Fehim TAŞTEKİN
Fransa gibi ülkelerin tutum belirlemesi kolay kolay bir Fransız askeri konuşlanmasını beraberinde getirmeyebilir. Bu ne oranda ABD ile eşgüdüm içinde olduklarına da bağlı. Fakat Macron’un tutumu iki bakımdan ortamı değiştirebilir.
ABD Başkanı Donald Trump’un “Suriye’den en kısa sürede çekileceğiz. Biraz da diğerleri ilgilensin” diyerek kendi yönetimini ters köşeye yatırmasına paralel olarak Fransa, Kürtlere ‘kalkan’ pozu verdi.
Güya öngörülemezliği Ortadoğu’nun alamet-i farikası sayardık. Dünyayı öngörülebilir olduklarına inandırmış ‘gelişmişler’ kulübü de ‘yanardöner’ patronları sayesinde öngörülemez oldular.
Esasen sapmaların ne zaman ve nasıl başladığı dikkatle izlendiğinde olup bitenler şaşırtıcı olmaktan çıkıyor. Sözün gelişi Trump’ın orijinal düşüncesi Amerikan askerlerinin Ortadoğu’da bulunmasının bir şeye değmeyeceği yönünde(ydi). İş adamı kafasıyla ‘ne verdim ne aldım’ denklemine bakıyor. Ve “Önce Amerika” sloganına uygun olarak Irak ve Suriye’deki savaşların kârlı olmadığını düşünüyor.
Bir paradoks olarak aynı zamanda orijinal planda İran’la hesaplaşma, Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da palazlanan İran bağlantılı güçleri bertaraf etme ve İsrail’in güvenliğini güçlendirme hedefi de dış politikanın öncelikleri arasında. Asker çekmeyi vaat eden bir lider sahada olmayı gerektiren bir dizi hedefi de önüne koyuyor. İşte sapmalar burada başlıyor. Pentagon’un Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) eğitimi, donatımı ve IŞİD’le savaştaki koordinasyonu için yürüttüğü faaliyet aylar öncesinden bütçelendirildi. Sadece 2018 değil 2019’daki bütçe de onaylandı. Bu da Amerikan askerlerinin en az 2 yıl daha Suriye’de kalacağının resmen teyididir. Üstelik kovulan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis bundan böyle sadece Pentagon değil diplomatik misyonun da sahada olacağını, Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervlerini barındıran yüzde 25-30’luk bir toprak parçasını pazarlık kartı olarak ellerinde tutacaklarını deklare ettiler. Şimdi Trump orijinal söylemine yatarak Pentagon ve Dışişleri’nin planlı çalışmalarına ‘nanik yapıyor’. Yine beklentinin aksi bir durum da şurada: Tillerson’ın yerine atanan Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’na getirilen John Bolton çekilme değil daha fazla müdahaleyi savunuyor. İkisi de bölgede IŞİD’le savaşı yeterli görmeyip mücadelenin kapsamının İran’la yüzleşmek dahil Amerikan karşıtı rejimlerin değiştirilmesi yönünde genişletilmesini istiyor. İşte bu yüzden Trump, Dışişleri’ne “Haberimiz yok” dedirten çekilme planıyla evvela kendi ekibinin önüne berbat bir pirinç yığdı; şimdi ayıklayıp dursunlar.
***
Trump, ABD’nin yükünü azaltmayı hedeflerken bir şey daha yapıyor: Körfez ve Avrupa’daki ortaklarından ellerini taşın altına koymalarını istiyor. “Biraz da siz bedel ödeyin” kıvamında bir yaklaşım. Bu noktadan sonra Fransa gibi ülkelerin reflekslerine bakmak yerinde olur.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen haziranda daha koltuğuna ısınmakta olduğu sırada düşüncesi şuydu:
“Beşşar el Esad’ın ayrılmasının her şeyin önkoşulu olduğunu söylemiyorum, henüz kimse bana meşru bir halef gösterebilmiş değil… Benim çizgilerim net: İlk önce bütün terörist gruplarla tam savaş. Onları ortadan kaldırmak için herkesle işbirliğine ihtiyacımız var, özellikle Rusya ile.”
Yani prensipte neo-conların Fransa’yı Libya benzeri bir çöktürme senaryosuna sürüklemesine karşıydı. Yeni anahtar “Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması” idi. Bu bakımdan Macron’a göre Rusya doğru yoldaydı!
Halbuki selefi François Hollande, Esad gitmeden Suriye’de hiçbir sorunun çözülemeyeceği konusunda en katı tutumu benimseyen Avrupalı lider olmuş ve Suriye Ulusal Konseyi’ni Suriye’nin tek meşru temsilcisi olarak tanımıştı.
Fakat hep ilk vuruşu yapan güç olmayı önemseyen Fransa diğer taraftan ‘devrim’ denemelerinde karşılaşılan hezimetler, ABD’nin IŞİD’le mücadelede liderliği üstlenmesi, Rusya’nın sahaya inip dengeleri bozması ve Suriye’ye yönlendirdikleri cihatçıların Avrupa’yı vurmaya başlaması gibi faktörlere bağlı olarak Ortadoğu’daki profilini düşürdü.
Ne var ki huylu huyundan vazgeçmez. Eski bir sömürge gücü olarak Fransa, Macron’ın temel çizgilerine rağmen kartlarını yeniden karmaya ve profilini yükseltmeye başladı.
Yeniden işe el atabileceği iki çıkış noktası var: Olası bir kimyasal faciayı bahane ederek hava saldırılarıyla oyuna dönmek ve Amerikalıların yaptığı gibi Kürtler üzerinden yürümek.
Macron, geçen yıl Trump’tan sonra “Kimyasal saldırı olursa Suriye’yi vururuz” diyen ilk Avrupa lideri oldu. Bu çıkışıyla, “Bush’un Fino Köpeği” unvanını kazanmış Blair’i anımsattı.
Kısa bir süre sonra Trump’la görüşen Macron, ABD ile Suriye’de savaş sonrası yol haritası üzerine çalışacaklarını açıkladı.
Paylaşım sürecine gecikmeden dahil olma heveslerinin yanı sıra Fransızlar açısından daha saldırgan bir duruş için kışkırtıcı bir neden daha ortaya çıktı: Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile yetinmeyip Zeytin Dalı ile oyunun kurallarını değiştirmesi. Afrin ve ardından atış menziline konulan Menbic bir kırılma noktası sayılıyor.
***
TSK, Afrin’e girmeye başladığında Hollande ile görüşen Suriyeli Kürt temsilciler, Şubat 2015’te ve giderayak Mayıs 2017’de Elysée Sarayı’nda kendisini ziyaret ettiklerinde verdiği taahhütleri hatırlatıp desteğin sürmesi konusunda yardım istedi. Bu teması 29 Mart’ta Asya Abdullah ve Redur Halil’in de aralarında bulunduğu Kürt heyetinin Macron’u ziyareti izledi. (Bu buluşmada Hollande’ın da parmağı olabilir.) Elysée’nin resmi açıklamasında ‘Macron’un SDG ile Türkiye arasında arabuluculuk yapabileceği’ vurgulandı. Kürt temsilciler ise Macron’un Türkiye’yi durdurmak için Menbic’e asker gönderme sözü verdiğini belirterek suları dalgalandırdı. Tabi ki Elysée Sarayı, Ankara’nın sert çıkışı üzerine Fransa’nın uluslararası koalisyona desteğinin ötesinde Suriye’nin kuzeyinde bir operasyon hazırlığının olmadığını açıklama gereği duydu.
Bu, bir siyaset biçimi. Kürtler üzerinden Ankara’ya mesaj verilmiş oldu. Erdoğan’ın “Siz kim oluyorsunuz ki terör örgütü ile Türkiye arasında arabuluculuk ifadesini ağzınıza alıyorsunuz. Fransa’nın hiçbir terör örgütünden şikâyetçi olma hakkı kalmamıştır” şeklindeki tepkisi mesajın görüldüğü anlamına geliyor.
Bu noktada Türkiye’nin Afrin’e müdahalesinin Batı’da nasıl görüldüğünü de anlamak önemli. Özellikle Fransa IŞİD’in sarsıcı saldırılarının hedefinde. Bu eylemlerde bugüne dek 230’un üzerinde insan öldü. Afrin’e taşınan grupların bazıları da IŞİD’in soldurulmuş ya da sulandırılmış versiyonları. Türkiye bu gruplarla birlikte yürüyerek cihatçıların destekçisi konumuna düşüyor. Erdoğan’ın sözleri, açıkçası, “Üzerimize gelmeyin, IŞİD gibi örgütleri üzerinize salarız” diye algılanıyor. Paris’te kiminle konuşursanız konuşun yapılan çıkarım budur. Afrin’den başlayarak vurulan YPG de IŞİD’le en etkili mücadele eden örgüt olarak görüle geldi. Ankara’da öfke patlamasına yol açsa da işin bağlamı böyle.
***
Gerek Fırat Kalkanı gerek Zeytin Dalı’nda işlerin Ankara’nın arzu ettiği şekilde ilerlemesinde harekâta yakılan yeşil ışıkların, açık ya da zımni mutabakatların veya gönüllü-gönülsüz desteklerin rolü yadsınamaz. Bunlar propaganda edildiği gibi falan ya da filan güce rağmen olup biten şeyler değil. Fransa gibi ülkelerin tutum belirlemesi kolay kolay bir Fransız askeri konuşlanmasını beraberinde getirmeyebilir. Bu ne oranda ABD ile eşgüdüm içinde olduklarına da bağlı. Fakat Macron’un tutumu iki bakımdan ortamı değiştirebilir: Birincisi sahadaki potansiyel riskleri harekete geçirebilir. İkincisi uluslararası kamuoyunun duruşunu etkileyebilir.
Türkiye’nin sahadaki askeri varlığı, Batılı ortakların plan ve beklentilerine uyumlu olacak şekilde yeni bir forma kavuşturulabilir. Ancak bu senaryo için koşulların oluştuğunu söylemek zor.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025