Gürbüz ÖZALTINLI
Bugün Türkiye’nin en büyük partisi herhalde “Reis halleder”cilerden oluşuyor. Bu büyük topluluğun bir kısmı umudu, diğer bölümü ise karamsarlığı temsil ediyor. Destekçileri, Erdoğan’ın seçimleri kaybedeceğine inanamıyorlar. Ancak, kaybetmesi durumunda sonuçlara teslim olmayacağı da sanırım akıllarından geçiyordur. Muhalif kesimde ise aynı kanaat, endişe olarak tezahür ediyor.
Seçimi asıl kaybeden bu büyük “parti” olacak. Umutlular büyük hayal kırıklığına uğrayacak; endişeliler ise hayatlarının en sevindirici sürprizini yaşayacaklar. “Reis halledemeyecek” ve gidecek…
Önceki yazıda neden kaybedeceğini tartışmaya çalıştım. Sıra nasıl gideceğinde. Kısa cevabı: “Bavulunu toplamak suretiyle” …
Demokratik bir seçimde azınlığa düşen iktidardan bir “devlet darbesi” bekleyenler; Erdoğan’ın buna tevessül edeceğini düşünenler yanılıyor. Gidip gitmemek bir arzu meselesi değil, mecbur kalma durumu. Değişim isteyen çoğunluğun meşru tercihini devlet şiddetine dayanarak tanımamak, ne kadar güçlü gözükürse gözüksün herhangi bir siyasi aktörün iradesini aşan çok büyük bir macera. Tecrübeli siyasetçileri biz sıradan kullardan ayıran önemli özelliklerden birisi de, duygularıyla değil akıllarıyla davranmaları. İçeride ve dışarıda hiçbir meşru gerekçesi olmayan böyle bir girişimin Türkiye’de başarı şansı yok. Vadettiği tek şey, sonunda kimi yutacağı belirsiz bir kaos bataklığı.
Öncelikle, devlet dediğimiz organizasyon, bir emirle ağır sonuçları olacak istikamette harekete sokabileceğiniz monoblok bir yapı değil. İçinde farklı iradelerin bulunduğu; kendi hesaplarını yapan değişik hiziplerin yer aldığı, iktidarın değişmesini hayat memat meselesi görmeyen karar vericilerle ve uygulayıcılarla dolu bir bürokrasiden söz ediyoruz. Gayrimeşruluğu apaçık olan böyle büyük bir anayasal suça hayatını ortaya koyarak katılmak; kan dökmeye kadar gidecek bir barbarlığın ortağı olmak, hiçbir kritik bürokrat için kolay değil. İyi kötü giden bir düzen içinde iktidara bağlı davranmak, keyfiliğe izin vermek başka, siyasi dengeleri bütünüyle değiştiren bir seçimin ardından azınlıkta kalmış iktidara eklenip kelle koltukta maceraya koşmak çok başka. Çok odaklı, kendi içinde çatışmalı bir devlet yapısında, bu çapta bir suça soyunurken, hiç kimse yanındakinin ne yapacağından emin olamaz. Üstelik 15 Temmuz alçaklığı gibi bir yakın örnek varken.
Darbe denildiği zaman “uzmanlığı” su götürmez olan ordu; çatışmaktan yorgun düşmüş, can güvenliğinin kalmadığı; sivil otoritenin acizliğinden bıkmış toplumun kurtarıcı aradığı 70’li yılların Türkiye’sinde bile, aylar süren hazırlıklardan sonra el koyabildi iktidara. Üstelik ordunun özerk geleneğinin en güçlü olduğu; emir komuta zincirinin çok daha rahat işletilebileceği zamanlarda gerçekleşti 12 Eylül.
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımı fazla genel, soyut bulanlara; bir türlü endişelerini aşamayanlara, çok daha somut, güncel bir analizi okumalarını öneriyorum. Etyen Mahçupyan’ın Serbestiyet’te 1 Mayıs 2023 tarihinde yazdığı “Sakin bir seçim, Meclis’te muhalefet çoğunluğu ve ilk turda Kılıçdaroğlu” başlıklı yazısını kastediyorum.
Peki, Soylu’nun, Binali Yıldırım’ın tırmandırdığı, Erdoğan’ın “milletim teslim etmez” ifadesiyle zirveye taşıdığı mesajları nereye koyacağız? Benim cevabım, bunlar özellikle kararsızlar üzerinde kaos korkusu yaratacağı umuduyla ortaya serilen tehditlerdir. “Bunlar kazanamazlarsa ortalık karışır” korkusu yaymayı amaçlayan bir akılla karşı karşıya olduğumuz kanısındayım.
Rövanşistlere de kötü haberim var. Türkiye değişecek ama onların öfkelerini tatmin edecek yöntemlerle değil. Zaten, “zorbalık nöbetine” hevesli hınçlı muhaliflerin istediği bir “değişimi”, benim gibilerin yenilik olarak görmesi, onaylaması imkânsız. Bu ülkenin temel siyasi sorunu normalleşme. Normalleşmenin tartışmasız önceliği ise hukukun ayağa kaldırılması, gerçekten adil, bağımsız ve tarafsız işleyen bir yargı yapısının hızla inşa edilmesidir. İktidarı kaybedenler başta olmak üzere bu ülkede yaşayan herkesin, hukukun koruması altına alınmasıdır. Tarihi uzlaşma bu güvence üzerine kurulmalıdır.
Kutuplaşmanın, düşmanlık duygularının törpülenmesi; bunun kampanya söylemi olmaktan öteye, yeni tip bir siyaset tarzına hayat vermesi gerekiyor.
Hem bugünün iktidar aktörlerinin hem de iktidarı devralacak ittifak ortaklarının siyasi aklı, karşılıklı olarak, sert kopuşu değil, yumuşak, uzlaşıcı bir geçiş sürecini inşa etme yönünde işleyecektir kanısındayım. Sadece Millet ittifakı’nın bileşimi ve ürettiği söylem değil, iktidar tarafında gözlenen iç farklılaşmalar da, kamplar arasında köprüler kurulabileceğine; aşırılıkların engelleneceğine işaret ediyor. İki tarafta da radikaller var elbette; ancak süreci onlar belirleyemeyeceklerdir. Türkiye’nin geleceği için bu sağduyuya güvenmemiz gerekir.
Bütün kimliklerin eşit kabul gördüğü; insanların yaşam tarzı üzerinden ayrımcılığa uğramadığı, en sert eleştirilerin ifade özgürlüğünden yararlandığı fakat hangi kampın içinden gelirse gelsin, ötekileştirici, hınç almacı seslere önce o kampın merkezinden itirazların yükseldiği bir siyasi iklim hâkim kılınmalıdır. Zaten muhalefetin taahhüdü de tam budur.
Millet ittifakı, özellikle onun bel kemiği CHP bunu sağlayacak samimi ve güçlü bir irade gösterebilir mi?
Neden yapamasın? Farklı görüşlerden partilerin demokratik bir program etrafında uzlaşabilmiş; tek adam rejimini tasfiye edip parlamenter düzeni kurmak hedefinde iradelerini birleştirebilmiş olmaları umut verici değil mi? Bir yanda bütün gücün tek bir elde toplandığı otoriter, keyfi bir yönetim var; öte tarafta eşit haklarla bir araya gelmiş, müzakereyle iş yapan, geniş kapsamlı yenilenme programı üretmiş, Türkiye’de ilk kez tanık olduğumuz çoğulcu bir yapı var. Demokratikleşmeyi en öncelikli mesele görenler için hangisinin tercih edilmesi gerektiği çok açık değil mi?
Yıllardır ısrarla sürdürülmüş, kutuplaştırıcı nefret söyleminin biriktirdiği rövanşist bir öfke olabilir. Fakat muhalefetin siyasetini belirleyen dinamik bu değil. Tam tersine, İttifak kampanyasının temelini oluşturan toplumsal uzlaşma ve demokratik değişim taahhütleri toplumda çok güçlü karşılık buluyor. Her renkten İttihatçılığa karşı, gelişen bu damara güvenmek, onun daha da güçlenmesi için önyargısız katkı vermek gerekir.
O halde bu kez de Millet İttifakı için…
Yetmez ama evet…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları











































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023