor hastalar.
Bu kişisel ve sıradan hikayeyi neden yazdığımı da izah edeyim. Sağlıkta reformun(?) boyutları gibi büyük hedeflerle yazmadım. Çok daha basit bir nedeni var yazışımın. Hastalık gibi herkesin başına gelebilecek insani sorunları duyulduğu zaman koskoca bir hastanenin tüm personelini işten çıkarmakla tehdit edecek denli pervasız ve güçlü yöneticiler, bu ülkenin sıradan devlet hastanelerinde sıradan insanın acil servis macerasını bilsin istedim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024