Cemil KOÇAK
Geçende bir gazeteci bir kitap yazdı; adını da “Eğlencesini Yitiren Ülke” koydu. Kitabın adını görünce, tarihçi olarak birden hatırladım; elbette, bir zamanlar çok eğlenceli bir ülke vardı. Bakın anlatayım…
Önce biraz geriye gidelim; tâ 1949 yılına kadar. Ne de olsa eğlenceli günlere dönüyoruz. Bir cinayet haberini yakından inceleyelim bakalım; evet, bildiniz, ünlü solcu yazar Sabahattin Âli’nin öldürülmesinden söz edeceğim.
Bir cinayet haberi
12 Ocak 1949 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Sabahattin Âli’nin öldürülmüş olduğunu haber veriyordu. Bu haber, Sabahattin Âli’nin ölümü ile ilgili olarak basında yayınlanan ilk haberdi. Haberde, Bulgaristan’a gizlice adam kaçıran bir şebekenin yakalandığından söz ediliyor ve Sabahattin Âli’nin öldürülmüş olduğu açıklanıyordu. Sabahattin Âli’nin katil zanlısı olduğu ileri sürülen Ali Ertekin ise, yirmi gün önce İstanbul’da yakalanmıştı. Habere göre, Sabahattin Âli, muhtemelen Nisan ayında Kırklareli/Üsküp’te öldürülmüştü. Cinayetten yedi ya da sekiz ay sonra da tanınmaz hâle gelen cesedi bulunmuştu.
Vatan gazetesi de, aynı günkü haberinde, benzer açıklamalarda bulunuyordu. Hürriyet gazetesi de, ertesi gün, haberi yineliyor ve katil zanlıları olarak isimleri geçen Hasan Tural ile Ali Ertekin’in 19 Kasım’da yakalandıklarını duyuruyordu. Hürriyet gazetesi, 14 Ocak tarihli haberinde, bulunan cesedin Sabahattin Âli’ye ait olmadığını ileri sürüyordu. Ceset, Sabahattin Âli ile uyuşmuyordu ve gazeteye göre, Sabahattin Âli Bulgaristan’a kaçmış olabilirdi. Gazete, hemen ertesi günü yayınladığı haberinde, cesedin kimliğinin hâlâ meçhul olduğunda ısrar ediyordu. Oysa, Cumhuriyet gazetesi, ilk haberinden iki gün sonra, bulunan cesedin kesinlikle Sabahattin Âli’ye ait olduğundan söz ederek, katil zanlısı Ali Ertekin’in zamanında ordudan suistimâl nedeni ile uzaklaştırılmış olduğunu haber veriyordu.
Hürriyet gazetesi ise, Cumhuriyet gazetesinin bu haberine karşılık, ertesi gün yine ısrarla cesedin Sabahattin Âli’ye ait olmadığını belirtiyor ve Sabahattin Âli’nin ya Bulgaristan’a kaçtığını ya da Türkiye’de saklanmakta olduğunu ileri sürüyordu. Bu haberler şaşırtıcı sayılamazdı; çünkü Ulus gazetesi de, yeni yılın ilk günlerinde, Sabahattin Âli’nin geçtiğimiz yaz aylarında Edremit’te olduğunu yazıyordu. Habere göre, kendisi memleketinde akrabalarıyla eski arkadaşlarını ziyaret etmişti. Onlara “İtalya’ya gitmek niyetinde olduğundan bahsetmişti.” Ulus gazetesi, birkaç gün sonraki bir başka haberinde ise, cesedin Sabahattin Âli’ye ait olmadığı yönündeki haberlerin ciddiye alınacak bir yönü bulunmadığına işaret ediyor ve Sabahattin Âli’nin muhtemelen yurt dışına çıkmak üzere girişimde bulunurken öldürüldüğünü açıklıyordu. Katil, onun parasına tamahen öldürmüş olabilirdi. Bütün bunlar ülkedeki komünist teşkilâtın gücünü ve tehlikesini gösteriyordu. Cumhuriyet gazetesi, bir süre sonra, Edirne’de Bulgaristan hesabına çalışan geniş bir casusluk şebekesinin ele geçirildiğini yazacaktır. Habere göre, Ertekin de söz konusu şebeke ile ilişkiliydi.
Sanık itiraf ediyor
Ertekin’in itirafına göre, Sabahattin Âli, kendisinin ve şebekesinin aracılığı ve yardımı ile Bulgaristan’a kaçmak istemiş, ancak sınıra yakın bir yerde Ertekin tarafından öldürülmüştü. Ertekin’in açıklamasına göre, cinayetin nedeni, Ertekin’in Sabahattin Âli’nin ‘vatan haini” olduğunu anlaması ve “millî hisler” ile onu öldürmeye karar vermesiydi.
Sabahattin Âli, 1948 yılında, Falih Rıfkı Atay hakkında Marko Paşa dergisinde 10 Mart 1947 târihinde yayınlanan “Biliyor musunuz?” adlı yazısından dolayı açılan hakaret davasında mahkûm olması nedeni ile Üsküdar Paşakapısı Cezaevi’ndeydi. Aynı sırada Hasan Turhal da bu cezaevinde bulunuyordu ve aralarındaki tanışıklık bu sayede başlamıştı. Turhal, kardeşini gizlice Bulgaristan’a kaçırmaktan ve komünizm propagandası yapmaktan mahkûm olmuştu. Sabahattin Âli’nin cezaevinden çıkmasından sonra, Turhal aracılığı ile Ali Ertekin ile tanışması da yine bu vesileyle olmuştu.
Mahkemede…
Katil zanlısı Ertekin’in mahkemesi, Nisan ayının son günü Kırklareli ağır ceza mahkemesinde başlayacak ve dava sırasında ortaya çıkan en önemli gelişme, Ertekin’in bazı hizmetleri karşılığında Millî Emniyet Hizmeti Riyaseti (MAH/MİT)’ten para aldığına ilişkin olacaktır. Bu ifadelerin verildiği duruşma öncesinde de ilginç gelişmeler olmuş ve Ali Ertekin’in bizzat vekâlet verdiği avukatı, Kırklareli Barosu tarafından atanan bir başka avukatı vekillikten azlettiğini belirtmişti. Azledildiği iddia edilen avukat ise, vekâlet görevinden istifa ederek ayrıldığını, çünkü tehdit edildiğini ileri sürmüştü.
Ancak, Millî Emniyet (MİT) mensuplarının ifadelerinin alındığı duruşma gizli yapılacak ve bu duruşmada sanık ile avukatı hazır bulunacaktır. Bu duruşmadan önce yeni atanan avukat, mahkemeye sunduğu dilekçede, Ali Ertekin’in daha önce Millî Emniyet Hizmetleri Riyaseti’nde çalıştığını iddia edecek ve bunun kanıtlanması için de ilgili kuruluştan bilgi edinilmesini isteyecektir. Nitekim, avukatın bir başka iddiası da, Ali Ertekin’e İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından iki kez para ödülü verildiği yolundaydı. Nitekim bu iddia doğrunacaktır. Diğer yandan, sanık avukatının iddiasına göre, Ali Ertekin, 1948 yılının Kasım ayında Millî Emniyet’te görevli olduğunu bildiği ve mahkemede de söz konusu ifadeyi veren görevli kişiye giderek, Bulgaristan sınırından adam kaçıran bir şebekeyi ele vermiş ve Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü de itiraf etmişti.
Mahkeme sırasında anlatılanlara göre, Sabahattin Âli’nin yurt dışına çıkması için 31 Mart’ta girişimde bulunulmuş ve hemen ertesi gün 1 Nisan’da da sınıra doğru yola çıkılmıştı. İddia makamına göre, cinayet, “millî hisler”le değil, fakat soygun amacı ile işlenmişti. Nitekim, sanığın Sabahattin Ali’nin eşyalarını yanında götürmesi, ancak bu açıdan anlamlıydı. Aksi hâlde, Sabahattin Ali’ye ait eşyaların Ali Ertekin tarafından alınmasına ve daha sonra İstanbul’da ve Akhisar’da saklanmasına hiç gerek yoktu. Üstelik Ertekin, ancak yakalandıktan sonra cinayeti itiraf etmiş ve 1949 yılının ilk günlerinde de cesedin yerini göstermişti. Aslında ceset, bir çoban tarafından ve tesadüfen sınırdan otuz beş kilometre uzakta bulunmuştu. Cesedin teşhisi ise sorun olmuştu. Çünkü, cesedin kime ait olduğunu tanımlayacak işaretler azdı. Ancak, elbiseler ve eşyalar, cesedin Sabahattin Âli’ye ait olduğunu gösteriyordu. Nitekim şahitler de bunu doğrulamışlardı. Ceset hakkında hiç kimsenin diyeceği bir şey olamazdı. Ama cesetten geriye kalan ve Ali Ertekin’de bulunan eşyalar, Sabahattin Ali’yi çok yakından tanıyan kişilerin ifadelerine göre, kesinlikle ona aitti. Esat Âdil Müstecaplıoğlu bu görüşteydi. Ceset, 16 Haziran’da bulunmuştu. Zaten çok daha önce Aziz Nesin, Esat Âdil Müstecaplıoğlu ile Mehmet Ali Cimcoz, İstanbul’da savcılığa davet edilerek, kendilerinden cesedi, daha doğrusu cesetten geriye kalan eşyaları teşhis etmeleri istenmiş ve onlar da gördükleri eşyaların Sabahattin Âli’ye ait olduğunu söylemişlerdi. Sanık, 14 Ekim 1950 tarihinde dört yıl hapis cezasına mahkûm edilecektir. Oysa savcılık, sanık hakkında idam cezası ve yeni çıkan af yasası ile de yirmi yıl hapis cezası istemişti. Mahkeme heyeti, bazı hafifletici nedenlere işaret etmişti. Ertekin, iki yıldan beri cezaevinde bulunuyordu ve af yasası nedeni ile de tahliye edilecekti.
Kim gerici kim ilerici?
Belki de bazı okuyucular, işin eğlence kısmını anlayamamış olabilirler. Ama emin olunuz ki, tıpkı bugün gibi, bazıları, o günlerde bu haberlerle pek eğleniyorlardı. Elbette herkesin eğlence anlayışı farklıdır. Bu arada, gençlerin yakın tarih konusunda hafızalarının yeterli olamayacağını düşünerek, birkaç ipucu da vereyim isterseniz: Belki bazı gençler, Sabahattin Âli’nin askeri bir cunta ya da ‘gerici’ iktidarlar tarafından öldürülmüş olduğunu düşünebilirler de ondan. Sabahattin Âli’nin öldürüldüğü sırada iktidarda elbette ‘ilerici’ler vardı; yani CHP iktidardaydı! Kısa bir süre sonra ‘devrimci’ CHP iktidarı serbest bir seçimle sona erdi; ardından elbette ‘karşı-devrimci’ bir iktidar çok fena şeyler yaptı. İlk yaptığı işlerden biri de, yine ‘ilerici-devrimci’ iktidar döneminde on iki yıldan bu yana (1938 yılından itibaren) hapiste bulunan komünist şair Nâzım Hikmet’i de içine alan bir af yasası çıkarmak oldu. Atatürk ve İnönü döneminde uzun yıllar hapiste kalan Nâzım Hikmet, bu sayede, yani ‘gerici ve karşı-devrimci’ bir iktidar sayesinde tahliye olabildi. Kimbilir; belki de bazıları, bu anlattıklarımın gerçekle hiçbir ilişkisi bulunmadığını düşünebilir. Hatta bunların eğlence olsun diye yazıldığını da sanabilir. Bazıları da, hep yapa geldikleri gibi, geçmişte yaşanmış bu türden ‘üzüntü verici olaylar’ın ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmesini, olsa olsa kötü niyete bağlayabilirler. Diyorum ya, memleket eğlencesini de kaybetti; maalesef!
.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016