Cemil KOÇAK
Bu haftadan itibaren bir dizi yazıya başlıyorum. 1950 seçim yenilgisinin ardından CHP’de ‘ıslâhat’ yapılması ciddî olarak gündeme geldi. Bazıları günümüzde CHP’ye akıl vermeye pek meraklı; lâkin korkarım çok daha kapsamlı önerilerin daha hemen 1950 yılında yapıldığının farkında değiller. Üstelik bu öneriler bizzat partinin içinden gelmişti!
1950 seçiminin üzerinden birkaç hafta geçmişti ki, eski iktidar partisi muhalefetteki ilk kurultayını topladı. Elbette her bakımdan önemli bir kurultaydı bu. Parti, geçmişini değerlendirecek, iktidarını analiz edecek ve seçim yenilgisinin nedenlerini tartışacaktı. Böylesine bir süreç, CHP açısından hem yeniydi; hem de alışılagelmiş bir şey değildi. Parti yönetimi de, partinin delegeleri de, bu bakımdan acemi sayılabilirdi. Fakat o kadar da değil. Çünkü, bir önceki kurultayda, 1947 yılında toplanan ve günlerce süren ve partinin hayatında en önemli kurultaylardan biri olarak tanımlanabilecek kurultayda, CHP yeni atılımlar yapabileceğini göstermişti. Belki de yapmaktan çok, bunları konuşabileceğini göstermişti demek daha doğru olur. Çünkü bu kurultayda da alınan kararların önemli bir kısmı kâğıt üzerinde kalmıştı. Bir türlü hayata geçirilememişti. Ya da sürüncemede bırakılmıştı. Nihayet seçime doğru da, bütün bunlar için biraz geç kalındığına hükmedilmiş ve her şey seçimden sonraya bırakılmıştı. Şimdi de bu aşamada gündeme gelmiş olan partinin reform önerilerine bir göz atalım.
CHP, geçmişine bakıyor
Öneriler, basit bir cümleyle başlıyordu: “Parti kurulduğu günden 1945 yılına kadar tek parti olarak memleket idaresini elinde tutmuştur.” Elbette başlangıçta yer alan bu ikinci cümle doğru değildi. 1923-1925 yılları arasında CHP’nin tek parti olduğunu söylemek mümkün değildi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası anlaşılan unutulup gitmişti! Elbette bu dönemde de “çok partili bir siyasal hayatın yerleşmesi için bazı denemeler yapılmışsa da”, bunlar “o zamanki şartların elverişli” olmaması yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Peki, ne olmuştu da, çok partili bir hayata yeniden geri dönülmüştü? Şöyle açıklanıyordu bu gelişme: “1945 yılından sonra dünya şartlarının değişmesi ve yurt içinde türlü yönlerden siyasî ve içtimaî gelişmeler olması, bizde de halk idaresi sisteminin bütün medenî dünyaca makbul şekli sayılan çok partili bir siyasî hayatın başlaması zaruretlerini doğurmuştur.” Bu saptamadaki “zaruret” sözcüğüne bilmem dikkat etmenizi söylemem gerekir mi? Adeta bir zorlama, zorunluluk, gereklilik olmuştu demeye getiriyor bu analiz. Yani CHP’nin meşhur vesayetçi tek parti yönetimi teorisiyle örtüşmeyen bir açıklama tarzıyla karşılaşıyoruz burada. Oysa, CHP’nin 1945 yılındaki asıl iddiası, partinin en başından beri çok partili bir hayatı hedeflediğiydi. Oysa 1950 yılındaki analiz, bir “zaruret” olduğundan söz etmeye başlamıştı.
Devam edelim: “Bu zaruretleri duyan ve ölçen” CHP, “muhalefet partileri kurulmasına imkân vermiş”ti. 1946 sonrasındaki dört yıl boyunca CHP, “birdenbire içine girdiği çok partili halk idaresi sistemi”nin eksiklerini gidermek için çaba harcamıştı. Yani, açıkça şu söylenilmek isteniyordu: Yeni rejim bir “zaruret”ti; CHP hazırlıksız yakalanmıştı. Bu nedenle bir sonraki dört yıl boyunca rejimi tahkim etmeye çalışmıştı.
Muhalefette CHP
İktidarı yitirmek çok boyutlu sonuçlar doğurmuştu: CHP artık “çok nâzik ve kritik bir durum”daydı; adeta “tarihî bir dönüm noktası”ndaydı. Fakat teklif sahipleri bundan da o kadar çok emin değillerdi anlaşılan. Çünkü, bir satır sonra da, aslında CHP, “1945 yılında muhalefet partilerinin kurulmasına imkân verme kararını aldığı anda tarihin dönüm noktasına varmış bulunuyordu” diyorlardı. İşte tam bu noktada da özeleştiri geliyordu: “Parti, işte bu dönüm noktasında önceden kendi zihniyetinde, yapısında, metodlarında ve fonksiyonlarında yeni şartlara uyacak şekilde ayarlamalar yapmak zorunda”ydı. Ama bunlar ihmal edilmişti. Yani CHP hiçbir şeyini değiştirmeden yeni rejime geçmişti. İşte bu yüzden; partinin içinden geçtiği sarsıntılar yüzünden seçim yitirilmişti.
Ne yapmalı?
O halde, -Lenin’in deyişiyle- ‘ne yapmalı’ sorusuna şu yanıt geliyordu: “Parti, bu yeni durum içinde ve eskisinden daha çok elverişsiz şartlar altında” “yeniden iktidarı ele almak gayesini, eski zihniyeti, eski yapısı, eski usûlleri ile başaramaz”dı. Yenilenme gerekiyordu kısaca. Teklif sahiplerine göre, CHP’nin “tekrar milletin güvenini kazanarak iktidara gelebilmesi için, maddî ve manevî varlığını revizyondan geçirme”si gerekiyordu. “Kendini yeni şartlara göre ayarlamalı”ydı. Ve “bu revizyonun da hiçbir sebeple” geciktirilmemesi gerekiyordu. Şimdi de nasıl bir revizyon sorusuna sıra geldi. Ona da kulak verelim: “Bu revizyonun hiçbir endişeye kapılmadan ve hiçbir şeyden çekinmeden, milletin karşısında cesur ve açık bir hareketle yapılmasını ve partinin zihniyetine, programına, tüzüğüne, organizasyonuna, kadrolarına varıncaya kadar bütün varlığına şâmil bir derinlik ve genişlikte” olması gerekiyordu. Bundan kaçış yoktu yani.
Önce zihniyetten başlamalı
Bu noktada önemli bir itiraf geliyordu: “Kabul etmek lâzımdır ki” diyordu öneri sahipleri, CHP, “doğuşundan bugüne kadar türlü inkılâpları başarabilmek kaygısıyla kendine bir ‘otorite zihniyeti’ni mal etmiştir.” Bu, o kadar vurgulanmıştı ki, basılı metinde ‘otorite zihniyeti’ sözcüklerinin bold yazılması tercih edilmişti! Otoriter zihniyet, o kadar da kötü bir şey değildi ama. Parti, ancak bu sayede birçok engelleri aşmış, zorlukları yine bu sayede yenmişti. Yepyeni çığır ancak bu şekilde açılabilmişti. Fakat, diğer yandan, bu otoriter zihniyetin yarattığı olumsuzluklar da vardı. Şimdi sıra buna gelmişti. Yine okumaya devam edelim: “Bu ‘otorite zihniyeti’ zaman içinde partinin içine öyle sinmişti ki, parti, gerek kendi içindeki fonksiyonlarını, gerek millet karşısındaki faaliyetlerini hep bu ‘otorite zihniyet’ ile yürütmüştü.”
Sonuçta şöyle bir tablo ortaya çıkmıştı: “Parti organizasyonunun bütün kademeleri, yukarıdan aşağıya doğru otoriter verilen emirlerle ve bu emirlere göre işlemeye alışmıştı.” Parti tüzüğünün partinin yönetim organlarına verdiği yetkiler dahi “şekil”de kalmıştı ve “kullanılamaz hâle gelmişti.” Teşkilât, yerel koşulların gerektirdiği inisiyatifi gösterme yeteneğini tamamen yitirmişti. Partinin merkezi olsun, parlamento grubu olsun, taşra teşkilatı olsun, durum hepsinde böyleydi.
“Devlete dayanarak…”
İtiraflar devam ediyordu; parti, “millete kendini beğendirmekten ziyade, çok zaman temsil ettiği iktidarı kullanarak, adeta devlete dayanarak varlığını devam ettirme yolunu tutmuştu.” Bunun sonucunda da, parti “kendi başına bir mücadele ve başarı cihazı olmaktan” çoktan çıkmıştı. Otoriter zihniyet, partinin “müstakil bir mücadele organizasyonu haline” gelmesine engel olmuştu. Bu, vahim bir hata olmuştu. Çünkü, “partinin zihniyetinde revizyon yapmadan ve onu kendi kuvvetine dayanır bir mücadele teşkilâtı haline getirmeden, onun demokrasi şartları içinde mücadeleye atılıvermesi hata olmuştu.” Bu kadar açık işte. CHP, tek parti olduğu dönemde asla bu dönemin sona ereceğini düşünmemiş ve buna ilişkin bir hazırlık da yapmamıştı. Bizzat CHP’nin yöneticileri şimdi bunu itiraf ediyorlardı.
Hatta öneri sahipleri daha da ileri giderek, 1945 sonrasında aynı otoriter zihniyetin sürdürüldüğünü söylüyorlardı. O zaman çözüm formülü kendiliğinden geliyordu: CHP “yeni şartlar içinde var olabilmek ve bir kuvvet halinde yaşabilmek için, her şeyden evvel, bu ‘otorite zihniyeti’ni terk etmek ve bunun doğurduğu bütün usûlleri bırakmak zorunda”ydı. Bu kadar net. Artık “otorite zihniyeti” terk edilmeli; onun yerini “program zihniyeti” almalıydı. Parti, sadece program ve ilkelere önem vermeli ve buna göre yeniden tanzim edilmeli ve öyle işletilmeliydi.
TEKLİF SAHİPLERİ
Otuz sayfayı aşan metindeki önerilerin imzacıları olarak; bugün artık hiç kimsenin tanımadığı isimlerin yanı sıra; CHP’nin önde gelen yöneticilerinin adları da bulunuyordu: Hıfzı Oğuz Bekata, Şevket Raşit Hatipoğlu, Kemal Zeki Gençosman, Sadi Irmak, Fahri Kurtuluş, Reşat Leblebicioğlu, Yusuf Ziya Ortaç, Reşat Şemsettin Sirer, Emin Soysal gibi. Eski ve yeni milletvekilleri ile birlikte çok sayıda partili delege de kurultaya sunulmak üzere hazırlanmış olan teklifi imzalamıştı.
BROŞÜRÜ MERAK EDENLER İÇİN…
Bu broşür, Türk Tarih Kurumu (TTK) kütüphanesinde (33611 kayıt no altında; A II/5424 yer numarası ile) bulunmaktadır. Şimdiye kadar pek de dikkati çekmemiş olması, bizde araştırmacılığın akademik hayatta yerleşmemiş olmasına bağlıdır. Bir zamanlar, Ankara’da Millî Kütüphane’de yaptığım gibi, TTK kütüphanesinin de kataloglarını epey karıştırmıştım. Normal koşullar altında araştırmacı, ilgilendiği kitabı kütüphane kataloğunda (ya da artık bilgisayar ortamında) kolayca bulabilir. Fakat araştırmacılık, zaten bilinen bir kitabı kütüphanede bulmak değildir zaten. Asıl araştırma ruhu, bundan bir adım ötededir. Asıl olan, hiç bilinmeyen bir kaynağı yakalayabilmektir. Bunun için de, üşenmeden ve akıp giden zamana da yanmadan, konuyla ilgili olabileceğini düşündüğünüz yerlerde, hiç sıkılmadan ve bıkmadan, yeni kaynaklar aramak gerekir. Ancak bu şekilde ve bu yöntemle literatürde daha önce hiç kullanılmamış kaynaklara erişmek mümkün olabilir. ‘Hiç zamanım yok’ diyenlere verilecek tek bir yanıtım olabilir; ‘haklı olabilirsiniz, lakin araştırmacılık size göre bir hayat tarzı değil!’
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016