Berrin Sönmez
Oy akışkanlığıyla siyaset, biraz da bileşik kaplar teorisine benzer zaten. Ülkemiz şartlarında akışkanlık da özellikle sağ seçmenin tercih değiştirmesiyle yaşanır. Yakın tarih şöyle yüzeyden hatırlandığında bile 1950’den bu yana siyasetin aktörlerini sağ seçmenin belirlediği görülür. Görülür ama sağ seçmenin siyasi tercihini değiştiren etkenlerin neler olduğuna dair yorumlar farklılaşır. Farklı yorum ya da muhtelif rivayetler arasında ekonomik şartlar baskın çıkar genellikle. Değişim arzusunun anası, seçmenin cebi, mutfağı olarak görülür ki hiç mi hiç katılmıyorum. Ekonomide bir alarm belirdiği vakit aslında sağ seçmen “dereyi geçerken at değiştirilmez” sözü uyarınca ekonomik dar boğaz aşılana kadar iktidar değişikliğinden uzak durma eğilimine girer. Sabreder. Ayırt edici vasfı sabrıdır, sağ seçmenin.
Ekonomik sorunlar henüz sağ seçmenin sabır taşını çatlatacak düzeye ulaşmış değil. Dolayısıyla bugün Ekrem İmamoğlu’na dokuz puanlık farkla kazandıran dinamikler arasında önemli bir unsur saymamız kaçınılmaz olan sağ seçmenin tercihinde başka etkenlerin yer aldığı açık. 2002’de AKP’yi iktidara taşıyan demokrasi arayışı, bugün Ekrem İmamoğlu’nun şahsında tecelli ederek onu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na taşıdı. Geçmiş Beylikdüzü tecrübesine duyulan güven ve demokrasi, hak, hukuk, adalet söylemi üzerine kurulu kampanyasındaki inandırıcı üslubuyla samimi bulunuşu onun 31 Mart’ta öne geçmesini sağlamıştı. 23 Haziran’a kadar yaşananlarla farkı dokuz puana yükselten ise AKP ve Cumhur İttifakı’nın içine düştüğü kibir çukuruydu. Seçmenin aklıyla alay eden iddialarla seçimlerin yenilenmesi yönünde yargıya yapılan baskılar, sandığa dokuz puan fark olarak yansıdı. Son yıllarda sergilenen anti demokratik yönetim ve yapılan haksızlıklar muhafazakar seçmene “biraz daha sabredelim, düzelir, düzeltirler belki” dedirtiyordu. Kendisine verilen bu şansı idrak edemedi iktidar. Hâlâ mazlum rolü oynamaya cüret eden mütekebbir muktedirin, son yılların kötü yönetimini olumsuz anlamda taçlandıran seçim kampanyasıyla layığını bulduğu söylenebilir.
Garip olan içinden geldikleri muhafazakar kitlenin siyasi şantaja eyvallahı olmadığını, muktedirin işaretinin tersini yapma eğilimini unutmuş olmaları. İktidar, muktedirleri bu denli değiştirdiğinde seçmen onları oylarıyla düzeltir. İstanbul’un seçiminden ders alarak düzelirlerse ne âlâ. Binali Yıldırım’ın, hemen 19:15’de kameraların karşısına geçerek seçim sonucunu ilk ilan eden kişi olması ve rakibini tebrik ediş olgunluğu, bu yönde bir ihtimalin varlığını düşündürdü ilk anda. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya üzerinden yaptığı ilk açıklamalar, köprülerin altından akan suların idrakinde olmadığını düşündürür nitelikte. Gerçi İmamoğlu dokuz puan farkla sadece Belediye Başkanlığını değil aynı zamanda Cumhurbaşkanının ağzından, ismini kazanmayı da başarmıştı ama demokrasi ve hukuk namına hiçbir şeyin değişmeyeceği de anlaşılıyordu, ilk mesajlardan. AKP tabanının son yıllarda “Tayyip Bey’in kendisi iyi çevresi kötü” şeklinde dile getirdiği reis korumacı hüküm de bu mesajlardan sonra yerle yeksan olmak üzere kanaatimce.
Sağ seçmenin demokratikleşme arzusuna uyumlu yönetim sergileme ihtimali kalmadığı anlaşılan iktidara karşı en yakın genel seçime kadar sabredileceği ortada. Bu süreyi iktidarın nasıl kullanacağına bağlı olarak siyasetin baskın aktörleri belki değişir ama kesin olan şu ki belirleyici yine demokrasi, hukuk ve temel haklar, hak ihlalleri olacak. Gezi Davası’nın nasıl sonuçlanacağı, yargıya siyasi müdahalenin baskın olup olmamasına dair haberlerin ayyuka çıkışı önemli etkenlerden olacak kuşkusuz. Daha önemlisi Kürt politikası ve eşitlikçi, demokratik çözümle barışa doğru adımların atılıp atılmayacağı olacak. Özellikle iktidarın HDP’yi terörize etme gayretinin sonlanması, meşru siyasi parti olarak mesela Meclis televizyonunda grup toplantılarının, TRT’de haberlerinin yayınlanması, seçim sonucunu doğru değerlendirdiklerini düşündürebilir. Fakat ilk mesajın verdiği ipucuyla somutlaşan Cumhur İttifakı’ndaki çatlak, bu adımlara izin vermeyebilir.
Demokrasinin diğer bir taşıyıcısı bugün kadınlar. Kadın haklarına yönelik tehditlerin, sağ seçmenin de kabul edemeyeceği seviyeye çıkmasıyla İstanbul’un seçimi arasındaki ilişkiyi kurmak gerekir. Özellikle Nafaka Hakkı Kadın Platformu’nun son günlerde başlattığı imza kampanyası, seçim gündeminden azade kadınların kendi gündemi peşinde koşması sanılanın aksine seçim sürecini oldukça güçlü şekilde etkiledi. Sağ seçmenin kanaat önderleri arasında yer alan tanınmış kadınların da ilk yüz imzacı arasında yer alışı, imza verenlerin bu gidişe dur deme zamanı geldiği, düşüncesine sahip olduklarını gösterdi. Aynı zamanda bu isimlerin kanaatlerini benimseyen kitlenin de artık yeter demek yönündeki refleksini harekete geçirdi sanıyorum. Yandaş medyanın hışmından korumak üzere isimleri öne çıkarılmayan etkili, camiada söz ve fikir sahibi kadınların varlığı, Nafaka Hakkına Dokunma imza kampanyasına, kadın hakları konusunda titiz dindarların desteğini mümkün kıldı.
Kadınların gündemi, demokratik ve hak temelli taleplerle yürüdüğünden ve seçim kampanyalarından tamamen uzak duruşuna rağmen eş zamanlı yürüyüşü, buradaki konunun gerçek bir sorun olduğunu seçmene gösterdi. İçinde ilahiyatçılardan sanatçılara, yazarlardan ressamlara, hukukçulardan mühendislere ve akademisyenlere kadar geniş yelpazede yüz tanınmış kadının imzasıyla başlayan kampanya sürüyor. İlk yirmi dört saatte dört bin imzayı ve on günde on bin imzayı açmış olan kampanya sürüyor. Kampanya hızının artarak devamı önümüzdeki sürecin yönünü belirleyen etkenlerden olacak. Ülkedeki demokrasi talebinin yükselişi, kadın kazanımlarına daha güçlü sahip çıkmayla ilişkili bence…
Hep umut ve tahmin ediyordum, İstanbul’un tercihi İmamoğlu’ndan yana tecelli ederse iktidarın, nafaka başta olmak üzere kadın karşıtı düzenlemelere yönelemeyeceğini. Son kampanyada dindar, muhafazakar çevrelerce güvenilir bulunan, tanınmış kadınların da yer alması, geniş kesimlerin imza verişini kolaylaştırmıştı. Şimdi bu ivmenin güçlenerek devamıyla tahminlerimin gerçekleşmesini çok daha yüksek bir ihtimal olarak görüyorum. Sağ seçmen nezdinde sağduyusu, vicdanı ve hakkaniyetiyle tanınan özgür düşünce ve eleştirel bakışa sahip kadınların desteği, kampanyanın büyümesinde etkili olduğu gibi İstanbul’un seçimde de düşünce ve ifade hürriyetine, kadın haklarına inanmış kadınların oy tercihi ve çevrelerinde etki gücü önemli rol oynamıştır. Şu halde kampanyanın güçlü bir şekilde devamı ve kadınların ortak sesinin yükselişi önümüzdeki sürecin belirleyeni olacak demektir.
https://nafakahakkinadokunma.com/
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025