Gülay GÖKTÜRK

Bu tartışmaya dikkat!
14.12.2013
2581

 "Her şerde bir hayır vardır, işte bu da bu tartışmanın hayrı" mı demeliyim yoksa "bardağın dolu tarafı" mı demeliyim, bilmiyorum... Ama haftalardır tam gaz süren AK Parti-Cemaat kavgasının içinden doğan çok önemli bir tartışma var ve ben sizin dikkatinizi bu tartışmaya çekmek istiyorum.


Tartışmanın öncülerinden biri Sibel Eraslan'ın 6 Aralık'ta Star'da yayınlanan yazısıydı. Bu yazıya ilk dikkati çekenTaha Akyol oldu. Ardından Ali Bayramoğlu da aynı yazıya atıf yapan ve buradan hareketle önemli tespitlerde bulunan bir yazı kaleme aldı. Aynı gün, İhsan Dağı'nın Zaman'daki yazısı da aynı tartışmayı kendi üslubu içinde ele alıyor ve geliştiriyordu.

Elbette ki her bir yazar, kendilerine has vurguları ve üsluplarıyla konuyu farklı bir biçimde ele aldılar ve eminim ki, şimdi benim bu özetim de kendi kavrayışımın ve kendi vurgularımın izlerini taşıyacaktır.

Ama olsun, zaten her aktarma, her alıntılama öyle değil midir?..
 
Laiklik ne için lazım?
 
Aktarmaya Sibel Eraslan'ın yazısıyla başlayalım:

"Son yaşadığımız öfkeli tartışma tarafları artan derecede birbirine benzetirken, laiklik işte bunun için gerekirmiş diyecek hale geldik. (...) Cemaat AK Parti çatışması laiklik hakkında daha ciddi düşünmeye itiyor bizi. Şimdiye kadar süren klasik laik dindar çatışmasından farklı bir şeyle karşı karşıyayız. Dindarlarla dindarlar arasında gerçekleşen siyasi alan ve güç kavgası yeni bir hakem arayışına zorluyor...'

İşte Taha Akyol bu noktada devreye giriyor ve Sibel Eraslan'ın "hakem arayışı"na şu cevabı veriyor:

"Şimdi ben düşünüyorum: Bu hakem modern demokrasiden ve anayasadan başka ne olabilir? Demokrasi ve anayasa nedir? Din ayrımı yapmayan, inanç dayatmayan, otoriteyi özgürlüklerle sınırlayan bir temel hukuktur. Batı dünyasının din içi savaşlardan ve siyasi savaşlardan kurtulması da özgürlük ve çoğulculuk fikrinin gelişmesiyle, demokratik hukuk kurumlarının hakemliğiyle mümkün olmuştu. Biz de tecrübelerle bunu özümseme yolundayız. (...) Çağımızda "hakem" demokratik laik hukuk düzenidir."

Demek ki neymiş?
Laik bir devlet, sadece dindar olanlarla olmayanların bir arada yaşamasını sağlayabilecek bir ilke değil, aynı zamanda, İhsan Dağı'nın sözleriyle sürdürecek olursak, "dindarların dindar bir yönetim altında kendi tercihlerine ve yorumlarına göre yaşamaları, türdeş bir dindarlık modeline karşı kendi özgünlüklerini ve özgürlüklerini koruyabilmeleri için de şart"mış!

İhsan Dağı meseleyi laiklikle de sınırlamıyor. "Sınırlı devlet de şart" diyor. "Çünkü 'haddini bilmeyen devlet' sadece 'öteki'ne değil 'kendi'nden olana da müdahale eder. Herkese ve her şeye karışan bir devlet kendini toplumun üzerinde gören, jakoben ve otoriter bir aygıta dönüşür. Ekonomiyi, piyasayı, sivil toplumu, aileleri, inancı, dini düzenlemeye kalkışır."
 
Din-siyaset ilişkilerinde ikinci atılım 
 
Bütün bu alıntılardan, yaşadığımız yeni durumun yani AK Parti ile Cemaat arasında yaşanan çatışmanın yeni ihtiyaçları ve yeni arayışları gündeme getirdiğini görüyoruz.

İşte bardağın dolu tarafı dediğim de bu... Eğer gelişirse ben bu tartışmayı son derece olumlu görüyorum. Muhafazakâr kesimin kendi içinde yapacağını umduğum "İkinci demokrasi atılımı"nın habercisi de diyebiliriz bu tartışmaya...

Gelecek yazımda bu konudaki görüşlerimi kendi cümlelerimle ortaya koymak üzere, şimdilik Ali Bayramoğlu'ndan yapacağım son bir alıntıyla noktalayayım:

"Türkiye için model ülke olmaktan söz ediliyor. İslam ve demokrasinin birlikte yaşadığı model ülke. Unutmamak gerekir ki, bu modelin temelinde din-siyaset ilişkilerinin normalleşmesi de yatmaktadır. Bugün belki hükümet-cemaat arasında bir iktidar kavgasına işaret ediyor ancak bir o kadar yeni ihtiyaçların da altını çiziyor."

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar