Cemil ERTEM
The Economist dergisinin son bir yıldır, benim için, olan biteni gösteren bir ‘sihirli’ küre olduğunu itiraf edeyim. Bu derginin çok sıkı takipçisiyim. Tabii kaçırdığım haberler de olmuyor değil; onları da bizim basından buluyorum çok şükür... Dün rastladım; The Economist’in Dünya 2014 özel sayısında Başbakan Erdoğan’ın imajının, tamir edilemeyecek kadar zarar gördüğü yazılmış ve The Economist’in yorumcusu Jonathan Feed, buna bağlı olarak Erdoğan’ın ne yapması gerektiğini de yazmış; sembolik olarak Cumhurbaşkanı olsun!
Çok güzel değil mi; hani denir ya; ‘aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.’
Bu arada, Economist’in yorumcusu, ‘bizimkiler’ gibi ekonomideki umudunu Amerikan Merkez Bankası’na (Fed) bağlamış durumda. Fed, para akışını durduracak ve Türkiye, Brezilya gibi ülkelerde kriz olacak (!) (Bu ümitlerinin niye boş olduğunu geçen hafta yazdık) Biliyorsunuz, mayıs ayının sonunda Türkiye ve Brezilya’da başlayan gösterilerle, ‘Fed, parasal genişlemeye son verecek ve Doğu’da kriz olacak’ söylentileri arasındaki bağı da bütün yaz boyunca anlattık.
Economist Erdoğan’la neden uğraşıyor?
Feed’in, dünyadaki, Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki gelişmeleri yakından takip eden ortalama bir lise öğrencisinin bile gülerek okuyacağı yazısında söylemeye çalıştıklarının tabii ki önemi yok. Burada üzerinde durmamız gereken, The Economist’in Erdoğan’ı niye kafaya taktığı... Ancak bu dergide çıkan yazılara bakın, Erdoğan kadar olmasa bile, Japonya Başbakanı Abe hakkında da sarkastik üslupla yazılmış, aşağılayan çok sayıda yazı ve karikatür bulursunuz.
İddia ediyorum, şu anda Çin’in tarihindeki en güçlü reformları yapmakta olan ve Deng’ten sonra bu adımıyla tarihe geçecek, Xi Jinping içinde aynı şeyi yapacaklar. Nedenini hemen söyleyeyim; Doğu, Batı karşısında 500 yıla yaklaşan boyun eğme zamanlarını bitiriyor. Bu, çok yaman ve içinde bulunduğumuz yüzyılı da sonrasını da belirleyeyecek bir süreç. Ve doğal olarak bu süreç Doğu’da, arkasında halk desteği olan güçlü liderleri ortaya çıkarıyor.
Örneğin Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, beklenen reform paketini devreye soktu. Bu reform paketi, bize göre Mao’nun 1976’da ölümünden sonra başlayan arayışın bittiği ve sonuçlandığı tarihi nokta. 1978’de Deng Xiaoping’in partinin başına geçmesiyle başlayan bu süreç, Hu Jintao döneminde de devam ettirilmeye çalışılmış ancak Jintao, özellikle 2005’ten sonra önemli adımlar attıysa da, Xi Jinping’in attığı bu son adımı atamamıştır. Çünkü Jinping’in şu andaki gücü hem Deng’in başlattığı sürecin başarılı olmasından hem de ABD ve AB’nin içinde bulunduğu kriz ve buna bağlı geçiş döneminden kaynaklanıyor. Bundan dolayı Jinping, şu anda Çin’deki büyük dönüşümü başlatan Deng’ten bile daha güçlü konumda. Çünkü 1978’de Deng’in arkasında bu kadar uygun bir dış konjonktür yoktu.
Çin’in büyük adımı...
1978 yılında, Deng reformları, sanayi ve bilim-teknoloji alanlarını yakınlaştırırken, Stalin Rusya’sında olduğu gibi, tarımı sanayiye ezdiren bir yol izlemedi. Savunmayı da içine alan reformlar tarımsal verimliliği de öne çıkardı. Bu dört temel alandaki reformlar, bugünkü Çin ekonomisini oluştururken, dünyada kapitalizmin ve ABD’nin krize girmeye başladığı 1970’lerin ikinci yarısından itibaren, yeni bir dengeyi de ortaya çıkardı. Çin, aşırı tasarruf, milli gelirin yarısını aşan yatırım seferberliği ve ihracata dayalı birikimi öne çıkardı. Bu, aynı zamanda, müthiş bir fazla ve dolayısıyla Çin Merkez Bankası’nın biriken rezervleri demekti. Yani Çin bu modelle, ister istemez, ABD’yi dolar alarak finanse ediyordu. İşte şimdi Çin, Deng reformları ile başlayan bu büyüme modelini bırakıyor. İçeride de ‘liberalleşmeyi’ öne çıkaracak. O zaman ABD’yi kim finanse edecek? Yanıt basit; artık kendisi.
ABD için, Fed’in QE’yi ne zaman bitireceğinden daha önemli olan şey, Çin’in ABD’yi verdiği dış ticaret fazlalarıyla ne zamana kadar finanse edeceğidir. Öyle anlaşılıyor ki, güçlü Jinping yönetimi ile Çin, daha dinamik bir ekonomiye sahip olacak, dış ticarete dayalı bir büyüme yanında iç pazarı da büyüten, içeride refahı yeni liberal anlayışla yukarı çeken yeni bir modele geçecek. Bu model, aynı zamanda, daha fazla Çin kaynaklı sermaye ihracı ve buna bağlı olarak giderek yayılan ve Batı’nın denetleyemediği doğudan doğuya teknoloji paylaşımı ve transferi demek. İşte son olarak Türkiye’nin füze ihalesini Çin’e vermesinin arkasında bu temel ekonomik gerçeklik yatıyor.
Jinping, Abe ve Erdoğan...
Bu gelişmeler Asya’da güçlü ve arkalarında halk desteği olan liderler dönemi başladığını bize gösteriyor. Hiç şuphesiz Jinping böyle güçlü bir liderdir ancak Japonya Başbakanı Abe için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Böyle olunca bu liderlerin siyasi iradesi, Batı’ya bakmadan tamamen kendi stratejileri ve ülkelerinin, halkların çıkarları çerçevesinde şekilleniyor.
Yine son günlerde Türkiye’de gerçekleşen ekonomik ve siyasi hamlelere de bu açıdan bakmalıyız. Türkiye, 20. yüzyılın başında bıraktığı ekonomik hinderlandla yeniden buluşuyor. Bu, Türkiye’nin yeni pazarlarla ve enerji kaynaklarıyla buluşması demek. İşte beğenin beğenmeyin bunu yapan da Erdoğan...
Zana ve Öcalan’ın farkındalığı
Bu, aynı zamanda, çok önemli ve güçlü bir siyasi iradedir ve zaten bunun için Leyla Zana, ‘Kürt sorununu Erdoğan isterse çözer’ demiştir; bu gerçeği Öcalan da biliyor; çünkü Öcalan, aynı zamanda, bu süreci bilimsel olarak anlatan bütün yazarları ve bilim insanları okuyan birisi... Örneğin, Arrighi’yi, Negri’yi, Frank’ı ve Wallerstein’i çok iyi biliyor...
Gördüğünüz gibi Çin’de Xi Jinping yönetiminin tam şimdilerde gündeme getirdiği reformlar yalnız Pasifik’i belirlemiyor, Türkiye’yi de, Ortadoğu’yu da etkiliyor ve bu bölgedeki ABD politikalarını da radikal değişikliğe uğratıyor. Erdoğan’ın adımları da yalnız Türkiye’yi değil, AB ve Ortadoğu’yu da belirliyor.
Artık sembolik Cumhurbaşkanı olmaz!
Evet, Doğu’da arkalarında halk desteği olan güçlü liderler dönemi başlıyor diyebiliriz. Bu, gerçeği görmeden, artık dünyanın doğusunda ekonomi ve siyasette olup bitenler doğru okunamaz. Bana göre, Erdoğan, Özal’ın yaptığı hatayı yapmayacak; yani Cumhurbaşkanı da olsa sembolik bir makamı tercih etmeyecek, bu süreç bitene değin...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018