Fehmi KORU
İçimizde Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu’nun bu ayın 21’nde yapacağı toplantısından çıkacak faiz ile ilgili kararın ne olacağı konusunda farklı beklentisi olan var mıdır?
Hepimiz gibi ben de o toplantıdan, önceki üç toplantıda olduğu gibi, bir ‘faizi indirme kararı’ daha çıkacağına inanıyorum.
Mevcut oranı koruma -buna ‘pas geçme’ diyorlar- veya faizi artırma kararı çıkarsa gerçekten büyük sürpriz olur.
Sebebini de biliyoruz: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çok keskin ifadelerle “Faiz sebep, enflasyon neticedir” görüşünde ve bu görüşünü ‘nass’ gerekçesi ile açıklıyor. Üstüne üstlük bir de “Benden bundan başka bir tavır beklemeyin” diyor.
Bir kere de değil, çok kere…
İşin ilginç yönü, Tayyip Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AK Parti’de ve kendisinin oluşturduğu hükümette yer alanlardan aynı görüşü aynı kararlılıkla savunan tek kişi bile çıkmıyor; ancak etkili ve yetkili bilinen herkes o görüşün yerine getirilmesi ve başarılı olması için canla başla gayret sarf ediyor…
Sonuç?
O görüşün ilk ifade edildiği günden bugüne TL yabancı paralar karşısında olağanüstü değer kaybetti. Merkez Bankası’nın üç defa düşürdüğü faiz sonrasında geçen ayın (Aralık 2021) enflasyon oranı, TÜİK tarafından, yüzde 36.8 olarak açıklandı. AK Partili son 20 yılın enflasyon rekoru bu.
Yeni yılın ilk gününden şu ana kadar temel ürünlere ve hizmetlere yapılan zamlara bakarak, uzmanlar, Ocak 2022 enflasyon oranının yüzde 50’ye yaklaşacağını tahmin ediyorlar.
TÜİK’in açıklayacağı enflasyon oranının…
Alternatif hesaplar TÜİK’in açıkladığı rakamın çok üzerinde çıkıyor.
Görüşün ‘nass’ yani dini gerekçe ile açıklanması sorunlu. Konuyu anayasanın laiklik ilkesi açısından mahzurlu bulanlar yanında dini açıdan da sorunlu bulanlar çok. Konunun ‘nass’ ile irtibatlandırılması ve ısrarla tutulan yolun sonuçta ülkeye kan kaybettirmesi ciddi bir sorun. Bunun yanında tasarruflarını o görüşe göre değerlendirenlerin enflasyon yüzünden olumsuz etkilenmesi de cabası…
Dince sakıncalı bulunan, enflasyonun altında belirlenen ve birikimlerin heba olmasını engelleyebilecek getiri mi; yoksa faiz diye sakıncalı bulunan, oranı katladığı görülen ve hayatı pahalı hale getiren enflasyon mu?
Üzerinde düşünülmesi gereken ilk soru bu.
Benim esas üzerinde durulmasını arzu ettiğim ikinci bir soru var: “Herhangi bir konuda karar verilirken kimlerin görüşlerine itibar etmek gerekir?” sorusu…
İçlerinde dindar kimliği ile tanınan ekonomi uzmanlarının da bulunduğu kalabalıkça bir grup, ‘faiz’ konusuna farklı yaklaşıyor. “Faiz sebep, enflasyon netice” tezinin gerçeklerle test edildiğinde yanlış olduğunun bilindiği ve bizde de son zamanlardaki denemelerle görüldüğü görüşünde o uzman kitlesi.
Daha önceleri yaşananları bir tarafa bırakalım, son zamanlarda Merkez Bankası kararlarının sonuçlarına bakalım; o sonuçlar tezin tersini doğrulamıyor mu?
Merkez Bankası’nın son kararı üzerine benimsenen ‘kur korumalı TL hesabı’ ile, baskı altında yüzde 14 düzeyinde tutulan faize kurda meydana gelecek artış kadar bir ek getiri verilmesi benimsendi. Düşük tutulmak istenen faiz o getiriyle birlikte bayağı yüksek hale gelebilecek.
Dahası da var.
Faizin Merkez Bankası tarafından belirlenmiş oranı (%14) tasarruf sahiplerinin hesapları için söz konusu; buna karşılık bankaların kredilere uyguladıkları faiz ile devletin kendi borçlanmalarında taahhüt ettiği faiz oranları ya enflasyonun üzerinde ya da ona çok yakın.
Bu da, aslında zorlamalara rağmen gerçeğin farklı olduğunun devlet ve uygulayıcılar tarafından kabulü anlamına geliyor.
O halde neden hayatı tahammül sınırlarının ötesinde pahalı hale getiren yanlış yolda ısrar ediliyor?
Siyasi yorumcular bu soruya cevap olarak “Tek adam yönetimi” de denilen ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni suçluyorlar. Yeni sistemde cumhurbaşkanı tek başına karar verebiliyor ve devletin diğer birimleri de onun kararlarını uygulamakla mükellef tutuluyor.
Acaba sistemin ‘faiz-enflasyon’ denklemi yüzünden ekonomide meydana getirdiği bozulma açısından gözle görülür hal almış olan sakıncası başka konularda da söz konusu olabilir mi?
İç siyasette?
Dış politikada tutulan yol ve alınan kararlarda?
Bürokratik atamalarda?
En azından üzerinde düşünülmeyi hak eden bir durum olduğu ortada.
Herbiri üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken konu başlıkları bunlar.
Ancak ekonomi alanında bugünlerde yaşananlar bu durumun bir başka sakıncasına da ışık tutuyor: Halk siyasete olan güvenini kaybediyor ve gelecekle ilgili umutsuzluğa sürükleniyor.
MetroPoll araştırma firmasının geçen ay (Aralık 2021) cevabını aradığı sorulardan ikisine bu gözle bakabiliriz.
İlki kurumlara güven araştırması.
Tek tek sayılan 12 kurumdan yalnızca ikisi 5 puanın üzerinde güven oyu alırken, diğer 10’u 5 ve daha aşağı puan alabiliyor.
Diğeri “Ekonomiyi kim daha iyi yönetir?” sorusuna verilen cevaplar.
Bu soruya yüzde 36.7 “Muhalefet”, yüzde 35.4 ise “İktidar” cevabını veriyor.
Aslında “Kimse yönetemez” demenin başka ifadesi bu.
Oysa güvenilen kurumlara da, siyasetin çözüm üreteceği beklentisine de sahip olmak gerekir.
Merkez Bankası’nın ilgili kurulu farklı bir karar verirse şaşırırım.
ΩΩΩΩ
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025