Berrin Sönmez
Eril şiddetin duygusal biçimi kadını, suçlu, kusurlu hissettirmek şeklinde tezahür ediyor. Erkek, kendisi reşit olduğu halde küçük yaşta kız çocuğuyla evlendiği için hapiste. Fakat o küçük yaştaki kız çocuğu artık karısı olduğundan hapse girmesinin sorumlusuymuş gibi üzerinde baskı kurmuş. Dört dörtlük duygusal şiddet örneği…
Boşanmayı terör ilan eden Süleyman Aslan’ın sözlerini kendilerine dayanak görenlerle doldu bu ay gazete haberleri ve köşeleri. Yıllık yüz otuz bin boşanma gerçekleştiği bilgisini paylaşırken insan hakları kurulu başkanı, yıllık evlilik sayısını ise kesin rakam olarak vermemişti. 500-600 bin lakaytlığı ile yansıdı haber metinlerine yıllık evlilik sayısı. Aradaki yüz bin, ihmal edilebilir sayı haline getiriliyordu. Ancak o ihmal edilebilir yüz binin yanına bir otuz bin eklenip boşanma sayısı olarak sunulduğunda faciayla karşılaşmış gibi bir tutup fışkırdı her köşeden. 4 Aralık tarihli yazısıyla Hasan Taşkın da boşanmayı büyük tehlike olarak sunmuş, Aslan’ın sözlerinden geniş alıntılarla.
Diyanet SMS ile “boşama” fetvası verdiğinde bu gazetelerin, yazarların aileyi koruma refleksi neredeydi? Saçma bir soru tabii ki… Çünkü o fetva erkeklere hitap ediyordu. Akıllarınca erkek boşandığında dağılmıyor aile. Sadece kadın boşanma hakkını kullandığında yıkılmış sayarlar o yuvaları. Öyle görünüyor ki bu ülkede boşanmayı sorun sayanların asıl derdi, medeni kanun ve medeni kanunla kadınların sahip oldukları haklar. Boşanma da bu haklardan birisi olduğu için tıpkı nafaka gibi tıpkı erken evlilikler sonucu verilen cezalara itirazlarla koparılan kıyametin ortak adı: Medeni Kanun karşıtlığı ve kadın düşmanlığı.
Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu furyaya Star gazetesi de katıldı. Gazetede nafaka karşıtlığı, “erken evlilik seviciliği”, boşanma korkusu üzerine yapılan pek çok haberin yanında köşe yazıları da yer almıştı. Bunlardan birisi 17 aralık tarihli Yakup Köze yazısı oldu. Diğerlerinden farklı olarak Yakup Köse Medeni Kanun karşıtlığını daha açık şekilde yazıya dökmüş. “Nafaka bataklığı” ile başlayıp geç evliliklerin yasaklanmasıyla bitiyor yazı. Evlilikte yasal alt sınır olan 18 yaşın, erkene çekilmesini istemiş. Buluğ çağında evlendirilmesini istiyor çocukların.
İnsan hayatında biyolojik gelişim aşamalarından birisi olan buluğ, cinsel gelişimin gerçekleştiği dönem. İnsanın sosyal varlık olarak diğer canlı türleriyle arasındaki farkı görmezden geliyor, buluğa dayalı evlilik yaşı talebi. Medeni ilişkilerle, toplum hayatına ve aile hayatına dair sorumluluklarını yerine getirecek zihinsel olgunluk ihtiyacı yok sayılıyor. Diğer yandan dürtü kontrolü yönünde gelişim şansı tanımadan, gençlere, primat yaşam tarzını reva görmek bu. Bir de dini sokuşturuyorlar araya, “dinimizce buluğ çağı” saçmalığıyla. O buluğ çağı yaş aralığının dini hüküm değil, biyolojik gelişme aşaması olduğunu, ve bu yaş aralığının dinde yer almasının din ile bilimin uzlaştığı konulardan biri olduğu bilinmez gibi. Din insana nefis yani dürtü kontrolünü emrederken bunlar çocukları dürtülerinin emrinde yaşamaya teşvik ediyor ve adına “din” diyorlar.
Tabii burada kız çocuklarının cinsel dürtüleri bahane edilerek yetişkin erkeklerin cinsel iştahına, “heva vü” hevesine kız çocuklarını kurban etme alışkanlığı etken. Evlilik yaşı gibi usulleri de tarihsel ve kültürel kökenleriyle, dini dayanakmış gibi sunmaları da malum. Oysa din evlilik için alt, üst yaş sınırları belirtmez. Evlilik için buluğu değil rüştü işaret eder. Yani evlilik yaşını, kişinin, cinsel gelişiminden çok sosyal ve ailevi sorumluluk bilincinin gelişmesiyle ilişkilendirir. Üstelik evlilik ve boşanma usulleri, tarafların hakları konularında örfü işaret eder. Yerel adet ve uygulamalar, her kültürün kendine mahsus kuralları pek az istisnayla değiştirilmemiştir. Yaş ise değiştirilen istisnalar arasında değil. Çünkü evlilik yaşı belirtilmiş değil. Sosyal varlık olan insanın, sosyolojik dokuya uyumuna, zihinsel olgunluğuna değinilir. Tarım toplumu adetleriyle de, endüstri toplumu alışkanlıklarıyla da bilişim çağı yaklaşımlarıyla da çelişki yaratmayacak bir esneklik hakim dinde, evlilik yaşı açısından. Bu nedenle geçmiş adetleri din gibi sunma alışkanlığına verilecek en güzel cevabı da Mevlana söylemiş: Dünde kaldı cancağızım/ düne ait söylenmiş ne varsa / bugün yeni şeyler söylemek lazım. Bugün bizim örfümüz medeni kanun ve medeni kanunla getirilen evlilik yaş alt sınırı, hukuki rüşt yaşı olarak belirlenmiş halde.
18 yaş sınırı da maalesef deliniyor. Layıkıyla keskin hüküm olarak uygulanmıyor. Bazı hallerde anne-baba iznine bağlı olarak 17 yaşında resmi nikah kıyılıyor. Ve kimi durumlarda hakim kararıyla 16 yaşında nikah kıyılmasına izin veriliyor. Kısacası evlilik yaşının erkene çekilmesini isteyenlerin niyeti, on sekiz değil on altı yaşından küçük çocukları, evlendirmek. “Erken evlilik mağduru kadınlar” adıyla oluşturulan platformlar da böyle on altı yaşın altına evlilik izni isteyenler. Zerrece dürüstlük kaygısı taşıyan kişiler, kendi kızları için istemedikleri bu erken evliliği memleketin evladına reva görmez. Ancak CHP milletvekili Atilla Sertel de TBMM basın açıklamasına destek vermekten çekinmedi. Partisi de kadın haklarına açıkça saldırı olan bu talebe verilen desteği, sorun saymadı. Erken evlilik suç ve cezalandırılması gerekir diyebilecek kadar hukuka bağlı olmayan pek çok kişi ve kurum gibi.
Gerçek Hayat isimli medya organı da uzun zamandır kadın karşıtı kampanyanın araçları arasında. Burada yayınlanan dosyalar, haber, yazı ve yorumlar şaşırtmıyor, hatta acıtmıyor bile. Bilindik kadın düşmanlığı. Ancak 10 aralık tarihli Cihan Aktaş yazısı, sözün hakkını tam manasıyla verecek şekilde “dostun gülü” hükmündeydi. “Sekiz bin aile- Gerçek ne orada ne orada” başlığı aslında gerçeği tüm çıplaklığıyla göz önünde sergileyen sekiz bin rakamında. Gerçek sekiz bin rakamında. Neden mi? Önümüzdeki Mayıs ayında üç yılı dolacak olan boşanma komisyonu raporunda, “’erken evlilik mağduru’ olarak duygu sömürüsüyle sunulan hapisteki kocalar” hakkında verilen sayı üç bindi. 3 bin kocadan, 3 bin aileden söz ediliyordu. Ayşe Keşir’in söyleminde, raporda, komisyona görüş beyan ederek mağdur olduklarını söyleyenlerin dilinde bu rakam üç bin olarak yansıdı topluma.
Merhamet edilmesi istenen “suçsuz!” erkekleri, kocaları hapisteki kadın ve babaları hapisteki çocuklar için kullanılan üç bin aile rakamı, bugün sekiz bin olarak telaffuz ediliyor. Komisyonun gündem oluşturmasından bu yana kamu kurumları, hastaneler görevlerini yapmadıkları, bakanlık kanunu yürütme görevini aksattığı için sayı üç binden sekiz bine çıktı. Hamile çocukların bildirimini yapmayan hastaneyi kamuoyuna taşıyan, işlenen suçtan bizi haberdar eden sosyal hizmet görevlisinin cezalandırıldığı ancak görevini ihmal ve suiistimal eden yetkililere cezai işlem, hatta yargı yolu bile açılmadığı, siyasi irade erken evlilik lehine tezahür ediyormuş algısı yaratıldığı için sayı sekiz bine çıktı. Henüz üç yıl bile dolmadan sayının bunca artması bizi ve Cihan Aktaş’ı tıpkı duvara toslamak gibi gerçekle burun buruna getirmeli. Ayrıca “bu, nasıl görülmez” dedirten, her kelimesinden eril şiddet fışkıran bir alıntıya yer verilmiş yazıda. “Tek suçu sevmek” mottosuyla sosyal medyada yer alan Mağdur Kadınlar Platformu sözcüsü Mahinur Bilmez’in bir röportajından yapılan alıntı, Mahinur Bilmez’in yaşadığı erkek şiddetini ifşa etmekte. Eşinin bir buçuk senedir cezaevinde olduğunu söylüyor ve çocuklarıyla yaşadığı zorluğa dikkat çekiyor. İçinde bulunduğu şartları anlatırken dile getirdikleriyse maruz kaldığı şiddeti, açığa vurmuş:
“Cezaevinde olması bir yokluk, bizim yüzümüzden yatması ayrı bir yokluk” sözleri kendisine ve çocuklarına uygulanan duygusal şiddetin habercisi. Kocası kendi fiiliyle cezalandırılırken suçu kendi üzerine alıp, kendisini kocasına karşı borçlu hissettiren duygusal şiddet, öyle belirgin ki… Pek çok kadın gibi duygusal şiddetin üzerinde yarattığı baskıyı maalesef çocuklarına da yansıtmış görünüyor. Kocanın, babanın hapiste oluşu kadının ve çocukların suçu değil. Kendi fiilinin karşılığı, oysa… Mahinur Bilmez, maruz kaldığı duygusal şiddeti topluma duygu sömürüsü biçiminde yansıtmakla da görevlendirilmiş anlaşılan. Hapisteki kocadan dışarıdaki kadın şiddet görüyor ancak ideolojik çıkarlarla bu duygusal şiddeti farklı biçime sokarak yansıtmakla da yükümlü kılınmış olması, acı verici. Kadınların uğradığı şiddet biçimlerinin nasıl katman katman iç içe geçtiğine çarpıcı bir örnek oluşturmuş. Sözün devamı da ekonomik şiddeti açığa çıkarıyor: “Eşimin psikolojisi o kadar bozuldu ki, benim çalışmama dahi ‘bana bir şey olur’ korkusuyla izin vermiyor.” “Ah! Sevgili kadın, bilsen ki, sana bir şey olur korkusu değil o, senin üzerindeki baskı gücünü yitirme endişesi” desem de şimdi kabul etmez tabii. Bu sözlerle kendisine ekonomik şiddet uygulandığını ifşa etmiş Mahinur Bilmez. Ancak pek çok kadın gibi şiddetin bu biçimlerini anlamakta zorlanıyor. Kanuna ve topluma yansıtıyor gördüğü şiddetten duyduğu acıyı. Umalım ki sürdürdüğü bu mücadele yeterince güçlenmesine yardımcı olur da kocası salıverildiğinde kendisini ve çocuklarını muhtemel şiddet biçimlerinden koruyabilir.
Eril şiddetin duygusal biçimi kadını, suçlu, kusurlu hissettirmek şeklinde tezahür ediyor. Alıntıda görüldüğü gibi erkek, kendisi reşit olduğu halde küçük yaşta kız çocuğuyla evlendiği için hapiste. Fakat o küçük yaştaki kız çocuğu artık karısı olduğundan hapse girmesinin sorumlusuymuş gibi üzerinde baskı kurmuş. Dört dörtlük duygusal şiddet örneği… Ayrıca çalışmasına izin verilmeyişi de ekonomik şiddet. Kendi rızkını kazanan kadın, erkeğin kontrol edemediği alana çekilmiş oluyor. Aslında erken evliliklerin altında yatan nedenlerden biri de kontrol merakı. Din, kültür, gelenek filan değil erkeklerin, kadının hayatını yönetme arzusu. Kız çocuklarının henüz şahsiyeti gelişmeden, ergen çağında evlendirilmesi ve bu konumda kızlarla evlenme merakı, tamamen kocaya ve kocanın ailesine itaat ettirilmesiyle ilişkili.
Cihan Aktaş’ın, sorunun diğer boyutu olarak zorbalıktan, zorla evlendirilmekten de söz etmesi kıymetli tabii. Kadını, kendisine musallat olanla bir ömür geçirmeye mahkum eden aile içi ilişkilere de dikkat çekmiş bu yazıda. Toplumsal sorunlara sadece cezai yaptırımla ve genellemelerle çözüm üretilmesine itirazı da muhtemelen devam edecek başka yazılarla açıklığa kavuşur. Ancak her ne olursa olsun rıza kavramını, gönül rızasıyla evlilik söylemini kullanırken çocuğun rızasından söz edilemeyeceği prensibi dikkate alınmalı. Kadın ve erkek arasındaki yaş farkının beslediği, oluşan yaş hiyerarşisiyle kurduğu otoriter ilişkiye, rızadan çok iknaya benzeyen yanına, değinmesini beklerdim, beklerim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024