Ferdan ERGUT
ODTÜ 18 Aralık 2012’den sonra bir kez daha AKP ’nin hedefinde! Nedeni basit: 50 küsur yıldır gözü gibi baktığı, yeşerttiği ve Ankara ’ya armağan ettiği ormanlık arazisini Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tecavüzünden korumaya çalışıyor. Melih Gökçek yasal sürecin tamamlanmasını beklemeksizin ODTÜ arazisine girerek, üniversitenin dibine neredeyse bir otoban büyüklüğünde yol yapıyor. Yolun projelendirilmesinin hikâyesi, aslında 1980’lere kadar gidiyor. O zamanın kalkınmacı yaklaşımıyla önerilen bu yolun geçerliliği bugünün yeşil düşüncesiyle eleştirilmeli elbette. Yine de hatırlanmalı ki, yol önerildiğinde gerekçesi, bugün söylendiği gibi artık yükünü taşıyamaz hale gelmiş Eskişehir yolunu rahatlatmak değildi. Zira Gökçek’in kötü şehirciliğinin henüz ortada olmadığı o dönemlerde o yolun da “rahatlamaya” ihtiyacı yoktu; henüz bir rant merkezi haline gelmemiş, AVM’lerle, gökdelenlerle, iş merkezleriyle doldurulmamıştı.
Rantın gözleri
1980’lerde bugünküyle kıyaslanmayacak kadar küçük ölçekte planlanan yolun esas amacı, organize sanayi bölgeleri gibi çalışma alanları ile Dikmen, Çankaya gibi konut alanlarını birbirine bağlamaktı. Fakat çeşitli nedenlerle uygulanamadı. Sonrasında Gökçek’in 20 yıllık iktidarı boyunca plansız, programsız yaptığı tahribat eklendi. Örneğin yolun ilk halinde olmazsa olmaz bir konumdaki Dikmen Vadisi’nde planlanan köprü geçişi, iptal edilivermişti. Belli ki, Gökçek’in plansız işlerinin o aşamasında köprü geçişi ve söz konusu yol önem arz etmiyordu! O sıralarda şimdi yapmak için büyük uğraş verdiği bu yolun güzergâhına imar izinleri vermekle meşguldü Gökçek. Tam da o nedenle şu anda yol, neredeyse evlerin salonlarının içinden geçecek! Metroya onca yıl boyunca zerre yatırım yapmayan, Eskişehir yolunda bulduğu her boşluğa gökdelen dikerek trafiği felç eden Gökçek, şimdi kendi yarattığı kâbusu çözmek için ODTÜ’ye saldırıyordu.
Yetkisiz yetkililer
Hiçbir katılımcı süreci işletmeyen Gökçek yangından mal kaçırırcasına, planı onaylanmamış bir yolun viyadüklerini inşaya haftalar öncesinden başlamıştı. ODTÜ’nün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 2011’de sunduğu Koruma İmar Planı, her ne hikmetse Gökçek işe koyulduktan sonra, tam da bayram tatilinin başlayacağı Cuma günü onaylanıp ODTÜ’ye gönderildi. “Onay”, lafın gelişi! Planda önemli değişiklikler vardı. Rantın gözleri, uzun süredir ODTÜ arazisindeydi. Arkasında ODTÜ’nün 50 yıllık emeği olan Eymir Gölü çevresi ve Ankara’nın nefes borusu ODTÜ ormanları, imara açılmak isteniyordu. Metin üzerinde karşılaştırmalı bir analiz yapmak için zaman olmasa da ilk bakışta görülen farklılıklar nedeniyle Rektörlük hemen faksla itirazını bildirdi. Gerek Belediye üst bürokratlarından gerekse Bakanlık’tan plan için itiraz süresi olan 4 Kasım’a kadar hiçbir işlem yapılmayacağı, Rektörlüğe sözlü olarak beyan edildi.
Verilen sözlere rağmen 18 Ekim Cuma gecesi Gökçek’i tanıyan hiç kimsenin şaşırmayacağı gece operasyonu başladı. Önce ODTÜ Mezunları Derneği’nin çitlerini kırarak oradaki ağaçları sökmeye başladılar. Aynı saatlerde ODTÜ’nün SİT alanına girilmiş ve ağaçlar sökülüp atılarak kampüsün hemen dibinde devasa bir yol açılmaya başlanmıştı. Açılan yolda sadece ODTÜ’nün SİT alanındaki çam ağaçları yoktu. Gökçek’in ağaçtan saymadığı, kendiliğinden yetişmiş ve 20 yıldır orada olan binlerce ağaç da vardı. Artık yoklar!
Müdahalenin ardından Dernek nöbetçi savcılığa suç duyurusunu elden götürdü. Savcı evine gitmişti; Adliye’de dilekçeyi alacak kimse yoktu. Aynı gece Rektörlük de kendi dilekçesini 100. Yıl Karakolu’na vermişti; ama polis “yetkimiz yok” diye dilekçeyi almıyordu. Yurttaşlar şikâyet dilekçelerini teslim edecek makam bulamıyorlardı!
Ve polis
Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin, kampüslerine ve komşu 100. Yıl Mahallesi’ne yol inşaatı ile yapılan keyfi müdahaleye tepkilerini göstermeleri üzerine polis şiddeti devreye girdi. 18 Ekim’den bu yana eyleme katılanlar, yurtlarında kalıp hiçbir eyleme katılmayanlar, lojmanlarında oturan öğretim üyeleri, kısacası herkes hemen her gece gaza boğulmaya başladı. Gerekçe malum: Öğrenciler polise taş ve molotof kokteyli atıyordu.
Bu konuda söylenecek çok şey var ama yer yok. Yine de kısa bir not gerekli: Devletler, 18. yüzyıl ortalarından itibaren iç kontrol mekanizması olarak ordudan polise geçtiler. Ordu, yapısı gereği, durumları birbirinden ayıramıyor; suçlu-suçsuz ayrımı yapamıyor ve şiddetini ayrımsız uyguluyordu. Devletlerin kendi yurttaşlarının eylemlerini kontrol altına almak için orduyu kullanmalarının toplumsal maliyeti artıyordu. Polis -ordunun tersine- kitlenin içinden “suçlu olanı” ayırabiliyor ve şiddetini duruma göre özelleştirebiliyordu.
Ama Türk polisi başka! ODTÜ’de yaşananlar birçok yönüyle Gezi’nin devamı. Sadece rant uğruna kesilen ağaçlar nedeniyle değil, Gezi sürecinin en büyük belirleyeni olan polis şiddetinin yine merkezi bir rol oynaması nedeniyle de böyle bu... Polisin bütün dediklerini doğru kabul edelim: Varsayalım ki, öğrencilerin içinden birileri polise taş ve molotof kokteyli attı. Polis niye var? O atanı yakalamak için değil mi? Hayır; Türk polisi öyle çalışmıyor! Panzerleriyle, gaz bombalarıyla saldırıya geçiyor. Sonra herhangi bir gözaltı yapıyor mu? Hayır! 18 Aralık 2012 gecesi de sürekli dövdüğü ODTÜ öğrencilerinden herhangi birini gözaltına almış mıydı? Hayır! Peki, öğrenciyi kampüse kadar geri püskürten polis, sonra kampüsten uzaklaşıyor mu? Yine hayır! Düşman toprağındayız ya! Binlerce öğretim üyesi ve öğrencinin yaşadığı yurt ve lojman bölgesini gaza boğmaya devam ediyor. Normal zamanlarında çam kokan ODTÜ’de göz açmak, nefes almak neredeyse imkânsızlaşıyor. Bu mudur? Karşımızda düşman kuvvetleriyle çarpışan bir ordu mu var? Yoksa asayişi temin etmekle ve varsa suçluyu bulup ortaya çıkarmakla mükellef bir güvenlik gücü mü?
AKP’ye kötü haber
Gezi sürecinde bazıları zarar gören mal mülkün hesabını yapıyorlardı. Polis şiddetiyle ölen, gözünü kaybeden, yaralanan yüzlerce insan nedense hiçbir biçimde bu vicdansız cümlelerin içinde kendilerine yer bulamıyordu. Polis şiddetinin kışkırttığı tepkiler, yeni bir polis şiddeti dalgasının meşrulaştırılması için kullanılıyordu sadece…
Gezi’den sonra ODTÜ’de bir kez daha gördük: Polis şiddetini merkeze almayan bütün açıklamalar riyakârdır! Başbakan Erdoğan, Gezi sonrasında benliğini kaplayan beka kaygısını üzerinden atamadı bir türlü! Uzlaşmaya, rızaya değil de, gittikçe daha fazla polis gücüne dayanmasının ardında bu yatıyor. AKP için kötü haber o ki, Türkiye ’nin sosyolojisi, polise dayalı bir iktidarın uzun süre yaşayabilmesine imkân vermeyecektir. Başbakan ya kibrinin arkasına sakladığı güvensizlik duygusundan uzaklaşarak muhalefeti kriminalize etmek yerine onu anlamaya çalışacak ve uygun siyasetler geliştirecek ya da -daha büyük ihtimal- korkunun ecele faydası olmayacak!
Radikal 2
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2015
28.07.2015
30.05.2015
5.02.2015
27.10.2014
21.06.2014
3.06.2014
26.04.2014
4.04.2014
20.02.2014