Etyen MAHÇUPYAN
Siyasi akımların güce pervane olmaya teşne olduğu bir coğrafyada, Atatürkçü olmak marifet değil. Ama her bağlamda merkezin dışından gelerek yerli bir demokrasi projesini hayata geçirme potansiyeli taşıyan bir siyasi hareketin, dönüp dolaşıp Atatürkçü olması tarihsel açıdan trajik bir durum…
Öte yandan İslami duyarlılığa sahip muhafazakarların psikolojik, kültürel veya ideolojik açıdan kendilerini Atatürkçülüğe yakın hissetmeleri zor. Bu kesimde Mustafa Kemal’in artı yönü bağımsızlıkçılığı ve böylece İslam’ın bu topraklarda hüküm sürmesini mümkün kılmasıydı. Ne var ki ardından gelen otoriter ve dışlayıcı laiklik anlayışı, söz konusu artıyı tam aksi yöne çevirdi. Bu nedenle sadece İslami muhafazakarlar değil, onu çok daha çeşitlendirmesine rağmen AK Partililer de Atatürkçülüğü yadırgayacaktır. Hem kültürel baskıcılığı sindirememeleri, hem de bu ideolojinin laik kesimi ‘milleti hakimeye’ dönüştüren kayırmacı ve korumacı siyaseti pervasızca ülkeye yerleştirmesi nedeniyle.
O nedenle bugün Atatürkçü olmaya çalışan, İslami muhafazakarlar ya da AK Parti değil, iktidar... Bu da iktidarın artık siyasi açıdan AK Parti’den ve sosyolojik açıdan da İslami muhafazakarlardan farklılaştığını ima ediyor. Şaşılacak bir durum değil… Çünkü FETÖ darbe girişiminin bastırılmasının akabinde Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı önerisi ile başlayan süreç yeni bir koalisyon üretti. Sağ ve sol milliyetçiler Gülencilerin boşaltılan yerlerine dolarken, AK Parti de çoğulcu içyapısını terk etti ve Erdoğan etrafında tahkim oldu. Bu denklemde Erdoğan’ın temsil ettiği siyasi temsil gücü ile bürokrasinin temsil ettiği siyasi operasyonel güç birbirine muhtaç hale geldi.
***
Bu tabloya gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde elliye ulaşma zorunluluğunu eklediğimizde, şu anki koalisyonun niçin ‘organik’ bir zeminde bütünleştirilmeye çalışıldığını anlıyoruz. Her ne kadar ‘yerli ve milli’ şiarını öne çıkarsa da yerliliğin yüzde elliyi almaya yetmeyeceği açık. Çünkü iktidarın zihniyeti yerliliği çoğulculaştırmaya ve sahicileştirmeye müsait gözükmüyor. Aksine tabanı elden kaçırmama uğruna kimlikçi bir dile tıkanıp kalınırken, farklı kimliklere de arkaik bir milliyetçilik perspektifi içinden bakılıyor. Dolayısıyla iktidarın söylemindeki ‘yerli’ sadece dindarlara işaret ediyor ve buna dayanarak seçim kazanmak mümkün değil.
Nitekim zaten iktidar da yerlilikten vazgeçip ‘milliliği’ tercih etmiş durumda. Yerliliğin çoğulculuk, belirsizlik, melezlik, eşdüzeylilik gibi özellikleri fazla ‘demokrat’… Buna karşılık milliliğin teklik, merkezilik, hiyerarşi, tekdüzelik gibi yönleri, kutuplaşan bir siyasi ortamda daha elverişli. Böylece yerliliğin sahiciliğinden milliliğin suniliğine transfer olundu. Yerliliğin yönetilemezliğinden duyulan endişe, katı yönlendirmeyi mümkün kılacağı düşünülen milliliğe yaslanmayı tercih ettirdi.
***
Diğer taraftan eldeki muhafazakar tabandan kayıp verilmemesi gerekirken, Atatürkçülük söz konusu hakimiyeti riskli hale getiriyordu. Sonuçta orta yol seçildi: Atatürkçülüğe mesafeli kalındı ama Atatürk’çü olundu. Yani ideoloji değil, kişi ve ona atfedilen beka kaygısı öne çıkarıldı. Muhtemelen bu tercihin hem İslami muhafazakarları yadırgatmayacağı, hem de sağ ve sol milliyetçiler ile ortak bir zemin oluşturabileceği hesaplanıyor…
Ancak meseleye geniş açıdan bakarsak, iktidarın fazla bir seçeneğinin de olmadığını görüyoruz. Çünkü zaten bu bir koalisyon ve de o bileşim bir arada tutulmak zorunda. Ayıca ne ülke ne de siyaset bağlamında çoğulcu bir yönetim anlayışına geçmek istenilmiyor. Dahası iktidar ortaklığının devamının çatışmacı atmosfere muhtaç olduğu da açık…
Nihayette Atatürk’çülüğün pragmatik bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Seçenekler daraldığında pragmatizmin aslında bir çaresizlik olduğunu unutmamak kaydıyla…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023