Enver SEZGİN

Hasta mahpuslar
29.10.2013
2434

 Bundan bir süre önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağababa’nın hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna ilişkin bir soru önergesini yanıtladı.

Sadullah Ergin, yaptığı açıklamada Ceza İnfaz Kurumlarında 189’u hükümlü 55’i tutuklu olmak üzere sürekli hastalığı bulunan kişi sayısının 244 olduğunu söyledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin yayınladığı rapora göre ise hasta mahpus sayısı 500 kişiyi aşıyor.

Adalet Bakanı’nın bir başka açıklamasından 14 kişinin rapor beklerken cezaevinde öldüğünü öğreniyoruz.

Ortada vahim bir durum var.


Gerekli duyarlılık gösterilmemesi durumunda bizleri cezaevinde başka ölümler beklemektedir.

Ölüm sınırında olan pek çok mahpus son derece olumsuz koşullarda yaşam mücadelesi vermektedirler. Ne yazık ki içlerinde çok sayıda kanser hastası olduğu gibi, belden aşağısını hissetmeyen yatalak hastalar da bulunmaktadır.


Şizofreni hastaları, beyninde kurşun bulunanlar, kalp hastaları, gözleri görmeyenler, karaciğeri bitmiş olanlar...


Hepsi tahliye olmayı bekliyorlar.

Hastaneye, doktora, ilaca, en önemlisi özel bakıma ihtiyaçları var.


Bu insanların tamamının dışarıda olması lazım.

Bunun için öncelikle Adli Tıp Kurumu’ndan rapor almaları gerekiyor.

Oysa bu hiç de kolay değildir.

Öte yandan rapor aldıkları hâlde tahliye olamayan hasta mahpuslar var.

Bu durumda olanlardan biri de Ramazan Özalp.

Şırnak, İdil doğumlu olan ve müebbet hapis cezalısı Ramazan, uzun süredir kanserle boğuşmaktadır.

Vücudun sol tarafını kullanamamakta ve bu nedenle de yaşamsal ihtiyaçlarını tek başına giderememektedir. Bu durumda olan her mahkûm hasta gibi o da Adli Tıp Kurumu’na başvurur. Kurum, Ramazan hakkında “cezaevinde kalamaz” raporu verir. Verir de dışarıya çıkmak için tek başına bu rapor yeterli değildir.

Bu kez karşısına 6411 sayılı kanun çıkar. Bu kanunun üçüncü maddesi tahliye için “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı” şartı koymuştur.

Ramazan ve onun yakınları savcılıktan gelecek “iyi haberi” beklemeye başlarlar.

Savcılık, Ramazan Özalp için İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bir yazı ile başvurur.

Müdürlüğün yanıtı şöyle: “Şahsın bizzat kendisinin toplum güvenliği açısından bir tehlike teşkil etmediği, ancak; şahsın Dirsekli Köyüne veya İdil İlçesine gelmesi durumunda bazı siyasi şahıslar ve vatandaşlar tarafından propaganda aracı olarak kullanılabileceği ve bu durumun çeşitli toplumsal olaylara sebebiyet verebileceği; farklı siyasi görüşlere sahip vatandaşlar veya vatandaşlar ile güvenlik güçleri arasında gerginlik ve çatışmalara yol açabileceği...

Aslında Terörle Mücadele Şubesi’nden alacağınız yanıt bellidir.

Bu ise Ramazan’ı “içeride” tutmanın en sağlam yolu anlamına gelmektedir.

Onu ölüme terk etmek...

Peki, polisin bu tutanağı karşısında savcılık nasıl bir karar vermiş?

Karar şu: “Bu tutanak ve adli tıp raporu birlikte değerlendirildiğinde, talebin REDDİNE, kararın hükümlüye tebliğine, İnfaz Hâkimliği ’ne itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi.

Aile bu karara itiraz eder. İtiraz reddedilir.

Bu gün Ramazan’ın durumu çok daha ağırdır. Ne yazık ki bu durumda olan biri bile yetkililerin gözünde hâlâ “tehlikeli” bir kişidir.

Bu nasıl bir zihniyettir?

Bu zihniyete göre “toplum için tehlike oluşturan(!)” hükümlü ömür boyu cezaevinde kalmalıdır.

Bu kararla Ramazan ve onun gibi hasta mahpuslar ikinci defa cezalandırılmaktadırlar.

Bu en hafifinden vicdansızlıktır.

Bu mağduriyeti giderin.


Yüzlerce insanı cezaevi koşullarında ölüme terk etmeyin.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar