Gürbüz ÖZALTINLI
Türkiye’de, toplumsal çoğunluğun meşruiyeti üzerinde anlaştığı yeni siyasi merkez nasıl oluşabilir? Merkezin sosyolojik özneleri kimlerdir? Siyasi aktörlerin sorumluluklarını nasıl tanımlayabiliriz? Değişim sürecinin güçlükleri nelerdir?
Bunlar oldukça soyut ve verimli tartışılabilmesi kolay olmayan başlıklar. Somut politikalarla eleştirel ya da onaylayıcı temaslar kurmayan bir söylemin, her meşrepten dinleyicinin haklı bulacağı naif ve sığ bir nasihate dönüşme tuzağına düşmesi mümkün. Buna rağmen, genel çerçeveler üzerinden tartışmanın yararsız olmadığını düşünenlerdenim. Çünkü konuştukça, anlaştığımızı zannettiğimiz soyut çerçeveler üzerine pek de fazla tartışmadığımızı ve aslında zannettiğimiz kadar da uyumlu olmadığımızı fark edebileceğimizi düşünüyorum. Bu fark etme halinin ise, çatışmaların yumuşatılması ve ortak fikri zemin oluşturulabilmesi açısından değerli olduğu kanısındayım.
Toplumsal istikrarı sağlayabilecek güçlü bir siyasi merkezin temel niteliği ne olmalıdır sorusuna“demokratik hukuk normlarına dayanmalıdır” cevabı verildiğinde, - ihmal edilebilir marjinal çevreler dışında- söylem düzeyinde karşı çıkacak taraf bulamayız. Aklı başında hiç kimse, “istikrar, ancak çoğunluğun iradesi güç yoluyla bastırılarak oluşturulabilir” demeyecektir. Ya da azınlığın çoğunluk olma yolları kapatılarak güçlü bir siyasi merkez kurulabileceğini savunmayacaktır. Tam tersine, herkes “demokrasi” fikrine sahip çıkacak; tartışma ışık hızıyla, tarafların birbirlerini “anti-demokratiklikle” suçladığı; iradelerin/ taleplerin/ hakların yok sayılma listelerinin yarıştırıldığı kaba bir polemiğe kayacaktır. Zaten yıllardır olan da budur…
Asıl önemli olan ise şu: Nesnel gözle bakılabildiğinde, çatışan taraflardan hiçbirisinin bu suçlamalarında ve argümanlarında bütünüyle haksız sayılmayacağı görülebilmektedir.
Peki, bunda bir tuhaflık yok mu?
Hayır; şuradan bakarsak bir tuhaflık yok: Taraflar kendi hak ve talepleri dışındaki hak ve talepleri, kendilerininki kadar meşru bulmuyorlar. Yani, kolay gözlenebilir bir “demokratik zihniyet”eksikliğiyle malulüz. Hiçbirimizin kendimizi dışında tutarak, kibirli bir hakem pozuyla toplumun kalan kısmını “otoriter zihniyet”te eşitlemeye hakkımız olmadığı kanısındayım. Bu iki taraflı bir haksızlık olur. Ne biz “demokratik zihniyetin” eşi bulunmaz totemiyiz; ne de bencil otoriter tutum toplumun her köşesine bu kadar eşit dağılmış. Sadece şu basit gerçeğe işaret edebiliriz: İçinde durduğumuz bu dinamik toplum, hiçbir sosyolojik-siyasal yapısıyla bugünden yarına demokratik hukuk normlarına dayalı bir siyasal sistem üretebilecek zihniyete sahip değil. Dolayısıyla toplumun büyük çoğunluğunu tatmin edebilecek bir sistemin inşa edilmesi bir hedef ve bunu hiçbir toplumsal kesim ve siyasi aktör tek başına taşıyacak vasıfları barındırmıyor.
Bu, “sıradan” bir kabul gibi gelebilir. Oysa, samimi olarak benimsendiği oranda, bunun bir “zihinsel devrim” olarak nitelenebileceği kanısındayım.
Bu samimi kabulün, iki can alıcı sonuç üretmesi beklenir düşünce evrenimizde: Birincisi; siyasal demokrasiyi, sadece karşımızdaki zihniyetin engel olduğu ve bileğinin bükülmesiyle ulaşabileceğimiz hemen yanı başımızda duran bir imkân olarak görmekten korunuruz. Demokratikleşmenin, maksimalist zorlamalarla değil, mücadeleyi içeren gerçekçi bir inşa süreciyleelde edilebileceğini anlarız. İkincisi; karşımızdaki bu sürecin imha edilmesi gereken bir düşmanı olmaktan çıkar, ancak karşılıklı haklar tanındıkça birlikte başarabileceğimiz medeni bir rakip tanımına oturur.
2002’de siyasal alana sıçrayan derin bir sosyolojik/kültürel/ekonomik değişim sürecinden geçiyoruz. Bu kısa tarihin bize öğrettiği şey, değişimi geri çevirmeye çalışmanın da; çatışmayı esas alarak tek bir sosyolojik özne ve siyasi aktör üzerinden ilerletmenin de mümkün olmadığıdır. Bu tür zorlamalar toplumsal barışı ve istikrarı sağlayamıyor; tersine “biz” duygusunu tahrip ediyor, gerilimi tırmandırıyor.
Toplumsal çoğunluğun temsiline dayanan, temsil etmediklerinin ise gözünde ölümcül bir tehdit değil meşru bir yönetim olarak tanınan bir siyasal merkezin oluşabilmesinin ancak fiili koalisyon siyasetleriyle sağlanabileceği anlaşılıyor. Koalisyonu, sadece seçimlerin zorunlu kıldığı bir hükümet formülü olarak değil; sosyolojik kesimlerin arasındaki derin kopuş duygusunu kırmayı amaçlayan zorlayıcı işbirliği yöntemleri olarak anlamak gerekiyor.
Tartışmaya çalıştığım siyasi dönüşüme en yatkın, en kabiliyetli hareketin AKP olduğunu söyleyebiliriz.
Birkaç nedenle…
Birincisi; Türkiye’de bütün renkliliğine, iç farklılaşmalarına karşın en büyük sosyolojik küme muhafazakârlar ve bu çoğunluğu temsil etme bakımından AKP rakipsiz. Bu sosyolojiyi dışında bırakan bir siyasi aktörün, askeri vesayetin yıkıldığı bugünün Türkiye’sinde merkezi inşa etme şansı yok. Seçimler sürecinde ve sonrasında zorlanan “yüzde 60 blok” stratejisinin bir “inşa” değil, bir“yıkma” projesi olduğuna kimsenin kolay kolay itiraz edebileceğini sanmıyorum.
“Önce yıkalım, sonrasına bakarız”… Kabul etmek gerekir ki, bu mantıkla yapılan siyasetin, yukarıda tartışmaya çalıştığım uzlaşmacı demokratik inşa siyasetleriyle bir ilişkisi olamaz.
İkincisi; muhafazakâr sosyoloji, laik kesimlerle bir arada yaşamaya, onların varlıklarına ve haklarına çok antrenmanlı ve dolayısıyla açık. Oysa Kemalist rejimin tedrisatından geçmiş; kendisini aydınlanmış, hayatını dini değerler üzerine kuranları ise “geri” kabul eden laik cemaat son derece şaşkın ve hazımsız.
Öte yandan muhafazakâr dünyanın kendisi de katmanlaşıyor ve sekülerleşiyor.
Ayrıca, diğer önemli sosyoloji olarak Kürtlerin kimliği ve hakları konusunda da tanımacı ve esnek. Bu özellikler, siyasi bir aktör olarak AKP’nin kimlik politikalarını aşması ve koalisyoner siyasetlere açılması konusunda elini rahatlatıyor. Dahası, onu buna zorluyor.
Üçüncüsü ve herhalde en önemlisi de; uzlaşmacı ve paylaşmacı siyasetlerle kaybedeceği bir şey olmayan, fakat tersine kuşatılıp yalnızlaştırıldıkça, önünde, elden kaçırabileceği büyük bir tarihi fırsat bulunan tek parti AKP. Varlıklarını siyasi merkezi yıkma üzerine kuran hareketlerle, inşa etmeüzerine kuran hareketlerin farklı siyasi rasyonalitelere sahip olduklarını varsaymak yanlış olmaz.
Bu tespitler ikna edici geliyorsa, yenileşmede ve kuşatıcı, kucaklayıcı siyasetlerin üretilmesinde de AKP’nin diğer aktörlere göre daha ağırlıklı bir sorumluluk taşıdığını kabul etmek gerekir.
Kürt sorununda PKK’nın istikrarsızlaştırıcı stratejilerine ve laik duyarlılıkların yıkıcı projelere yakıt sağlamasına ancak böyle karşı durulabilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023