Cemil ERTEM

İran, Katılım Bankacılığı ve ötesi...
30.03.2012
3228

Dün Başbakan Erdoğan, İran’da hem Ahmedinejat’la hem de dini lider Hamaney’le görüştü. Türkiye başından beri İran’ın bölgede ve dünyada yoluna sorunsuz devam etmesini, rejimin kendi dinamikleriyle demokratikleşmesini destekliyor. İran ambargoya rağmen bugün bile güçlü bir ekonomik profile sahip.

İran kamusal destekleri yoğun olarak kullanan ve rejimi bu şekilde ayakta tutan bir stratejiyi şimdiye kadar uyguladı. Ancak Ahmedinejat 2008’den beri, uygulanan ambargonun ve yavaşlayan dış ticaret hacminin de etkisiyle, önemli reformları devreye sokuyor ve destekleri azaltıcı, İran’a göre hayli ‘liberal’ sayılabilecek bir programı uygulamaya çalışıyor.

Banka sisteminin reformu ve dışa açılması bu sürecin önemli bir parçasıydı. Ama bu ‘liberal’ adımlar şimdilik askıya alınma sürecinde. İran’da bu sürecin böyle devam edeceğini düşünmüyor. Türkiye’nin yaklaşımı ve süreci yönetmesi İran için çok önemli. Bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinin İran’ın sistem içine alınmasının bir adımı olduğunu söyleyebiliriz.

Dün Ardan Zentürk, Lübnan’da görüştüğü Lübnan Cemaat-i İslami Başkanı İbrahim Masri’nin artık Suriye’de Beşar’lı bir çözüm çok zor dediğini yazdı. Bu gerçeği Rusya’da, İran’da biliyor artık. Bir dönem bitiyor, diğeri başlıyor; geri dönüş yok. Böyle olunca Suriye’de Baas’ın gitmesi silahla olacak ama İran rejimini sistemin kendi dinamikleri çözecek.

Bugün sistem derken, yalnızca, içinde bulunduğumuz geçiş aşamasını göz önüne alarak, kapitalizmin sanayi devriminden bugüne kadar geçerli olan sistemik ve kurumsal yapısını kastetmiyorum. Şu anki sistem kendi içinde, hem kapitalizmin kriz sonrasındaki yeni sermaye birikim düzeninin dinamiklerini hem de kapitalizmi aşan yeni bir toplumsal sistemin özgün dinamiklerini barındırıyor. Çok karışık ve anlaşılmaz gelmesin; hemen çok güncel bir örnekle buradaki meramımı anlatmaya çalışayım. Biliyorsunuz ilahiyatçı Hikmet Karaman geçen gün çok önemli bir açıklama yaptı. Hazine’nin 2009’dan bu yana ihraç ettiği vergi dışı gelirlere endeksli senetlerin, (GES) Gelir Ortaklığı Senedi’ne dönüştürülmediği ve katılım bankalarının bilânçolarında nihai olarak devletin ‘herhangi’ bir borçlanma enstrümanı olarak yer aldığı gerekçesiyle bu varlıkların faiz içerdiğini söyledi Prof. Karaman. Bence haklı. Karaman; GES’ler ilk çıkarıldığında, endekslendikleri gelir kaynakların helal gelirlerin kaynakları olduğunu çünkü devletin bu kaynaklardaki hakkını senet mukabilinde satın alana devretme amacı olduğunu söylüyor. Ancak bu geçici durumun gelire endeksli olarak devam ettiği takdirde faiz içereceğini, doğrudan gelir ortaklığına çevrilmesi gerektiğini katılım bankaları da bilmeliydi. Ne yazık ki yalnız Türkiye’de değil, dünyada da katılım bankacılığı henüz olması gereken yerde değildir ve geleneksel faize dayalı bankacılık anlayışına paralellik göstermektedir. Grafiğimizde kriz döneminde katılım bankacığının geleneksel banka sisteminden ayrıştığını görüyorsunuz. Bu ayrışma bütün dönemler itibariyle olsaydı, hiç şüphesiz karşımızda, yeni bir sistem bulacaktık. Ancak yine de İslami ekonomik anlayış, karşımıza piyasa içi ama kapitalizmin şu anki işleyişine aykırı, uygulanabilir bir alternatifi ortaya çıkartıyor.

 Dikkat! Riba yapıyor olabilirsiniz... 

Peki, katılım bankalarının yalnızca faizden kaçınmaları onları kurtarır mı, bence hayır.

İslam’da yasak olan yalnız faiz değildir; bütünüyle riba yasaktır. Yazmıştım ama önemlidir yeniden yazayım: Faiz, ribanın yalnız birinci türüdür. (Ribe’n-nesie) Ribanın ikinci türü ise eşitsizliğe dayalı mübadeledir. Güçsüz olanı sömürmek, ezmek, zor durumda olanın elindeki yok pahasına almak... (Ribe’l-fadl) Ribanın üçüncü türü çok açıklayıcıdır: Bu riba, (Bey’ü’l-garar) mevcut olmayan varlıkların mübadelesini yasaklar. Yani bugün sistem, Bey’ü’l garar yasağı uygulasaydı bu kriz bir mali kriz olarak ortaya çıkmazdı. Ama “o zaman kapitalizm olur muydu” sorusu ayrı bir tartışmanın konusudur.

Örneğin İslami koşullarda çalışacağım diyen bir banka mudaraba ve icara uygulamalarında riba yasağını pekâlâ ihlal edebilir. Yatırım yapılan, tasarruf sahibine kiralanan ve ortaklaşılan varlıklarda ribanın 2. hali olabilir. Yani bu yatırımda örneğin yok pahasına çocuk çalıştırılıyorsa, işçinin hakkı verilmiyorsa banka riba yapmış sayılır ve bu kazanç haramdır.

Evet, bu işler öyle kolay değil; kapitalizmi taklit etmeyelim... Bu bahse devam edeceğiz.

 
 
 
 
 


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar