Fehim TAŞTEKİN
27 Mart’ta Riyad’da Kral Selman’la görüşen Hafter ayağının tozuyla başkenti ele geçirme harekatını başlattı. BM Güvenlik Konseyi, G7, AB, Hafter’in aleni destekçileri savaşın durdurulması çağrısı yaptı. Hafter pek de tınmadı. Bu da arkasını yasladığı yerlere güvendiği ve bazı aktörlerin fena halde ikili oynadığı yorumuna yol açıyor.
Libya, bugünlerde 70’inci yılını kutlayan NATO’nun teröre teslim edip sırtını güneşe verdiği bir yer. Birkaç gündür yeniden fokurdamaya başladı. Nedeni, zamanında Albay Muammer Kaddafi’den kaçıp CIA’in gölgeliğinde gün eskitmiş Mareşal Halife Hafter’in başkent Trablus’u ele geçirmek için harekete geçmesi.
Çıkar kavgasıyla vekalet savaşını körükleyenlerin elinde Libya sekiz yıldır paramparça. Petrolün laneti mi demek lazım yoksa lanet olası şebekelerin tükenmez iştahı mı?
Şöylesine lanet;
– 2015’e gelindiğinde ülkenin en doğusunda Tobruk ve Beyda, Temsilciler Meclisi ve Halife Hafter’in kurduğu Libya Ulusal Ordusu’nun elindeydi.
– Beyda’nın batısında 2011’de ‘devrimin başkenti’ ilan edilmiş Bingazi, El Kaide bağlantılı Ensar el Şeria’nın başını çektiği Devrimci Şura Meclisi’nin kontrolündeydi.
– Biraz dana batıda Derne, Cufra ve Sirte sahnenin sürprizi İslam Devleti’nin (yani IŞİD’in) eline geçmişti. Bu seçimle en stratejik tercihi yapan İD’di çünkü ‘petrol hilali’ diye anılan bölgeyi gözüne kestirmişti.
– Başkent Trablus’un patronu İslamcıların ağırlıkta olduğu Milli Genel Kongre, Milli Kurtuluş Hükümeti ve bunlarla bağlantılı milis güçleriydi.
– Başkentin doğusunda Mısrata, Trablus’la kader birliği yapan farklı örgütlerin elindeydi.
– Petrol ve yeraltı su kaynaklarıyla çölün efendisi Fizan bölgesinde Tuareg, Tubu ve Arap kabilelerinin sözü geçiyordu.
– Mısır, Sudan, Çad ve Nijer’e sınır olan üçgen komşu ülkelerin ‘yasadışı’ örgütlerine sığınaktı.
Bu denklem iki sene sonra biraz daha değişti. Kabileler, savaş ağaları ve diğer yerel unsurlar bir kenara vekâlet savaşında üç ana eksen oluştu:
– Bir tarafta 2014’deki ilk seçimde ağırlıklarını yitirdikleri için yeni Temsilciler Meclisi’ni kabul etmeyip başkentte görev süresi dolmuş olan Milli Genel Kongre’yi esas alıp Milli Kurtuluş Hükümeti’ni ilan eden Müslüman Kardeşler ve müttefikleri. Bu cenahın iki ana destekçisi Katar ve Türkiye.
– Diğer tarafta Trablus’ta toplanamadıkları için Tobruk’a taşınan Temsilciler Meclisi, buna bağlı olarak Beyda’da üslenen Abdullah el Sinni hükümeti ve askeri kanat olarak Hafter’in Libya Ulusal Ordusu.
– Üçüncü kümelenmeyi El Kaide-IŞİD çizgisindeki örgütler oluşturuyor. IŞİD her kesimin düşmanıyken Trablus ve Mısrata’taki İslamcılar ile Bingazi’deki El Kaide çizgisindeki radikaller birbiriyle paslaşıyordu. Ve bütün bunlar NATO kanadının dünyaya ‘Libya Devrimcileri’ diye alkışlattığı gruplardı. İster ‘laik’ ister ‘İslamcı’ söylemlerle gelsinler tüm aktörler en çok petrolün vanasıyla ilgileniyor.
***
Bu neft kokan keşmekeşten nasıl çıkılacak? BM umutsuzca uğraşıyor. Altın vuruşunu yapan Amerikalılar Katar eliyle besledikleri El Kaideciler dönüp kendi elçilerini öldürdüğünden beri uzaktan seyrediyor. Fransa ve İtalya rol çalmanın derdinde. Türkiye’nin adı ‘İslamcı terör finansörü’ne çıkmış. Eyvah ki eyvah!
Aralık 2015’te Fas’ta buluşturulan taraflar ‘Libya Siyasi Anlaşması’ çerçevesinde Fayiz el Serrac başkanlığında Milli Mutabakat Hükümeti’ni kurmuştu. Bir süre sonra Milli Kurtuluş Hükümeti dağıldı, Milli Genel Kongre de Devlet Yüksek Konseyi’ne dönüştü. Bu şekilde BM de Milli Mutabakat Hükümeti’ni tanıdı. Ama Tobruk kanadı yan çizdi. Haliyle kavga uzadı.
Siyasi çözüm patinaj yaparken sahada hakimiyet savaşı kızıştı. Hafter önce Bingazi’deki İslamcıları, ardından Bingazi’nin batısında Ecdebiye, Sidra ve Ras Lanuf’u ele geçirip güç dengesini lehine çevirdi. İslamcıları yenilgiye uğratarak kendisini ‘teröristlerle savaşan adam’ diye lanse etme şansını yakaladı. Tabi bunu yaparken ‘terör destekçisi’ olarak lanse edilen ülkeler de belliydi: Türkiye ve Katar. Suçlamalardan birkaç örnek aktarayım:
– Beyda merkezli Başbakan Abdullah el Sinni, Ocak 2015’te Türkiye’yi İslamcı örgütlere silah göndermekle suçladı.
– Ocak 2013’te Türkiye’den Libya’ya giderken fırtınaya yakalanıp Yunanistan sahiline demir atan bir gemide Türkiye’den yüklenmiş silahlar bulundu.
– Aralık 2014’te Mısır tarafından durdurulan bir gemide bulunan silahlar Türkiye’ye mal edildi.
– Ağustos 2014’te Hafter, Türkiye’den Derne’ye giden bir geminin vurulmasını emretti, hayli gürültü çıktı.
– Aralık 2014’te Mısrata limanına yanaşan bir Kore gemisinde bulunan silahlar da Türkiye’den gitmişti.
– Yunanistan Eylül 2015’te İskenderun’dan mühimmat yüklenen bir gemiye el koydu.
– Katar ve Türkiye, Sudan üzerinden de silah sokmakla itham edildi.
Bu bağlantılar çok konuşuldu ve Türkiye’nin üzerine etiket yapıştı. Gelinen noktada Türkiye’nin bütün kesimlere eşit mesafede olduğu savı Türk’ün Türk’e propagandasından öteye geçemedi. Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz el Serrac ayağını İstanbul’dan kesmese de BM Özel Temsilcisi Ghassan Selame’nin yürüttüğü siyasi çözüm sürecinde Türkiye’nin ağırlığının kaldığını söyleyemeyiz.
BM’nin çabalarına paralel İtalyan-Fransız rekabeti de su yüzüne çıktı. Selame’nin Eylül 2017’de ortaya koyduğu çözüm takvimi işlemeyince Fransa bir hamleyle tarafları Mayıs 2018’de Paris’te topladı. Trablus ve Tobruk (Beyda) hükümetleri 10 Aralık’ta seçime gitmeyi kabul etti. Ardından eski sömürgeci İtalya, Fransız planına çelme takarak 12-13 Kasım’da Palermo’da alternatif konferans düzenledi. Bu konferansta, BM’nin 2019’un ilk ayında ulusal uzlaşı konferansı ve ilkbaharda seçim düzenlenmesini öneren yeni planına destek çıkıldı. Palermo önemli bir restleşmeye de sahne oldu: Mısır Devlet Başkanı Addulfettah el Sisi’nin katıldığı konferansa paralel gayri resmi bir toplantı tertip edildi. Türkiye ve Katar dışlandığı için Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay konferanstan çekildi. Paris’teki konferansa katılıp da Palermo’daki konferansı “İslamcılar ve finansörleriyle (Türkiye-Katar) aynı masaya oturmam” diyerek boykot eden Hafter, Türkiye’nin dışlandığı gayri resmi toplantıda hazır ve nazırdı.
***
BM yeni bir takvim üzerine tarafları sabitlemeye çalışırken Hafter ocakta birden bire coştu. Bu sefer Fizan’da gerek ateş gücüyle gerek petrolden pay pazarlığıyla bölgenin Tuareg, Tubu ve Arap kabilelerini hizaya getirdi. Güneybatıda ülkenin en büyük petrol sahaları Şerare ve El Fil’de kontrolü sağladı. Bu sahada söz sahibi Trablus hükümetiydi. Bu, Trablus cephesine esaslı bir darbe oldu. Hafter petrolü kontrol ettiğinde uluslararası meşruiyetinin güçleneceği hesabıyla hareket ediyordu. ‘Vahşi Batı’ ile ‘Çölün Aslanları’ arasındaki diplomasinin şifreleri böyle çalışıyordu. Fransa da bölgede ‘yasadışı trafiği’ kestiği gerekçesiyle Hafter’ın sırtını sıvazlıyordu. Hafter’den kaçanları Fransız uçakları Çad tarafında havadan vuruyordu. Bu trafikte petrol, altın, silah, uyuşturucu ve insan (göçmen) var. Tabi yasadışı trafiği bitirmek bu işin kılıfı. İtalyan-Fransız rekabetinde Hafter, Paris’in adamı olmayı seçmişti. Ki Hafter son hamlesini yaparken İtalyanları ‘düşman’ ilan ederek tarafını iyice netleştirdi. Rusya da bir süredir Hafter’e el veriyordu. Daily Telegraph’a göre Rus askeri istihbaratıyla koordineli çalışan Wagner Grubu geçen nisandan beri Bingazi’de 300 özel askerle Hafter’in işini kolaylaştırıyor; top, tank, insansız uçak ve patlayıcı temin ediyor. Silah ambargosuna rağmen Hafter’e Mısır üzerinden silah gittiği de söyleniyor.
Hafter Sahra Altı’nda kümelenen örgütlere karşı savaşta ‘Ben sizin terörle mücadelede ortağınızım’ dediğinde Batı başkentlerinin nabzı farklı atıyor. Hatta İtalya bile ENI’nin petrol çıkarlarını garantilemek için gün batmadan Hafter’e dönebilir. Vananın başında kim oturuyorsa patron odur.
Herkes BM’nin çözüm planına bakarken Hafter’in yabancı hamilerinden onaysız böyle bir hamle yapması imkansız. Fizan’ı ele geçirdikten sonra insani yardım kamyonları bölgeye ‘umut’ taşıdı. Rusya’da basılmış gıcır gıcır dinarlar dağıtıldı. Hafter’in kesesi buna yetmez.
Hafter’den ikinci bir hamle 4 Nisan’da geldi ki zamanlama açısından hayli manidardı. BM Genel Sekreteri António Guterres, Libyalıları 14-16 Nisan’da öngördükleri ulusal diyalog konferansına katabilmek için Trablus’taydı. 27 Mart’ta Riyad’da Kral Selman’la görüşen Hafter ayağının tozuyla başkenti ele geçirme harekatını başlattı. BM Güvenlik Konseyi, G7, AB, Hafter’in aleni destekçileri savaşın durdurulması çağrısı yaptı. Hafter pek de tınmadı. Bu da arkasını yasladığı yerlere güvendiği ve bazı aktörlerin fena halde ikili oynadığı yorumuna yol açıyor.
Mısrata-Trablus grupları Hafter’e karşı ‘Öfke Volkanı’ adıyla güçlerini birleştirerek Trablus’un kolay lokma olmayacağını gösterdi.
Hafter’in tam olarak neyi murat ettiği meçhul. Ancak petrol sahalarını kontrolü altına alarak güç dengesini değiştirdi. Belki Trablus üzerindeki baskıyı artırarak ulusal diyalog konferansında yerini büyütmek istiyor. Çünkü askeri kontrolün halk iradesindeki karşılığı belirsiz. Halk savaştan bıkmış durumda, kaosu bitirecek bir lidere ‘eyvallah’ diyecek çok. Beri tarafta Hafter’i ‘diktatör adayı’ olarak görüp “Kaddafi’yi boşuna mı devirdik” diyen de az değil.
Mevcut tabloda BM planı hepten yalan mı oldu? Selame’ye göre 14-16 Nisan’da Gadamis’te diyalog konferansı planlandığı gibi yapılacak. Bu kadar savaş ağası ve yabancı elden ne çıkar, bilmiyoruz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025