Celal BAŞLANGIÇ
Danıştay, Cuma namazından hemen sonra, saat tam 14.53’te açıklamış tarihi kararını.
“Zulüm 1453’te başladı” diyenlere inat, İstanbul’un fethedildiği tarihe göndermeymiş bu!
Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ayasofya ile ilgili konuşacağı saat açıklanmış: 20.53.
Yani 2053.
Bu da İstanbul’un fethinin 600. yılına mesaj niteliğindeymiş. Özetle “Biz buradayız, burada kalmaya devam edeceğiz” diyorlarmış birilerine.
Ve en çok merak edilene gelmiş sıra… Erdoğan tarihi açıklamış:
“Ayasofya’da ilk namaz, 24 Temmuz Cuma vaktinde…”
Yani, Lozan’ın tam da 97. yıldönümünde…
Saray beslemesi gazetenin yandaş kalemi saatleri ve dakikaları yıla çevirmiş, zorlama ve anlamsız yıl dönümleriyle simgesel bir takım sonuçlar çıkarmış ve sonra sormuş:
“Nasıl ama!.. İçiniz kabardı, gözleriniz yaşardı değil mi?”
Ayasofya’nın Müslümanların ibadetine açılması belli ki yeteri kadar karşılık bulmadı toplumda.
Köşe yazarı kılığına girmiş “Saray cazgırları” da millete gaz verip zorla göğüslerini kabartmaya, gözlerini yaşartmaya çalışıyor.
Evet, halkın göğsü kabarıyor, gözleri yaşarıyor ama nedeni farklı. Açlıktan, yokluktan, işsizlikten derin bir “of” çekerken göğsü kabarıyor, her geçen gün yoksullaştığı, çocuğuna süt ve şeker alamadığı zaman gözleri yaşarıyor.
Erdoğan’ın “Ayasofya hamlesi” üzerine iki temel rivayet var; bunlardan biri taktik, diğeri de stratejik.
Taktik analize göre, içeride ve dışarıda çok sıkışan Saray iktidarı gündemi değiştirmek, ekonomik krizin yol açtığı yıkımları gizlemek, dikkatleri başka yöne çekmek için Ayasofya kozunu masaya sürdü.
Konuya stratejik analiz yaparak yaklaşanlar ise, Erdoğan’ın kafasındaki gizli ajandasını adım adım uygulamaya soktuğunu, Ayasofya’nın ibadete açılmasının bu ajandanın önemli bir adımı olduğunu, sürecin Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya, hatta hilafetin ilanına kadar gideceğini ileri sürüyorlar.
Açıkçası iki yaklaşım da yaşadığımız gerçekliği tam olarak açıklayamıyor.
Ne konuya taktik yaklaşanlar kadar yüzeysel bir hamleyle karşı karşıyayız ne de stratejik yaklaşanların düşündüğü gibi inceden inceye tüm aşamaların belirlendiği, büyük bir sabırla uygulamaya konulan “komplo”ya kurban gidiyoruz.
Sürecin gelişimi bize şunu açıkça gösteriyor ki, Saray’ın çok büyük kayba uğradığı 31 Mart seçimlerine kadar Erdoğan’ın kafasında Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir kararı yok. O zamana kadar gönlü istese de destekçilerine tam tersi yönde mesajlar veriyordu.
Örneğin 31 Mart yerel seçimleri kampanyası kapsamında Tekirdağ’da yaptığı mitingde konuşurken kendisini dinleyen bir kişi “Ayasofya cami olarak açılsın” diye sesleniyor.
Erdoğan iki kez üzerine basa basa “Sultanahmet’i bir doldurun ondan sonra ona bakarız” diye başlıyor yanıt vermeye:
“Bak şimdi Büyük Çamlıca Camisini yaptık. Dört tane beş tane Ayasofya eder. O kadar büyük. 60 bin kişiyi alabilecek kapasitede. Ve Anadolu Yakası’nda tüm İstanbul’da ve Türkiye’de en büyük cami oldu. Buyurun mesele o değil. Bu işin siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i dolduramayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah.”
Yine 31 Mart seçimleri öncesinde gençlerle yaptığı toplantıda Ayasofya’nın ibadete açılmaması konusunda Erdoğan’ın görüşleri çok net:
“Ayasofya’yı açmanın bir götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağırdır. Ayasofya’nın açılmasını isteyenler, yurt dışındaki camilerimizin başına ne gelir hiç düşünüyor mu? Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.”
Bu noktada birkaç soru sormak gerekiyor.
Ne oldu da 2019’da yaptığı bu konuşmadan bir yıl sonra Erdoğan Ayasofya’yı cami olarak açtı; müminler Sultanahmet’i mi doldurdu? Erdoğan’ı kim oyuna getirdi, Ayasofya’nın açılması için kim tezgah kurdu?
Ayasofya’yı açmanın götürüsü ortadan kalktı mı? Erdoğan yurt dışındaki camilerin başına bir şey gelmeyeceğine dair bir güvence mi aldı? Ne oldu da Erdoğan istikametini kaybetmiş bir siyasi lider olarak oyuna geldi de Ayasofya’yı ibadete açtı?
Bu soruların yanıtları 31 Mart yerel seçimleri ve tekrar eden 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin sonuçlarında gizli.
Ayasofya’nın müze olmasına ilişkin altında Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasının bulunduğu 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali için açılan davaya Cumhurbaşkanlığının gönderdiği görüş de bu kanıyı güçlendiriyor.
Çünkü 31 Mart yerel seçimlerinden önce bu davayla ilgili Danıştay’a gönderilen Cumhurbaşkanlığının görüşünde bir Bakanlar Kurulu kararına yıllar sonra dava açılamayacağı, daha önce bu konuda açılan davaların reddedildiği ve kararın kesinleştiği belirtilerek davanın reddi isteniyor.
Bütün bu süreç gösteriyor ki, 31 Mart seçimlerine kadar Erdoğan’ın Ayasofya’yı ibadete açma gibi bir planı yok.
Belli ki üzerine bir de 23 Haziran’daki İstanbul hezimeti eklenince Ayasofya’nın ibadete açılması bir plan olarak devreye girmeye başlıyor.
Yerel seçimler sonrası giderek derinleşen ekonomik krizin üzerine; coronavirus salgınının getirdiği ağır yıkım bindi. AKP’nin içinden iki ayrı parti çıktı. Yapılan kamuoyu anketlerinin hemen hepsinde Cumhur İttifakı’nın oylarının yüzde 50’nin altına düştüğü net biçimde görüldü.
İşte bütün bu zincirleme gelen olumsuzluklar Ayasofya’nın ibadete açılması fikrini pekiştirdi.
Tabandaki çözülmeyi, AKP içindeki bölünmeyi önlemek için bu zamana kadar yıllardır karşı olduğu bir hamleyi bütün riskleri göze alarak yapmak zorunda kaldı Erdoğan.
Yeni oy kazanmaktan çok mevcut oyları korumak adına yapılan bu hamlenin tek bir “istikameti” var.
Belki şu anda düşünmüyor ama önümüzdeki süreçte iktidarda kalmak için gerekli olursa şeriat da ilan eder, halifeliği de getirir.
Onun için daha geçen sene söylediklerine bakarak Erdoğan’ı kendi ifadesiyle “istikametini kaybetmiş bir siyasi lider” olarak değerlendirmek hata olur.
Erdoğan her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmayı kendisine tek istikamet olarak bellemiş bir siyasi liderdir.
Bu tür hamleler yaptığı zaman hemen arkasına hizalanan muhalefeti de; Erdoğan’ın işini kolaylaştıran, Saray’a geniş bir hareket alanı açan unsur olarak kayda geçirmek gerekir.
Ayasofya hamlesine “aman dindar seçmeni ürkütmeyelim”, “toplumda kutuplaştırma yaratmayalım”, “Erdoğan’a istediği kozu vermeyelim” diye sessiz kalan özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin yönetimi de artık siyaseten tükenme noktasına gelmiştir.
Partisinin kurucusu olan Atatürk’ün altında imzası bulunan bir Bakanlar Kurulu kararı iptal ediliyor, o imza sahibinin koltuğunda bugün oturan kişiden “gık” çıkmıyor.
Erdoğan, Ayasofya’nın ibadete açılacağını duyururken isim vermese de adresine teslim cümlelerle CHP’nin kurucu Genel Başkanı Atatürk’ü ihanetle suçluyor. Partinin şimdiki Genel Başkanı bir duvar kadar sessiz kalıyor.
CHP liderliğinin böyle bir duruma sessiz kalması; tabanında bulunan Atatürkçüleri, ulusalcıları, cumhuriyetçileri derinden yaraladı.
CHP yönetiminin bu konuda yaptığı tespitlerin ve uyguladığı politikaların hepsi de gerçeklikten uzak.
“Dindar seçmenleri ürkütmeyelim” diye susmak büyük bir tespit hatasına dayanıyor. Yapılan bütün anketlerde dini saiklerle oy kullananların oranı yüzde 25’i geçmiyor. Onların çok büyük bölümü de başka partilerin “müşterileri”.
“Toplumda kutuplaşma yaratmayalım” düşüncesiyle sessiz kalmak da gerçekçi bir tespit değil.
Çünkü TSK’sıyla, MİT’iyle, polisiyle, jandarmasıyla, bekçisiyle, yargısıyla, medyasıyla devletin tüm olanaklarını arkasına almış bir güç kutuplaşma yaratmaz. Olsa olsa devletin tüm olanaklarını kullanarak kendisine karşı olanlar üzerinde bir tahakküm kurmaya kalkar. Bu tahakküme karşı çıkmak da kutuplaşma değil, direnme hakkını kullanmaktır.
Tek “istikameti” her şeye rağmen iktidarda kalmak olan Erdoğan’la da; kritik anlarda iktidarın arkasına hizalanan “istikametini kaybetmiş” bir CHP yönetimiyle de bu ülkenin yakın geleceği daha da karanlık.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021