Fehim TAŞTEKİN
Sednaya hapishanesinden gelen dehşet görüntüler üzerinden yıkılan rejimin ne denli lanet olduğu anlatısı, Şam’ın yeni efendilerinin suç siciline sünger çekip tükenmez bir kredi açarken Suriye’nin çöküşüne omuz veren aktörlerin nasıl bir ülke hedeflediklerini gösteren müdahaleleri de gecikmiyor.
Birinci sıradaki ibretlik hamle İsrail’den geldi. Esad’ın düşüşündeki katkısına dair övüntüsünü Suriye’nin tepesine binen saldırılar ve yeni işgaller izledi.
Sürecin başından sonuna içinde olan Türkiye, SDG’siz (Suriye Demokratik Güçleri) bir Suriye için bütün imkanlarını zorluyor.
HTŞ’nin doğup büyümesi, orduya dönüşmesi, makyaj operasyonlarıyla dönüştürülmesi ve İdlib çeperlerinden çıkıp Şam’a gitmesi için koşulları hazırlayıp olgunlaştıran ABD ise gidişata yön vermeye çalışıyor.
Sırasıyla İsrail, Türkiye ve ABD’nin ne yaptığına bakalım.
***
Esad yönetiminin devrilmesinin ardından İsrail Suriye’deki işgali genişletiyor. Suriye üç aşamalı bir operasyonla yok edildi. İsrail, 27 Kasım’daki Saldırganlığı Püskürtme hamlesine kadar aylarca Suriye’de Şam’ın destekçilerine karşı ölümcül saldırılar yaptı, sahayı yumuşattı. Sonra Suriye yönetimi cihatçılar eliyle çökertildi. Ardından İsrail, Suriye’nin dişlerini sökmeye ve kaburgalarını kırmaya başladı.
İsrail’in Esad gider gitmez başlayan görülmemiş düzeydeki saldırganlığı iki boyutta ilerledi:
Birincisi, su kaynakları açısından önem arz eden Cebel el Şeyh’in (Hermon Dağı) Suriye’nin kontrolünde kalan kısımlarını işgal etti. 1967’de işgal ettiği Golan Tepeleri’nde 1973’te ikinci kez yaşanan savaşın ardından ateşkes hattı olarak belirlenmiş tampon bölgeye girdi. 1973’te Suriye’ye döndürülen Kuneytra’yı yeniden işgal etti. El Mayadin’e göre İsrail güçleri valilik binasına konuşlandı. Ayrıca Merid, Arne, Rima, Hina, Kale Cundul, Ufanıye, Kahtaniye, Hamidiyye, Marriye ve Katana gibi yerleri işgal etti.
Farklı kaynaklara göre İsrail güçleri Şam’a 25-30 km yaklaştı. İsrail bunu 'steril bölge oluşturma' diye sunuyor. Fakat müstakbel ABD Başkanı Donald Trump’tan alacakları destekle işgal altındaki toprakları ilhak etme konusunda tekrar el yükseltebilirler. Trump ilk döneminde BM kararlarını hiçe sayarak İsrail’in ilhak kararlarını tanımıştı.
İsrail saldırganlığının ikinci boyutunda şu var: Suriye’nin bütün askeri varlıklarını yok ediyor. 8 ve 9 Aralık’ta toplam 320 stratejik hedef vuruldu. Askeri merkezler, bütün hava üsleri, helikopter ve savaş uçağı filoları, karadan-havaya füze sistemleri, Minet el-Beyda körfezi ve Lazkiye limanındaki donanma gemileri, silah üretim tesisleri, mühimmat depoları, Şam ve çevresindeki Cumhuriyet Muhafızları'na ait tesisler ve Berze bölgesindeki bilimsel araştırma merkezi bombalandı. Türkiye de Kamışlı’da Suriye ordusundan SDG’nin eline geçen füze, ağır silah ve mühimmat yüklü 12 tır, 2 mühimmat deposu ve 2 tankı imha etti.
Yedioth Ahronoth gazetesine göre İsrail, 1967’den bu yana ilk kez Suriye’nin tüm hava üslerini vurdu. İsrail Ordu Radyosu’na konuşan bir İsrailli yetkili “Suriye'nin uçakları, savaş gemileri ve stratejik tesislerini imha ettik. Tarihimizdeki en büyük hava operasyonunda Suriye ordusunun kabiliyetlerini yok ettik” diyor.
Savunma Bakanı Israel Katz, bu benzeri görülmemiş saldırganlığı “7 Ekim'den önce Gazze'dekine benzer bir gerçekliğin yaratılmasını önlemek için steril bir savunma bölgesi kurma” amacına bağlıyor. Yeryüzünün en organize terör devleti her türlü melaneti 'terörü önleme' adına yapıyor.
İsrail 2013-2017 arasında Nusra dahil 12 silahlı gruba silah, mühimmat ve para verdi. 27 Kasım’da Halep’i hedef alarak Şam’a giden Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nda cihatçıların işini kolaylaştırdı. Sıra yeni yöneticileri terbiye etme, nasıl bir Suriye istediklerini belletme ve bu ülkenin caydırıcı savunma kapasitesi edinemeyeceğine dair kırmızı çizgileri çizme aşamasına geldi.
Kantz açıkça “Her kim Esad'ın yolunu izlerse sonu Esad gibi olacaktır. Aşırılık yanlısı İslamcı bir terörist oluşumun İsrail'e karşı faaliyet göstermesine izin vermeyeceğiz. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağız” diye tehdit savuruyor. Esad’ın gittiği gün Netanyahu “Bugün tarihi bir gün. Rejim düştü. Bu, Esad rejiminin başlıca destekçileri olan İran ve Hizbullah'a indirdiğimiz darbelerin doğrudan bir sonucudur” demişti. Sonra "Golan Tepeleri’nin ebediyyen İsrail toprağı olarak kalacağını" söyledi.
Suriye’yi aradan çıkardılar. Şimdi gelenlere ‘sizinle Suriye’yi hallettik ama kırmızı çizgilerimizi aşarsanız size İslamcı terörist muamelesi’ yaparız diyorlar.
Yaptıkları katıksız bir savaş ilanı. Ama Şam’ın yeni efendileri İsrail ve ABD’ye minnettar oldukları için tek bir kelime edemiyor.
***
13 yıllık ‘kemik kırma’ operasyonundaki yüksek katkısıyla en fazla İsrail’i mutlu eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da rejim düştükten sonra kendi savaşını Fırat hattında devam ettiriyor. HTŞ’ye dikensiz bir “Doğu Fırat” bırakmayı hedefliyor sanki. Tel Rıfat’tan sonra Menbic el değiştirdi. Fırat’ın doğusuna geçmek için Karakozak köprüsü ve Tişrin elektrik santrali etrafında çatışmalar yoğunlaşırken Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir gibi ilk etapta kuzeyden ve güneyden kıskaca alınacak yerler vuruluyor. Rakka da atış menziline girdi.
Erdoğan bir yandan da Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) yeni düzende ana yapı taşı yapmayı umuyor. Aynı zamanda iktidar aygıtları HTŞ’yi makulleştirmeye dönük PR operasyonunda başı çekiyor. Yandaş ve muhalif görünümlü yandaşlar cümleten cihatçı yığınların sanıldığı gibi tehlikeli olmadığına dair kampanyanın bir tarafından tutuyor. Suriye yeniden kurulacak, sığınmacılar dönecek, ekonomik fırsatlar oluk oluk akacak, 13 yıldır savaşa yatırım yapanların yüzü nihayet gülecek! Fakat Türkiye destekli geçiş hükümeti ile SMO’nun Şam’daki yeri hala belirsiz! Süreç HTŞ’nin tekelinde ilerliyor.
***
ABD de yeni rejimi nasıl yoğuracağına dair elindeki kartları karıştırıyor. Sezar Yaptırımları’nı kaldırmak ve HTŞ’yi terör örgütleri listesinden silme teklifi en önemli baskı aracı. Biden yönetimi yeni yönetimle çalışacak ülkelerin işlerini kolaylaştırma adına kara listeyi gözden geçirmeyi düşünüyormuş. Dikte etme sanatı hünerlerini göstermeye başlıyor.
Yanı sıra ABD, Türkiye ve bölgesel ortakların HTŞ üzerindeki etkisini kullanmaya çalışıyor. Şam’da yeni düzeni şekillendirmede elde tutulan bir diğer kaldıraç SDG olabilir. Fakat birbiriyle çatışan kartlar bunlar. Suriye’yi yoğurma operasyonunda daha işlevsel olan kart diğerlerini ekarte edebilir. Bu bakımdan ABD’nin elinde ‘kullan at’ durumuna düşmek de var.
***
SDG, Suriye’nin kıymetli hidrokarbon rezervleri ve tahıl ambarı üzerinde oturuyor. Mantıken bu avantajı yeni denkleme ve siyasi çözüm sürecine girmek için kullanabilir. Bu Ankara’ya rağmen kurulmaya çalışılan bir denklem. Bu avantajın bir kaldıraç işlevi görebilmesi için masa kuruluncaya kadar korunması gerekiyor. Fakat bu zenginlikler aynı zamanda SDG’yi hedef haline getiriyor.
Türkiye’nin kuzeydeki baskısına paralel olarak SDG’yi Deyr el Zor, Mayadin ve Elbukemal’den çekilmeye iten gelişmeler yaşanıyor. Yeni dinamik SDG’deki Kürt-Arap ittifakını mümkün kılan kartopu etkisini tersine çeviriyor. SDG bünyesindeki Deyr el Zor Askeri Konseyi'nin önde gelen isimlerinden Ebu el Haris el Şayiti, Şam'ı kontrol eden güçlere katıldıklarını duyurdu. Bu kopuşun askeri konseyin tamamı değil sadece Şayitat aşireti ile sınırlı olduğu belirtilse de geleneksel yapıların Şam’daki aktörlere yakın oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Aşiretlerin Teym, Harata ve Tanak petrol sahaları ile Mücavere gaz sahasını ele geçirdiği aktarılıyor. Ayrıca muhalif kaynaklar SDG’nin Hecin, Şaafe, Bahra, Granij, Ebu Hamam, Ziyban, Tayyane, Dernaç, Ebu Cerdub gibi yerleşimlerden çekildiğini de aktarıyor.
Evet HTŞ, Halep operasyonun başında SDG ile çatışmamayı tercih etti. Çünkü Şam’ı hedefe koymuşlardı. Tüm gücü ele geçirmeden enerjilerini tüketmek niyetinde değillerdi. SDG Komutanı Mazlum Abdi, Şam’dakilerle diyaloga hazır oldukları mesajı veriyor. PYD yöneticisi Salih Müslim de, BBC Türkçe’ye demecinde, HTŞ’nin Halep operasyonu sırasında YPG'ye “Size saldırmak istemiyoruz” diye mesaj gönderdiğini hatırlatarak “Bu olumlu bir şey. Umarız devam eder. Ama politik çözüm için şimdiye kadar bir görüşmemiz olmadı" diyor. Fakat Türkiye’nin Fırat’ın batısından doğusuna yönelik hamleleri ve aşiret güçlerinin Deyr el Zor’da SDG’nin alanını daraltması HTŞ’nin işini kolaylaştırıyor. HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani’nin SDG’ye karşı savaşa dair sessizliği meseleye ne kadar pragmatik baktığını gösteriyor. Belki bu, onun ABD’yi karşısına almamak için sonraya bıraktığı bir hesaplaşmaydı. Fakat ilan edilmiş bir çatışma olmadan SDG’nin geriletilmesini kâr sayabilir.
***
ABD, Irak’tan Suriye’ye güç takviyesi yapsa da Suriye ve İran bağlantılı güçleri hedef aldığı gibi SDG’ye cephe açanlara saldırmıyor. Pentagon önceliklerinin bölgedeki Amerikan askerlerini korumak olduğunu söylüyor. Yani yeni gelenlerle kötü bir başlangıç yapmaktan kaçınıyor. Abdi’ye bakılırsa ABD, SDG için hem HTŞ hem de Türkiye ile iletişim kuruyor. Abdi, Menbic’teki güçlerin çekilmesi konusunda ABD’nin arabuluculuğunda bir anlaşma yapıldığını da teyit ediyor.
ABD’nin arabuluculuğunun Fırat’ın doğusuna yönelik hamlelerin önünü ne denli keseceği meçhul. Amerikalılar Şam’da kurulacak iktidarı şekillendirmenin yollarına bakarken temkinli gidiyor.
Beri taraftan Türkiye’yi dizginlemeye dönük temaslar var. Savunma Bakanı Lloyd Austin, CIA Direktörü Bill Burns, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Türk muhataplarıyla görüşüyor. Saldırıların durdurulması isteniyor. Yaptırım tehditleri de devreye girmiş durumda. Senatör Lindsey Graham, “Kürt güçlerinin Türkiye veya Suriye'yi ele geçiren radikal İslamcılar tarafından tehdit edilmesine izin vermemeliyiz” diye çıkışıyor. Fakat Graham, Türkiye’nin silahsızlandırılmış bir tampon bölgeyi hak ettiğini de söylüyor. Washington’da da geçiş dönemi. Trump gelinceye kadar denklem epeyce değişmiş olacak. Trump’ın dediği de; “Suriye’deki krizi Suriyeliler kendi başlarına çözmek zorundalar, biz oraya karışmayacağız. Fransa da karışmayacak. Önceliğimiz Ukrayna meselesi.”
***
Kürtler bu süreçte ABD başta olmak üzere uluslararası koalisyona bel bağlarken “eli uzun” İsrail’den de somut destek bekliyor. Salih Müslim gazeteci Saman Rasulpur’a röportajında şunu söylüyor: “İsrail'in tutumu uluslararası politikayı, özellikle de Avrupa'nın yaklaşımını etkileyebilir. Umarım bu konuda harekete geçme kapasiteleri daha belirgin hale gelir. Sözlü desteğin ötesinde pratik tedbirler bekliyoruz. Buradaki dostlarımız İsrail'in bu tutumunu olumlu buluyor ve yürekten karşılıyor.”
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, “Menbiç'te gördüğümüz gibi Kürtlere yönelik saldırılar durdurulmalı! Bunu ABD yönetimindeki dostlarımızla ve diğer ülkelerle görüşüyoruz” demişti.
Kürt tarafından çıkan mesajlar sanki “Şam’daki cihatçılar ileride İsrail’i tehdit edebilir, o yüzden iktidarda kimi görmek istediğinize iyi karar verin” fısıltısını içeriyor.
Sonuç olarak Orta Doğu’daki Amerikan düzenine tabi olmayan bir Arap devletini boğma operasyonu amacına ulaştı. Şimdiki misyon İsrail’e yanıt verebilecek güçte bir Suriye’ye izin verilmemesi. Bunun için hep tetikte olacaklarını anlıyoruz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025