Cafer Solgun
Az önce çıktığım cezaevi kapısındaki gardiyan ve jandarmaların, biraz ötemde beni karşılamaya gelmiş aile ve arkadaşlarımın şaşkın bakışları altında, mahpushane bahçesindeki toprağın üzerinde kıpırdamadan beş dakika kadar durdum. Bir saygı duruşu gibi…
Ahdım vardı. Yıllar olmuştu, toprağa basamamıştı ayaklarım. Ayaklarımın altında toprağı hissedememiştim. Toprağın kendine özgü yumuşaklığını, rengini, kokusunu… Toprak, ‘içerideki’ insan için en az ‘mavi’ kadar büyük bir hasretin adıdır.
Doğa işte; inatçı oluyor. Dört bir yanı gri, beton ve demir parmaklıklarla, üzerinize kilitlenmiş demir kapılarla kaplı hapishane dünyasında havalandırmaların kıyısında köşesinde bir tutam yeşil ot olarak uç verirdi bazen. O yeşil ne büyük renkti, şenlikti. Ne var ki ‘rutin’ aramaların en büyük hedefi de o inatçı bir tutam yeşillikti maalesef. Kökünden kopartırlardı ne kadar itiraz etsek de. Bir daha çıkamasın diye üstüne beton yamalar yaparlardı gardiyanlarımız.
Biz de az inatçı değildik tabii. Hapishanenin nispeten ‘rahat’ dönemlerinde soğan, patates, meyve kabuklarını çürüterek ‘toprak’ elde ederdik. Saksı niyetine plastik kaplarda küçük biberler yetiştirirdik. O biberlerin tadı kadar gözlerimizin önünde büyümesi, filizlenmesi idi bizi heyecanlandıran. Bir avuç ‘üretilmiş’ toprak korkutmazdı zindancılarımızı. Bilirdik ama, ne zaman ki cezaevi idaresinin tutumu değişir, o bir avuç toprak ve tadından, kokusundan yenmez biberlerimiz talan edilirdi…
Çünkü zindancılarımız için toprak, ‘tünel mi kazıyorsunuz?’ demek idi. Ama onların toprak alerjisini sadece bu ‘olağan’ güvenlik kaygısından ibaret sanmak, saflık. Toprak, izole edildiğiniz hayatı anlatır size. Ülke demektir. Yurt demektir. Tarihiniz, anılarınız, atalarınız ve hikayeniz demektir. Bu yüzden yasaktır. Bu yüzden hapishane dediğiniz, gri olmak zorundadır. Gri ve beton. Demir parmaklıklar ve üzerinize gürültüyle kapatılan kapılar…
Ve bu yüzden işte, toprak, mühimdir. Bir parçası olmaya, kalmaya inat ettiğiniz, direndiğiniz, hayat.
Hayatın betondan ve demirden kafesler içerisine konularak kopartıldığınız başka boyutları da olduğunu unutturmayandır.
Yağmur yağar ve yağmurdan sonraki o doyumsuz toprak kokusu dolar içinize. Gardiyanlar işte buna çare bulamadılar bugüne değin. Dedim ya; doğa, inatçıdır. Ama asıl sizin inadınızın büyük olması gerekir. Alışmamak için. Çok ince, hassas bir dengesi vardır mahpushanede yaşamanın. Hem bulunduğunuz şartlara uyum sağlamak, o şartları kendiniz için ‘yaşanılır’ kılmanız gerekir ve hem de mahpushanenin insanın doğasına aykırı yapısına asla alışmamanız… Bir gün anlatabilmeyi umut ediyorum.
Bazen bana mahpusluğun başka bir çeşidini düşündüren beton şehirlerde yaşıyoruz. Nefes almaya kaldığı kadarıyla kırlara, parklara değil bana insanı yutan birer cendereyi çağrıştıran AVM’lere gidiyoruz. Yürümüyoruz. Toprağa basmıyoruz. Toprağa basmanın ne demek olduğunu tamamen unuttuk belki de.
Beni dinlerseniz eğer, bulabildiğiniz ilk fırsatta toprağa basın. Yağmurdan sonraki toprak kokusunu içinize çekin. Bence kendinizi daha iyi hissedeceksiniz…
-Çimo jû ké berba. çimo bîn nêhuno. /Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
19.07.2025
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025