Gürbüz ÖZALTINLI
Kürtlerin meşru bir siyasi güç olarak iktidarı paylaşabilecekleri olağanüstü tarihsel bir fırsat çıktı ve bunu reddetmeleri, bazılarınca olağan; hatta olumlu sayılıyor. Buradaki tuhaflık dikkatinizi çekmiyor mu? Kürtlerin ağır mağduriyetlerle yüklü tarihinin değişmesini, ayrımcılığın tarihe gömülerek haklarının iadesini; özgürlükçü, demokratik Türkiye’nin inşası için temel mesele saydıklarını ilan edenler, bugün onlara “muhalefette kalın” diyorlar. Muhafazakârlarla reform ortaklığını zorlamak yerine Türk milliyetçiliği, Kemalizm ve sızmacı küresel projecilikle el ele yıkım bloku oluşturma çağrıları yapıyorlar.
Bu gerçeğe artık şaşırmıyoruz…
Böyle bir koalisyon AKP tarafından istenir bir çözüm müdür? Bunu henüz bilmiyoruz. Fakat HDP’nin bu kapıyı zorlamak yerine sıkı sıkıya kapattığını görüyoruz.
Neden?
Türkiye’de reformcu siyasetin güçlenmesini; Türkler ve Kürtlerin toplam faydayı arttıran bir yönde buluşmasını içtenlikle önemseyen herkesin üzerine düşünmesini gerektiren bir soru bu.
Çok değil, yaklaşık iki yıl öncesine dönelim. Öcalan’ın Diyarbakır’dan milyonlarca Kürt’e seslenen tarihi bildirisini hatırlayalım. O gün o meydanda olan olmayan bütün Kürtlere “muhafazakârlarla ortak bir hükümet kurmamıza ne dersiniz?” diye sorulsa, “hayır, ne pahasına olursa olsun onları yıkmamız gerekir” cevabını verecek tek bir Kürt bulabilir miydik?
Daha yakına gelelim. Seçimlere çeyrek kala, bu yılın Newroz’unda da Kürt taleplerine ve barış özlemine en yakın duran siyasi aktör AKP değil miydi Kürtlerin gözünde? Öcalan’ın muhafazakârlarla paylaştığı masaya ve “silah bırakın” çağrısına bir itiraz var mıydı? Kobani travmasına rağmen Çözüm Süreci dediğimiz siyasetin taşıyıcılığında muhafazakâr güçler dışında gerçekçi bir paydaş akla geliyor muydu? Bugün de, bu süreci paylaşmaya aday tek bir alternatif güç var mı Türkiye’de?
Peki ne oldu da bu sağduyu buharlaştı; ortak akıl öldü?
Kanımca, seçim sürecinde tanık olduğumuz siyasi çabalar ve sandıktan çıkan sonuç, AKP’nin içeride ve dışarıda izlediği siyasetlerden rahatsız olan güçlerin başarısı olarak okunmalıdır.
Bu konsorsiyumun Kürtlerle muhafazakârları karşı karşıya getirmek için varını yoğunu ortaya koyduğunu bilmeyenimiz yok. Ancak bunun başarılabilmesi için Kürtlerin oyun planını değiştirmeye ikna edilmesinin gerektiği açık. Onlar kolay lokma değil. Ortadoğu denklemine yerleşen bir aktör olduklarını hiç unutmamak gerekir. Kendi özgün hedefleri var. Bölgedeki bütün dinamikleri izliyorlar, güç dengelerinin kendilerine sunduğu fırsatları değerlendirmeye çalışıyorlar.
Suriye krizinin yarattığı iktidarsız alanlar ve tırmanan sert mezhepçi çatışmanın, Kürt hareketi için yeni imkânlar oluşturduğu anlaşılıyor. Bunun; yeni pazarlıklar, yeni ittifaklar; kısacası yeni bir Kürt planı anlamına geldiğini düşünebiliriz.
Tekrar başa döneyim: Diyarbakır’da Şivan Perwer’le Tatlıses’i buluşturan Erdoğan’ın vadettiği barışa heyecanla karşılık veren Kürt toplumu –yıllar değil aylar içinde- Kobani’nin oluşturduğu vasatta, Diyarbakır bombalarının ertesi günü “katil Erdoğan” sloganları atan bir yere taşındı. Çok çeşitli enstrümanlarla ve amaca uygun etkin söylemle üretilen majör bir siyasetin sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Koşullar oluştuğunda, siyasetin büyük bir toplumsal gövdeyi nasıl dönüştürebileceğinin; bambaşka duygusal iklimler inşa edebileceğinin tecrübesini yaşıyoruz.
Daha önce de yazdım. Benim baktığım yerden uğursuz bir “başarı” bu. Çünkü Türk ve Kürt toplumlarının toplam faydası, muhafazakârlarla Kürtlerin karşı karşıya getirilmesinden geçmiyor. Kürt siyasi hareketi kurmakta olduğu bu yeni politik hattın kendi siyasal çıkarlarını maksimize edeceğini hesaplıyor olabilir. Ancak bu hesaplar hepimiz için bir yıkımın habercisi de olabilir.
Bu kopuşun normalleşme ve demokratikleşme yönünde kazasız belasız aşılabilmesi için hem Kürt hem Türk siyaset yapıcılarına büyük sorumluluklar düşüyor kanımca.
Oynanan oyunu görmek yetmez. Oyunu bozmak ve yeniden kurmak için gerçekçi bir irade göstermek gerekir.
Yaşanılan sürecin hayal kırıklığıyla üretilen “Kürt hareketinin kullanılan oyuncu” olduğu söylemi, soğukkanlı bir analizden çok polemikçi bir tahkir diline karşılık geliyor. O nedenle de sorunu anlamak ve çözüm üretmek yerine Kürt/muhafazakâr kopuşuna hizmet etme tehlikesi taşıyor.
Aylar içinde tanık olduğumuz bu büyük kayma esnasında iktidar çevrelerince dolaşıma sokulan siyasal ikna argümanlarının pek iş görmediği ortaya çıktı.
Erdoğan’ın Barış Süreci’nin mimarı olduğu; inkâr ve asimilasyon dönemlerinin ağır havasına kıyasla, reformlarla oluşan demokratik iklimin hatırlatılması; Kürt siyasetini destekleyen güçlerin karanlık kimliklerinden hareketle yapılan uyarılar, eleştiriler… Ardından “nankörlük” imaları… Bütün bunlar ne kadar inandırıcı gözüken argümanlar olurlarsa olsunlar sonuçta toplumsal savrulmayı engellemeye yetmediler. Kopuş siyasetini üretenlerle Kürt toplumunun buluşmasına çare olamadılar.
O halde yeniden düşünmek gerekir.
Sanıyorum, işe Çözüm Süreci’nin dondurucuya kaldırılmış adımlarını tartışmakla başlamakta yarar olacaktır. Öcalan’ın ünlü on maddesini değersizleştiren, masayı reddeden, izleme komitesinden vaz geçen söylemlerin gözden geçirilmesinden; yeni Anayasa tartışmasına geri dönülmesi, Kürtlerin bölgesel güç taleplerinin dikkate alınması ve IŞİD varlığının sonuçlarına kadar geniş bir skalada düşünmeye ihtiyaç var.
Çözüm politikalarının, MHP’ye doğru kan kaybı yaratacağı varsayımının ise boş bir kuruntu olduğu ortaya çıktı. MHP, Çözüm Süreci’nin çok daha hazmı güç dönemlerinde kopartamadığı seçmenleri, sürecin askıya alındığı kanısı yaratılan ve milliyetçi söyleme abanılan bu seçimlerde kazanabildi. MHP’ye doğru yaşanan aşınmanın başkanlık gündeminden yolsuzluk iddialarına, Saray eleştirilerinden hükümete müdahale ve iç tartışmalara kadar yayılan bir dizi nedenden kaynaklandığını tahmin etmek zor değil.
Yapılan hatalar ve “ne yapılmalı” sorusu üzerine düşünen herkese, Cengiz Alğan’ın Serbestiyet’te yayınlanan “Kürtler neden gitti?” (17.06.2015) başlıklı az ve öz makalesi ile Fadime Özkan’ın, bitirirken cesur önerilerle bağladığı “Gerçeğin çölüne hoş geldiniz” (Star 16.6.2015) yazısını öneririm.
Kanımca Türkiye’de siyasetin normalleşmesinin önünü tıkama tehdidi taşıyan iki karşıt mantık var.
Birincisi; “verdikçe isterler” mottosunda ifadesini bulan, tahrik edici üstten bir dille demokratikleşme adımlarını “taviz” olarak görmeye eğilimli yaklaşım.
İkincisi; mağduriyet zeminini, koşulları yok sayan bir gözü karalıkla, tek taraflı talepleri maksimize etmek için değerlendirmeye çalışan yaklaşım…
İkincisine canla başla yakıt taşıyan çevreleri tanıyoruz. Demokrasi ya da normalleşme gibi bir dertleri yok. Kürtlerin sopasıyla Erdoğan’ı dövmek saplantısını “özgürlük sözcülüğü” gibi yutturmaya çalışıyorlar.
“Verdikçe isterler”… “Nankörler”… Mantığını besleyenler ise ateşle oynadıklarını bilmeliler…
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023