Cemil KOÇAK
Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında yasa, DP iktidarının daha ilk döneminde kabul edildi. İktidara sorarsanız amaç tamamen başkaydı. Günümüzde de süren ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ise bu yasaya dayandırıldı. Ama artık kaldırılmasının zamanı gelmedi mi?
DP iktidarının daha ilk zamanında birdenbire Atatürk heykellerine yönelik saldırılar başladı. Ticanilerin başlattığı bu hareket iktidar ve muhalefet tarafından kınandı. Oysa bu tarihten önce de benzer saldırılar olmuştu; fakat DP iktidarının Atatürkçülüğü özellikle CHP muhalefeti tarafından hayli kuşkulu göründüğünden, iktidar psikolojik olarak kendisini köşeye sıkışmış hissetti. Bu sıkışmışlık duygusu, onu ileri bir hamleye götürdü ve günümüzde hala geçerli yasa böyle hazırlandı. Elbette basında da saldırılar geçmişte sanki hiç olmamış şekilde sunuluyordu.
Tasarı neleri öngörüyordu?
1951 yılının mart ayında meclis gündemine alınan tasarıda Atatürk aleyhine işlenen suçların tanımı hayli genişti: “cumhuriyetin ve inkılâplar rejiminin sembolü” olarak kabul edilen Atatürk’ün hâtırasına, eserlerine ve onu ifade eden varlıklar”a karşı tecavüzler suç olarak tasnif ediliyor ve bu suçlara karşı savcılara kendiliğinden herekete geçme imkânı tanınıyordu; suçlar içinse yeni cezalar öngörülmüştü. O zamana kadar bu alandaki suçlara karşı ancak mirasçıların olağan yollardan dava açmaya hakkı vardı. Tasarıda bununla yetinilemeyeceği belirtiliyor ve kamuoyu vicdanına göndermede bulunuluyordu. Atatürk’ün manevi varlığını tahkir ve tezyif edenlerle bu manevi varlığa her ne suretle olursa olsun tecavüzde bulunanlar, yasanın kapsamına alınıyordu. Ayrıca Atatürk’ün büst, resim, heykel gibi, onu temsil eden eşyaya tecavüzde bulunanlar için de yasa önlem alıyordu. Bu türden suça teşvik de suç kapsamına alınmıştı ve ceza bir misli artırılmıştı. Suçun ikiden fazla kişi tarafından topluca ya da kamuya açık yerlerde işlenmesi hâlinde cezalar da yarı nispetinde artırılmıştı. Suçun zor kullanılarak işlenmesi ya da zor kullanmaya teşebbüs de cezayı bir misli artıran bir unsurdu. Kamuoyunun “teessür ve heyecanını mucip olan bu suçların” basın aracılığıyla işlenmesi de cezayı artıran bir nedendi. Suç tanımlandıktan sonra cezalara geçiliyor ve bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülüyordu.
Tasarı ilgili komisyonda da tartışılmış; tasarının “fani bir şahsiyeti tarihî tenkit” dışına çıkarmayı amaçlamadığına dikkat çekilmiş ve “tarafsız” eleştirilere ve hükümlere karşı çıkılmadığına işaret edilmişti. Bununla beraber, komisyonun bazı üyeleri Atatürk için dahi olsa “bir şahsı korumak için” yasa çıkarmanın hukuk ilkelerine aykırı düşeceğinden söz etmişlerdi. Tasarı komisyonda ancak yediye karşı dokuz oyla kabul edilebilmişti.
DP grubunda şiddetli eleştiriler
Tasarıyı gerçi DP hükûmeti hazırlamıştı, fakat parti grubu içinde önemli tartışmalar da vardı. Komisyonda pek çok DP üyesi, tasarıya açıktan karşı çıkmış ve muhalefet şerhi de düşmüştü. Mecliste tasarının öncelikle görüşülmesine karar verilmiş ve ardından Atatürk için üç dakikalık saygı duruşuna geçilmişti. DP milletvekili Salahattin Âdil Paşa, tasarının hukukun temel ilkesine aykırı olduğunu, kişi için yasa çıkarılamayacağını ileri sürüyordu. “İnkılâp ve rejimlerin bir şahsa izafesi” doğuya ve özellikle de memleketimize has bir ruh haliydi. Bunun en büyük sakıncası ise “şahsî prensipler doğurması, zümreler yaratması” ve toplumda ikilik oluşturmasıydı. Başarıların tek bir şahsa bağlanması doğru değildi. Hükûmet ise vatandaşı açık ve doğru görüşten mahrum bırakmak istiyordu. Atatürk’ün “idarî, içtimaî, siyasî hataları bulunduğunu söylemek ve yazmaktan men edecek bir yasa” demokratik rejimde olamazdı. Paşa, uzun yıllardan beri DP’nin CHP iktidarını şeflik ve diktatörlük olarak eleştirdiğini hatırlatıyor ve şimdi bunları söyleyenlerin hapse atılmakla tehdit edildiğini ve bunun da büyük bir çelişki olduğunu söylüyordu.
Büstler ticari kazanç için yaptırıldı
Atatürk’ün de pek çok hatasının olduğunu ve şimdi bunları söylemenin suç haline geldiğini belirtiyor ve DP’nin bunu yapamayacağını açıklıyordu. Yine DP’den Osman Şevki Çiçekdağ, bu tasarıyla CHP’nin irticaın hortladığı yolundaki iddialarının kabul edilmiş olduğunu, bu nedenle tasarıya karşı çıktığını anlatıyordu. Tasarı anayasaya da aykırıydı. Hiçkimseye ayrıcalık tanınamazdı; Atatürk’e de. Hükûmet eğer irtica olduğunu kabul ediyorsa, Takriri Sükûn yasası getirmeliydi! Bazı DP’liler de Atatürk büstlerinin zamanında “yaranmak gayretiyle ve ticari kazanç” amacıyla yaptırıldığından söz ediyorlardı. Hiçkimseye kutsiyet atfedilemezdi. Fahri Ağaoğlu, böylece demokrasinin geriletildiğinden bahsediyor, hatta heykellerin saldırıya uğramasının bizzat böyle bir yasayı isteyenlerce tertip ettirildiğini ileri sürüyordu. Nitekim tasarının meclise gelmesiyle saldırılar da durmuştu bile. Sinan Tekelioğlu, sanki müneccim gibi şöyle diyordu: “Yarın üniversitede inkılâp dersleri okutan bir hoca Atatürk’ün mevcut olan nutkunun haricinde bir şey söylerse, hocayı mesûl mü edeceğiz? Çünkü Atatürk’ün eseridir.” Hürriyet boğuluyordu. Pek çok kişi mahkemelerde derdini anlatmaya çalışacaktı. Hiçkimse “rahat ve huzur içinde bir arkadaşıyla” konuşamayacaktı. Atatürk’e küfretti derseler ne olacaktı? Atatürk’ün resminin basılı olan bir gazeteye helva sarılırsa, ne olacaktı? Hiçkimse esaret altında yaşamak zorunda değildi. Bir DP’li de, “Atatürk’ün de bütün düstur ve görüşleri, karar ve hareketleri kanaatimce yüzde yüz hatadan sâlim ve her türlü tenkit ve ıslâh ihtiyacından münezzeh değildir” diyordu. Yasanın uygulanması, “vatandaşlar için devamlı bir huzursuzluk ve üzüntü kaynağı” olacaktı. Bu olsa olsa totaliter rejimin yasası olabilirdi. Bizzat Halide Edip Adıvar da tasarıya karşı çıkıyordu; kendi deyimiyle “put” yaratmamak gerektiğine değiniyordu. Bir başkası, CHP’nin de Atatürk’ün eseri olduğunu hatırlatarak, CHP’yi eleştirmenin de tasarıya göre suç mu oluşturacağını soruyordu. Hatta DP’nin resmi yayın organı sayılan Zafer gazetesinin tasarının onaylanması için yayın yapması da DP’li üyelerce sertçe eleştiriliyor ve grubun baskı altına alınmak istendiği ileri sürülüyordu.
Adnan Menderes tasarıyı vargücüyle savunuyordu
Menderes, hükûmetinin getirdiği tasarıyı savunmak için birkaç kez bizzat kürsüye çıkmak zorunda kalacaktır. DP içindeki muhalefet o denli güçlüydü ki, tasarının kabul edilip edilmeyeceği tamamen belirsizdi. Muhalefeti yatıştırmak için Menderes, fikir özgürlüğüne karşı çıkıldığı iddiasını reddediyordu. Elbette Atatürk’ün ülkenin kurtuluşunda gösterdiği gayreti takdir etmek başkaydı, diğer yandan onun demokratik rejimi gerçekleştirmemiş olmasını eleştirmek başkaydı. DP, “onun eserlerinden bugünün zihniyetine uymayanlarını kabul etmemekte”, eleştirmekte devam edilecekti. Sadece hakaret engellenmek isteniyordu. Tasarının meclis görüşmeleri sırasında muhalefet o kadar etkindi ki, bizzat Menderes sık sık kürsüye çıkmak ve DP’lileri ikna etmeye çalışmak zorunda kalacaktır. Hatta zaman zaman kendi milletvekillerine oturduğu yerden tâbiri caizse laf yetiştirmek zorunda da kalacaktır. Hatta bizzat Menderes DP’lilerce eleştiriliyordu. Yasa onaylanmamalıydı; “aksi halde kendisini harcamış” olacaktı! Sait Bilgiç, Atatürk’ün de “melek” olmadığını belirterek, bazı “beşerî zaafları” olabileceğini anlatıyor ve soruyordu: “Tarihçi böyle bir nokta üzerinde duracak olursa” cezadan kendisini kurtarabilecek miydi? Tarihçinin dilini bağlamaya hiçkimsenin hakkı yoktu. Tasarıyı destekleyen DP’liler ise, olası bir reddin karşı siyasî cephenin eline suistimal edeceği bir koz vereceğinden endişe ediyorlardı. Hamit Şevket İnce de, heykellere saldırıların Büyük Doğu, Şebilülreşat ile Orhon dergilerinden etkilendikleri iddiasındaydı.
Ya CHP ne diyordu bakalım?
BELKİ de sanıldığının aksine CHP tasarıya karşı hayli mesafeliydi. Öncelikle DP hükûmetinin tasarıyı hazırlamak zorunda kalmasını iddialarının doğruluğuna kanıt olarak gösterme eğilimindeydi. Bu bakımdan CHP açısından tasarı DP’nin irticaya cesaret vermekte olduğu yolundaki önermesini destekliyordu. Tasarının yeniden komisyona iade edilmesini isteyen CHP, metnin yeterli açıklıktan yoksun olduğunu iddiasındaydı; tasarı şekli koruyor, ancak işin özüne değinmiyordu. Tasarının esas olarak cumhuriyeti ve devrimi koruması gerekirdi.
Nihayet hükümetin dediği oldu
ELEŞTİRİLER üzerine tasarının anayasaya aykırı olup olmadığının incelenmesi amacıyla anayasa komisyonuna iletilen tasarı, komisyon üyelerinin yedisinin red edilmesi yolundaki hamlesine karşılık, komisyon başkanının oyunun iki sayılarak sekiz üyenin oyuyla onaylanmıştı. Komisyon raporu üzerindeki tartışmalar da mecliste hayli gürültü koparmıştı. Mecliste DP grubundan önemli sayıda milletvekilinin tasarının aleyhinde olmasına rağmen hükûmet büyük bir ısrarla işin sonunu kovalamıştı. Hükûmet üyeleri, tasarının ifade özgürlüğünü kesinlikle sınırlandırmayacağını taahhüt ediyorlardı. Hatta bizzat Menderes bu sözü veriyordu. CHP, hiçkimsenin tasarıya karşı olmadığını bildiriyordu, fakat bütün devrimler korunmalı ve tasarıya bu da eklenmeliydi. Maddeler üzerinde de hayli tartışma oldu. Muhalifler hiç olmazsa metnin tam olarak neyi cezalandırmakta olduğunun açıklığa kavuşması için epeyce değişiklik önergeleri verdiler, bazıları da kabul edildi ve tasarı bugünkü haline geldi.
Yasanın kaldırılması mümkündür ve gereklidir de
İfade özgürlüğünün sağlanması yakın tarihimize ilişkin tartışmaların serbest ve sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi açısından gereklidir. Yasanın kaldırılmasından yana olduğunu yakın zamanda bizzat CHP genel başkanının ağzından televizyonda duyduğumuza göre, AKP de bu alanda rahat bir adım atabilir artık. Anayasanın değiştirilmesi hadi zor veya imkânsız; peki ama iki büyük partinin bir araya gelerek ânında kabul edebilecekleri bir hamleyle kaldırılabilecek basit bir yasanın hala kamuoyu gündeminde kalmasını izah edecek kim vardır? Bir zamanlar Menderes de dahil DP’liler, yasanın Kâzım Karabekir’in anılarının dahi yasaklanmasına varacağını elbette düşünmemişlerdi. Ama düşünmeliydiler. Ülkenin içinde bulunduğu siyasî konjonktüre göre, ifade özgürlüğünü sınırlayan her yasada yer alan kelimeler bile zamanı geldiğinde, onu benimseyenlerin dahi aklına gelmeyecek ya da öngöremeyeceği şekilde kullanılabilir ve kullanılmıştır da. Hali hazırda Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden kişi ceza tehdidi altındadır. Hakaretin ne olduğuna ise, dönemin siyasî koşullarına uygun olarak karar verilir. Eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizginin kolayca birbirine karışması; önce bu çizgiyi aştığı düşünülen kişinin medyada hedef olması ve hakkında kampanya açılması ile başlar; ardından savcılar göreve davet edilir ve arkası da gelir. Bir de bakmışsınız, tek bir kelime hakaret olmuş çıkmıştır. Yakın tarihimizin tozlu sayfalarına göz atılmasını engelleyen yasa, aslında altmış yıldan bu yana akademik araştırma ve ifade özgürlüğünün önünde önemli bir barikattır ve öyle de kullanılmıştır
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016