Erol KATIRCIOĞLU
Tuhaf bir durum yok mu sizce? Herkesin, (bu herkes içinde sanırım gerçekten de herkes var) umutlandığı, bu meseleyi artık çözeceğiz diye düşünmeye başladığı bir seçim sonrasında Silvan olayının olması tuhaf değil mi? Bu tuhaflıktan kastettiğim bu olayın açıklanmasının zor bir olay olması. Aklıma “stratejik” mi dersiniz “komplo” mu dersiniz ona benzer bir açıklama geliyor da ondan söylemiyorum bu lafı. Ama Kürt siyasetinin en önemli lideri Öcalan’ın “devletle” konuşuyorum dediği ve “tarihî bir anlaşma”dan söz ettiği bir dönemde; Kürt siyasetinin, sayıları sınırlı da olsa solda siyaset yapan Türkler’le birlikte 36 milletvekilliği kazandığı bir dönemde; İktidarın bile Kürt siyasetinin bu başarısı karşısında söz etmekte zorlandığı bir dönemde; Yeni anayasanın hazırlanacağı ve muhtemelen bu meselenin çözüm kodlarının bu anayasada yer alacağı beklentisinin yükseldiği bir dönemde böyle bir olayın yaşanmış olması gerçekten de “tuhaf” ve bu nedenle de açıklanmaya muhtaç. Açıklanmaya muhtaç olma hali her şeyden çok Kürt siyasetinin önemli aktörleri olan BDP’ye ve Öcalan’a “karşı” gibi duran bir olay olmasından dolayı. Gerçekten de zaten Hatip Dicle olayından kaynaklanan “yemin” sorunu seçim başarısını gölgelemeye yüz tutmuşken; Öcalan, devletle barış yönünde adımlar atmaya başlamışken bu olayın olması hem BDP siyasetini ve hem de Öcalan’ın liderliğini sorgulanır hale getirdi. Silvan olayı böyle bir amacı yerine getirmek için yapılmış olabilir mi? Doğrusu bu soruya çeşitli nedenlerle evet demek zor. Açıklanmaya muhtaç konulardan biri de aynı gün “Demokratik Özerklik”le ilgili bir kararın alınmış olması. Doğrusu ben aynı gün alınmış olmasına değil ama böyle bir kararın böyle uluorta alınabilmiş olmasına takılıyorum. Demokratik özerkliği savunan ve bu kavramın ülkedeki yönetimin “bölge” bazında örgütlenmesiyle ve de özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgeler başta olmak üzere çeşitli “pozitif ayrımcı” uygulamalar benimsenerek Kürt sorununun çözülmesinde önemli bir imkân olacağını düşünen biri olarak böyle bir kararın alınmasına şaşırmış durumdayım. Nasıl bu kadar ayrı bir dil tutturmuş olabiliriz ki? Bu kararın böyle alınmış olması aynı zamanda, bu ülkede Kürtler’in dışında, “demokratik, özerk, katılımcı” bir yönetim arzulayan toplum kesimlerini hiçe sayan bir karar olmuş olmadı mı? Bize ne sizden mi denmek isteniyor? Yoksa herkes bizi izlesin mi? Yoksa ne? Devletin bugüne dek uyguladığı baskıcı ve asimilasyoncu politikalar Kürt toplumunu içe kapayarak kimlik-içi farklılaşmayı önlemiş ve onları Türklere karşı güvensiz bir hale getirmiştir. Bir zamanlar “çözüm” için düşünülmüş bu politikaların şimdi “sorun” olduğu bugün hemen herkes tarafından kabul edilen bir durum. O nedenle de Kürt sorunu bir özgürleşme sorunu olduğu kadar, sanıldığının aksine Türklerle birlikte yaşamaya ilişkin bir güvensizlik sorunudur. Bu güvensizlik sorunun ortaya çıkış biçimlerinden biri de Kürt siyaset dilinde bugünlerde sıkça “imha”, “inkâr”, “katliam”, “kültürel soykırım” gibi kelimelerin kullanılmasıdır. Bugün kimse iktidar partisinin Silvan olayına karşı yumuşak davranmasını bekleyemez ama sorunun kendisini sahiden barışçı yollarla çözmekten söz edeceksek o zaman iktidar partisinin Kürtler’e yönelik “güven arttırıcı önlemlere” ve bu yönde “jestlere” ihtiyacı olduğunu görmesi gerek. |
|
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025